Çevre Derneği’nden 5 Haziran açıklaması

Çevre Derneği’nden 5 Haziran açıklaması

03.06.2021 14:10:44

Türkiye Çevre Platformu ve Silivri Çevre Derneği 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla yapıkları açıklamada gündemimizdeki çevre sorunlarına dikkat çektiler.                                                     

Türkiye Çevre Platformu ve Silivri Çevre Derneği'nin 5 Haziran vesilesi ile gündeme taşıdığı uyarılar şu şekilde: “Dünya Çevre Günü; 5 Haziran 1972 yılında Stockholm'de toplanan “Birleşmiş Milletler Çevre ve İnsan Konferansı” nın yıl dönümüdür.  Bu konferansta Birleşmiş Milletler; temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşamanın temel bir insan hakkı olduğunu karar altına almıştır.  Daha sonra konferansın toplandığı tarih, “Dünya Çevre Günü” olarak kabul edilmiştir. Siyasi partilerin, programlarında çevre duyarlılığından hiç söz etmemeleri; dahası büyük çevre yıkımına neden olacağı uzman görüşleriyle kanıtlanmış “Çılgın oy toplama ve rant yaratma projeleri” nin gündeme getirilmiş olması, gözümüz gibi korumamız gereken doğal ve kültürel değerlerimiz, arkeolojik ve ekolojik zenginliklerimiz açısından büyük talihsizliktir... Oysa çevrenin korunması, yaşatılması, temiz ve yaşanabilir bir çevrenin gelecek kuşaklara aktarılması, çok sayıda uluslararası sözleşme ile de “çağdaş insan” olmanın ön koşulu ve temel sorumluluğu olarak belirlenmiştir. Hükümet doğal alanları yok edecek, ormanlarımızı kaynak yaratmak adına ortadan kaldıracak, kıyıların yağmalanmasını hızlandıracak, termik santrallar gibi kirli teknolojileri, nükleer santralleri ülkemize getirecek yasal düzenlemeler yapmakta, bu konuda hiçbir çevre kaygısı duymamaktadır.

“YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARINA DAHA FAZLA ÖNEM VEREREK HAVANIN KİRLETİLMEMESİ GEREKMEKTEDİR”

Küresel ısınma, buna bağlı iklim değişikliğinin ve kuraklığın yaşandığı günümüzde Yenilenebilir Enerji Kaynaklarına daha fazla önem vererek havanın kirletilmemesi gerekmektedir. Küresel olarak ortalama sıcaklığın 1,5°C yükselmiş ve mevcut fosil yakıt tüketiminden dolayı da 2 °C'a kadar yükselmeye devam edeceği, aşırı hava olaylarının artarak devam edeceği; atmosferdeki CO2' in  415 ppm'den yaşanabilir seviye olan 350 ppm'e indirilemediği için Avrupa Karbon Nötr Yeşil Planına uyan kentlerin karbonsuzlaştırılması planlarının yapılarak hemen uygulanmaya başlanılması gerekmektedir.

Her gün başka bir yerde yaşanan siyanür faciası, taş ocağı açma girişimleri, sayısız akarsuyumuzu, doğa harikası vadilerimizi susuz ve bereketsiz bırakmaya aday HES projeleri bunlardan sadece bir kaçıdır.

Van'ın  Gürpınar ilçesine bağlı Yurtbaşı (Şexan) köyünde mermer ocağı bulunan alanda vahşı, ilkel ve acımasızca köylülerin tek geçim kaynağı olan hayvancılığın yok edilmesi, hayvan barınaklarını ahırlarını hiç bir bedel ödemeden ve bilgilendirme yapılmadan yıkılması 600 nüfusun yaşadığı 10 bin küçükbaş hayvan yetiştiriciliği yapıldığı yörenin bir mermer ocağına feda edilmesi kabul edilemez.

Hükümet tüm dünyada terk edilen nükleer santralları, Çernobil ve Fukişima felaketlerini de göz ardı ederek inatla dayatmaktadır.

MAPEG Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü Her ay maden arama ruhsatları ile ilgili yeni ihale duyuruları yapıyor.

Maden arama işleri; sondaj aşamasından, işletme aşamasına kadar kirli bir teknolojidir.

Artvin Cerrattepe'de, Kaz Dağları'nda, Eskişehir Kaymaz'da ve Fatsa'da Siyanürle altın madeni işletmesi,

Hemen hemen ülkemizin her yerinde açılmaya çalışılan taş ocakları, Rize İkizdere'de, Pamukkale Güzel Pınar'da halkımızın karşı çıkışına rağmen sürmektedir. 

“ÖZENSİZ YER SEÇİMLİ SANAYİLEŞMENİN ÖNÜNÜN AÇILDIĞI BİR SÜRECİ YAŞIYORUZ”

Efsanevi Kaz Dağı ve Kozak Yaylamız gibi eşsiz doğa hazinelerimizin siyanürle altın çıkartma uğruna gözden çıkartıldığı, Hasankeyf örneği antik kentlerimizin baraj sularına kurban edildiği, yer altı ve yer üstü sularımızın, Van Gölü, Gediz ve Ergene örneğindeki gibi zehirli atıklarla kirletildiği, özensiz yer seçimli sanayileşmenin önünün açıldığı bir süreci yaşıyoruz.

Marmara Denizimiz ve içindeki deniz canlılarının giderek yok olduğu, çevresindeki yerleşim yerlerinin ve sanayi tesislerinin atıkları yüzünden can çekişmekte adeta isyan etmektedir. 

Bütün bunlar, ülkeyi yönetenlerin sadece çevre bilincinden yoksun olduklarını değil, insanlık adına imza attığımız uluslararası sözleşmeleri, ulusal çevre hukukumuzu bile umursamadıklarını göstermektedir...

Sırf döviz girdisi sağlamak için yaban hayatımızın bir güzelliği olan hayvanları yabancıların av meraklarına kurban etmemek de sosyal bir sorumluluğumuz olmalıdır.

“SAVAŞ EN BÜYÜK ÇEVRE KİRLİLİĞİDİR”

Savaş en büyük çevre kirliliğidir. Dünyayı kendilerine sınırsız bir pazar haline getirmek isteyen emperyalist güçler; başta Orta Doğu olmak üzere dünyanın değişik coğrafyalarında, insanı ve geleceğimizi yok etme çabalarına işgallerle, kitlesel katliamlarla sürdürmektedirler. Çevre sorunları yalnız çevre günlerinde değil her zaman vardır.

Dünya Çevre Günü bu nedenlerle kutlama değil çevre sorunlarıyla mücadele günü olmalıdır.

Bütün bu nedenlerle, Dünya Çevre Günü'nü yaşam kaynaklarımıza duyarlı bir siyasal yönetimle karşılama dileğimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz...”

YORUM YAP