TGRT'de Müge Arda'nın sunduğu “Eğitim ve Yaşam” adlı programın canlı yayın konuğu olan Mektebim Okulları Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Kalko, birçok konuya değinerek müfredat dikkat çekti ve “Müfredatımızın milli manevi değerlerle beslenmesi, vatansever süreçlerle de güçlenmesi gerekir” dedi.
Mektebim Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Kalko, TGRT Haber'de yayınlanan “Eğitim ve Yaşam” adlı 03 Ağustos 2017 tarihli programda Müge Arda'nın canlı yayın konuğu oldu. Programda “Sosyal ve kültürel anlamda pek çok değişimin yaşandığı ülkemizdeki eğitim sistemiyle sağlıklı, mutlu ve başarılı nesilleri var edebilmek mümkün mü?” sorusuna cevap arandı.
KALKO: EĞİTİM SİSTEMİMİZİ REVİZE ETMEMİZ GEREKMEKTE
Müge ARDA: Sağlıklı, mutlu ve başarılı bireyler
yetiştirmek için bizim eğitim sistemimiz buna
elverişli mi?
Ümit KALKO: Bu çok kapsamlı bir konu. Öncelikle tabi ki çocuklarımız bizim geleceğimiz. Şu anda ilkokula giden çocuklarımızın 20-30 yıl sonra ülkemizi yöneteceğini düşünürsek, hayatın gerçeklerine göre şimdiden eğitim sistemimizi ona göre revize etmemiz gerekmekte. O yıllardaki ihtiyaçlara cevap verecek şekilde müfredatımızın olgunlaşması gerekmekte. Tabi ki sağlıklı ve eğitimlilerin yanı sıra, hele hele 15 Temmuz'dan sonra daha çok ortaya çıkan vatansever nesiller yetiştirmek eğitimciler olarak artık gündemimizde.
“BAKANLIK SAĞLIK TARAMA KARARI ALDI”
Öncelikle sağlıktan başlayalım. Sağlığın olmadığı yerde diğer hiçbir şeyin anlamı kalmıyor. Milli Eğitim Bakanlığının bu sene gerek devlet gerek özel okullarımızda eğitim gören öğrencilerin çeşitli sağlık kontrollerinden geçirme kararı aldı. Yaşlarına göre boy, kilo ölçüsü, bedensel özelliklerinin durumu, önlemlerin önceden alınması gibi tedbirler almaya başladı. Bu da çok doğru bir karardır, çünkü özellikle çok küçük yaşlarda sağlık kontrollerine başlanması, sağlık giderlerinin ciddi bir şekilde düşmesine neden olacaktır. Bununla beraber daha sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir topluma ulaşacağız. Bakanlığın aldığı bu kararı çok doğru buluyorum. Biz de kendi kurumlarımızda bunları yerine getireceğiz.
“ÖZEL OKUL SAYISI İLE BİRLİKTE ARTAN REKABET, KALİTEYİ GETİRİYOR”
Müge ARDA: Sürekli bir kalite arayışındayız.
Okullar çok çoğaldı. Zincir okulların
denetimini nasıl sağlayacağız?
Ümit KALKO: Türkiye'de özel okul bazında çok ciddi bir ivme kazandırıldı. Bunun sebeplerini incelediğimiz zaman, dershanelerin özel okula dönüşmesi ön plana çıkıyor. Dönüşüm sürecini beklemeden hemen özel okula geçiş yapanlar oldu. İkinci etken ise orta sınıfın güçlenmesi oldu. Özel okulların sayısı arttıkça orta sınıfın da ulaşabileceği noktalara geldi. Bununla beraber çeşitli finans kuruluşların, bankaların yaptığı finansal taksit olayları özel okula ulaşabilir hale getirdi.
Devletimizin de ciddi bir teşvik vermesi söz konusu. Bakanlığın aldığı kararla özel yatırım yapanlara yatarım teşviki, akabinde çocuklarını özel okula gönderecek olanlara son üç yıldır öğrenci teşvik uygulaması yapılmakta. Dolayısıyla devlet artık diyor ki ‘çocuğunu özel okula ver, şartlarını taşı ben kademesine göre bir miktarını ödeyeceğim, üstünde bir rakam varsa onu da veli olarak sen karşıla'. Velinin ödeyeceği rakama da özel okullar ciddi bir taksit yaparak daha ulaşabilir hale getirdi. Tabi bütün bunlar özel okulların sayısını arttırmaya başladı. Kamuoyunda bunu destekleyenler olduğu gibi eleştirenler de oldu. Eğitim çok stratejik bir sektör.
Özel okulların başında sadece ‘özel' kelimesi var. Diğer süreçleri tamamıyla Milli Eğitim Bakanlığı'nın kontrolü altında. Bizler düzenli olarak denetlenen kurumlarız. Belki özel okullar arttıkça müfettişlerin sayısı arttırılıp daha sık denetilmesi gerekmekte. Ama özel okulların artması her hâlükârda eğitimdeki kalitenin artmasına vesile olacaktır. Bunun en büyük sebebi de şu; bizler özel bir sektördeyiz, burada başarılı olmanızın yolu kalitenizin artmasından geçer. Sayı arttıkça rekabet de artıyor ve kalite getiriyor. Bu da daha ciddi bir gelecek yetiştirmek adına ülkemiz adına iyi bir adım.
“BÜTÜN SİSTEMLER LAYIKIYLA ÇALIŞTIRILIRSA DOĞRU ÜRÜNLER VERİR”
Kimi okul sınavda, kimi kültürel alanda, kimi sosyal alanda başarı taahhüt ediyor. Veliler de okul seçmekte zorlanmaya başladı. Reklamlara Bakanlığın koyduğu bir takım kriterler var. Artık çocukların fotoğraflarıyla reklam yapılamayacak. Reklamlar bile devletin kontrolünde yapılmakta. Özel okulu seçme konusu velilerin tercihine kalmış bir konu. Her okulun kendine göre doğruları var. Bütün sistemler layıkıyla çalıştırılırsa doğru ürünler verir.
“KEŞVEDİLECEK VE GELİŞTİRİLECEK ALANLARI BULMAK ÖZEL OKULLARDA DAHA MÜMKÜN”
Müge ARDA: Sistemler uygulanırken çocukların
davranışları göz önünde bulunduruluyor mu?
Ümit KALKO: Her çocuğun kendine göre keşfedilecek bir takım yetenekleri var. Geliştirilecek bir takım ortamları var. Bunu devlet okulları da dahil her okul bireyin özeline inip keşfedilmeleri pek mümkün olmamakla beraber ayrıntılı çalışmalarla ortaya çıkan süreçlerdir. Bu ayrıntılı çalışmalar da daha çok özel okullarda yapılmakta. En büyük sebebi de özel okullardaki sınıf kontenjanların devlet okullarına nazaran biraz daha iyileşmesi. Milli Eğitim Bakanlığının özel okullara maksimum 24 kişi diye koyduğu bir sınıf standardı var. Sayılar azaldıkça çocukların keşfedilecek ve geliştirilecek alanları bulmaları daha mümkün.
ÇOCUĞUNUZUN SINAVDA MI, YAŞAMDA MI BAŞARILI OLMASINI İSTİYORSUNUZ?
Kimisi ‘sınavda başarılı olacağım' diyerek ona odaklanıyor, kimi okullar sosyal etkinliklere, bir diğerleri öğrencilerini yaşamda başarılı kılmaları adına ona hem akademik hem sosyal başarıyı harmanlamaya çalışıyor. Tabi ki hayat sadece sınavlardan ibaret değil. Ben seminerlerde velilerime hep şunu soruyorum: Sizler çocuğunuzun sınavda mı, yaşamda mı başarılı olmasını istiyorsunuz?, “Hocam, tabi ki yaşamda başarılı olmalarını istiyoruz.” cevabını alıyorum. Peki yaşamda birinci olmanın yolu sadece sınavda birinci olmaktan mı geçiyor? Hayır. Geçenlerde çok enteresan bir istatistik okudum. Okullarını birincilikle bitiren öğrencilerin, yaşamda daha düşük başarıların olduğunu ortaya koymuş. Tabi ki istisnalar vardır. Sebebini araştırdığımızda ki bunu Harvard Üniversitesi öğrencisi tez olarak hazırlamıştı ben de okudum. Sadece sınavlara hazırlanan çocuklar, sosyalleşemiyorlar. Bu yüzden yaşamda da başarılı olma katsayıları düşük oluyor. Bu da tabi ki ‘sınavları boş verin, sosyalleşin' anlamına da gelmiyor.
“BAKANLIK SÜRECİ CİDDİ BİR ŞEKİLDE KOLAYLAŞTIRDI”
Sınavların çokluğunu da eleştiriyoruz yeri geldiği zaman ama sınavsız hangi hayat var ki? Bütün üniversitelerimiz ODTÜ, Boğaziçi standardında olmadığı için sınav olmak zorunda. Üniversiteler arasında bir takım kalite farklılığı varsa bunların da kendi öğrencilerini seçerken sınavların uygulanmasından daha doğal bir durum yok. Eskiden bir sınav vardı. ‘Çocuğun hayatı bir tek sınava bağlı' diyerek eleştirdik. Bakanlık, ‘doğru' o zaman okul başarısını işin içine katalım dedi. Katıldı. Sonra birden fazla sınav olmaya başlandı. TEOG'ta bir sınav vardı, şimdi çoğaldı.
Müge ADALI: Bizdeki asıl sıkıntı; çocukların
ellerinde bir puan var, istedikleri üniversiteye değil, o puanla girebildikleri üniversiteye
yerleşmeleri.
Ümit KALKO: Ben öyle düşünmüyorum. Çocuklarımız aldıkları puanlarla seçecekleri yüzlerce üniversite ve fakülte var. Kendileri yaptıkları tercihlerle sıralıyorlar. Başka bir uygun sistemi yok. Şu anda Bakanlığın ciddi bir şekilde süreci kolaylaştırdığını düşünüyorum.
“TÜRKİYE'NİN BİR EĞİTİM VADİSİ OLMASI GEREKİYOR”
Üniversitelerimizin sayısı çoğaldı. Neredeyse 81 ilde üniversitemiz var. Ben Kars Kağızmanlı'yım. Babamın doğup büyüdüğü yere bir okul bağışlamak üzere protokol imzalama vesilesiyle gittik. Kars'ta bir Kafkas Üniversitesi var. Kars'ın en büyük yapısı. On binlerce öğrenci var. Artık en Doğu'muzdan en Batı'mıza kadar birçok yerde üniversite var. Sayısal olarak çoğunluğa ulaşmış üniversitelerimizin artık kalitesini arttırmalıyız. Bununla ilgili YÖK'ün de aldığı birçok karar var. Artık Dünya'da en çok tez yazılan, en çok araştırma yapan üniversitenin bizden çıkması lazım. Özel Üniversitelerimiz arttıkça, yurt dışından burada okumak üzere gelen öğrencilerin sayısı arttı. Türkiye'nin bir eğitim vadisi olması gerekiyor.
“TOPYEKÛN BU KÜLTÜRÜ OTURTURSAK İŞTE O ZAMAN BU SEKTÖR DAHA ÇOK GELİŞİR”
Ben Türkiye'de iki tane çok büyük potansiyel görüyorum; biri turizm (bu tabi siyasete göre kırılganlık gösterebilir), diğeri yurtdışından gelen eğitim turizmi. Malta'ya yüz binlerce insan çocuğunu gönderiyor. Malta'da ne var? Yavru vatanımız Kıbrıs'ta onlarca üniversite açıldı. Neden bizim ülkemize yurt dışından insanlar gelmiyor? Sadece özel teşebbüsle değil, devletimiz, milletimiz, esnafımız topyekûn bu kültürü oturtursak işte o zaman bu sektör daha çok gelişir. Anadolu Üniversite'nin Eskişehir'e kattığı değeri görüyor muşunuz, işte bunu çoğaltıp yurt dışından da destek alabiliriz.
“HER ŞEY DOĞRU BİR MÜFREDATTA BİTMEKTE”
Müge ADALI: O zaman nerede hata yapıyoruz? Sıralamalara
bakıyoruz, diğer ülkeler arasında
40'ın içinde bile değiliz.
Ümit KALKO: Müfredat bizim en büyük konumuz. Müfredata ben şöyle bakıyorum; bir lokantacısınız, etiniz, patatesiniz, soğanınız ne kadar kaliteli olursa, aşçınız da onları harmanlayıp bir yemek üretiyor. Şimdi biz çocuklarımıza okudukları 12 yıl boyunca hangi müfredata göre eğitim veriyorsak ona göre öğretmenlerimiz bir nesil yetiştiriyor. Bakanlığımız bu sene ciddi bir aksiyon alma kararı aldı. Müfredatımızda artık kodlama derslerinin olmasını istiyoruz, çünkü gelecek artık teknolojiden geçiyor. Fatih Projesi çok vizyonel bir proje. Sağlıklı yanları geliştirilmeli, sağlıklı olmayan yanları güçlendirilmeli. Bundan 20 sene sonra şu andaki mesleklerin 40'ı olmayacak ve şu anda olmayan yüzlerce yeni meslek olacak. Bundan dolayı müfredatımızı şimdiden planlamalıyız. Her şey müfredatta bitmekte.
“ÖĞRETMENLER KENDİLERİNİ DAHA ÇOK GELİŞTİRMELİ”
İkinci önemli husus ise öğretmenlerimizdir. Onların sık sık eğitim alması gerekmekte. Bir öğretmene bir şey öğretmek çok zordur, çünkü dört yıl boyunca kendi alanında eğitim almış biri, ama öğrenmenin yaşı yok. Onlar öğrenmenin ne olduğunu daha iyi biliyorlar, kendilerini daha çok geliştirmeliler. Bir öğretmen, ‘Dört yıl okudum 44 yıl da geçimimi sağlarım' diye düşünmemeli. Böyle düşünerek körelen bir öğretmenin iddiası da ideali de olamaz. Bizim artık daha çok idealist öğretmenlere ihtiyacımız var. İdealist öğretmenin yolu vatan ve milletini sevmekten ve kendilerini geliştirmekten geçiyor.
Öğretmenlerin yaptıkları iş kutsal. ‘Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum' diyen bir zihniyetten geliyoruz. Geniş çerçeveden bakarsak bu vatan ve millet için layıkıyla yapılan her türlü görev kutsal. Öğretmenliğin manevi doyumu tabi ki daha fazla.
“MÜDÜRLERİMİZ PROFESYONELLEŞMELİ”
Türkiye'de 80 bin tane okul var. İşini layıkıyla yapan 80 bin tane müdürümüz olsa ülkemizin geleceği çok daha farklı olur. Ben açıkçası okullardaki müdürlerin sadece öğretmenlerden seçilmesi gerektiğine inanmıyorum. Tabi ki olmaları mümkün ama illa onlar olmamalı. Üniversitelerimizde eğitim yönetimi ve denetimi gibi alanlar var. Asıl buradan mezun olan kişiler bu görevlere getirilmeli. Ülkemiz okullarındaki müdürlerin biraz daha profesyonelleşmesi gerektiğini düşünüyorum. Bir takım bilimsel sayılarla sürecin desteklenmesi kanaatindeyim. Elinizdeki öğretmenleri doğru bir müdürü teslim edemezseniz doğru bir çıktı beklemeyin. Milli Eğitim Bakanlığımızın müdürlerle ilgili çok radikal kararlar alması gerektiğini düşünüyorum. Mevcut müdürlerin çok daha yoğun hizmetiçi eğitimlerden geçirip, performans kriterleri vermeli, kriterlere uymayanları iş kuralları çerçevesinde yaptırımlar uygulanmalı.
Müge ADALI: Çocuğumuzun iyi bir eğitim aldığının nasıl anlamalıyız?
Ümit KALKO: Bu çok kapsamlı bir konu. Öncelikle çocuğun mutlu olup olmadığına bakacağız. Sabah okula giderken ve dönerken mutluysa, okulda da mutlu demektir. Bununla beraber çocuğunu o okula verdikten sonra gelişim sürecini takip etmeli. Bu gelişim sadece karne notlarıyla değil, okulların yaptığı bağımsız sınavlarla da desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Özellikle yabancı dildeki gelişimini çok iyi takip etmeli. Yabancı dil, ülkemizde artık çok yabancı değil. Biz bunu öğrenmek zorundayız. Sadece İngilizce değil, ikinci üçüncü dil de öğrenilmeli. Okulun eve yakın olup olmaması da önemli. Özellikle anaokulu ve ilkokul çağındaki çocuklar çok daha narin olduğu için, enerjilerini yolda değil okulda harcamalı.
“ÇOCUKLARIN KENDİLERİNİ KEŞFEDECEK ALANLARA İHTİYAÇLARI VAR”
Diğer bir konu da, çocukların kendilerini keşfedecek alanlara ihtiyaçları var. Özel okulların en plana çıkmalarının sebeplerinden biri de bu. Özel okulların çoğunda, havuzu, spor sahaları, konferans salonu, cep sineması, buz pateni alanı, çeşitli laboratuvarları ve atölyeleri mevcut. Çocukların kendilerini keşfedecekleri alanları mevcut. Özel nitelikleri olan çocuklar için bunlar çok bariz ön plana çıkıyor. Ana dili İngilizce olan öğretmenlerle desteklenen bir yabancı dil eğitimi çocuğumuza katma değer sağlayacak. Özel okulların çoğunda 2 ve 3. yabancı dil seçenekleri var.
“ÇOCUKLARIMIZ MİLLİ VE MANEVİ DEĞERLERE HÂKİM OLMALI”
15 Temmuz'da yaşanan darbe kalkışması bende çok derin izler bıraktı. Evim yakın olduğu için tam da havaalanının yakınında bulunuyordum. Bizler de o tankların arasında kaldık. Televizyon izlerken, çocuğumun “Baba bunlar asker değil mi neden vatandaşa silah sıkıyorlar?” diye sorduğunda yutkundum cevap veremedim. Daha sonrasında da asker olmadıklarını, vatan hainleri olduklarını 5 yaşındaki çocuğun anlayacağı dilde anlattık. Eğitimde artık milli ve manevi değerlerin daha çok ön plana çıkmasını önemsiyorum. Dünyada nelerin olup bittiğini çocuklarımız bilmeli, vizyonel olmalılar ama kendi geçmişlerini öğrenmeli, milli ve manevi değerlere hakim olmalı. Bakıyorum birçok kutlamada okullar, çocuklarına yabancı müzikler eşliğindi yabancı danslar yaptırıyor. Özeleştiri yapmak gerekirse bizim okullarımızda da yapılıyor. Öncelikle Karadeniz horonunu, Doğu yöresinin halayını, Ege yöresinin Zeybek'ini bilmek zorunda. Milli ve manevi değerleri aldıktan sonra, yurtdışındaki özellikleri edinmeli. Kendi öz değerlerini almadan dünyayı öğretmeye kalkarsanız o zaman yozlaşmış bir kültür, milli manevi değerlerini bilmeyen bir nesil yetiştirmiş olursunuz.
“ÖNCE VATANSEVER, SONRA EĞİTİMLİ
OLMALISIN”
Ülkemizde artık sadece eğitim vererek başarılı bir nesil, kalkınmış bir ülke beklemek 15 Temmuz'dan sonra değişti. Söz konusu darbe kalkışmasını yapan kişilerden hangileri eğitimsiz? Hepsi eğitimliydi. Bunlar bu sürece eğitimle başladılar. Önce nesilleri eğitimle zehirlediler. Ağbiler, ablalar yaptılar. Evler açtılar. Daha sonra baktık ki bunlar vatan haini çıktı. Demek ki sadece eğitim vererek olmuyor. Vatan ve millet sevgisi vermezseniz işte bunlar gibi eğitimle ama vatan haini olurlar. Önce vatansever, sonra eğitimli olmalısın.
Müge ADALI: Ülkemizde değerler eğitiminin kaydığını düşünüyorum. Saygının kalmadığı, yalanın arttığı bir toplum yaratıldı. Bunun düzeleceğini hepimiz biliyoruz ama bu müfredatla başlamıyor. Daha büyük adımlar atılmalı. Ailede başlamalı.
Ümit KALKO: Ben önce müfredattan başlanması gerektiğini düşünüyorum, çünkü okula başlayan çocuğunuz o müfredata göre eğitim alacak. Bu çocuklar da büyünce aile olacak. Değerler eğitimini belli bir yaştaki kişiye vermek çok mümkün değil. Gönül ister ki aileler de bu süreci desteklesin, çünkü okul bu eğitim sürecinin sadece bir saç ayağı. İkinci ayağı ise ailesi. Aile tarafından desteklenmeyen süreçler çocukta yarım kalabilir.
“TÜM OKULLARIN YETİŞTİRMESİ GEREKEN NESİL…”
Ülkemizdeki özel okullar genelde ikiye ayrılmış durumda; birinci muhafazakâr (çeşitli cemaatlere ait), ikinci Atatürkçü. Hangi cemaat olursa olsun, onların özel sektörden çekinmeleri kanaatindeyim. Tabi ki bu okullar ülkemizde olmalı. Toplumumuzun bir kısmı çocuklarının okul çağında daha çok dini eğitim almalarını isteyebilir. Buna saygı duymalıyız. İkinci tür okullar kendilerini Atatürkçü olarak nitelendirirler. Ben ülkemizde Atatürkçü olma kavramının yozlaştırıldığını düşünüyorum. Kime sorsanız herkes farklı cevap veriyor. Ben şu şekilde değerlendiriyorum; vatan ve milletini seven, çağdaş muasır medeniyetlere ulaştırmayı hedef edinen bir toplum istiyorsak evet ben Atatürkçüyüm. Bunu daha farklı değerlendirip Atatürk üzerinden kendilerine bir yol, bir kalkan edinmeye çalışanlar üzerinden bakıyorsak hayır, ben onlardan değilim. Onun için gelecek neslimizi muhafazakâr, Atatürkçü'den ziyade vatansever, akıl ve bilimin yolundan giden, milli ve manevi değerleri ön planda olan, çağdaş muasır medeniyetleri kendine hedef edinen olmalı. Tüm okulların yetiştirmesi gereken nesil budur.” Program, soru ve cevaplarla devam etti.
Renginar SALİ