301 Kişinin hayatını yitirdiği 13 Mayıs'ta iki yıl dolan Soma faciası hakkında basın açıklamasında bulunan Eğitim Sen Sendikası şu sözlere yer verdi: “Bugün, Soma'da 13 Mayıs 2014'te meydana gelen ve 301'i canımızı yitirdiğimiz yüzyılın en büyük iş faciasının ikinci yıldönümü. 301 canımızın acısı hala yüreğimizde.
13 Mayıs'ta Soma'da yaşamını yitiren tüm maden emekçilerini saygıyla anıyor, yakınlarına ve tüm maden emekçilerine bir kez daha başsağlığı diliyoruz.
“İŞ CİNAYETLERİ DEVAM ETMEKTE”
Ülkemizde Soma gibi bir facia yaşandıktan sonra dahi her ay onlarca emekçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirmeye devam etmektedir. Hükümet ve ilgili kamu kurumları tarafından faciadan sonra alınan ders nedir diye bakıldığında, sermayenin ihtiyaçlarını karşılamak ve yeni katliamlara zemin hazırlamak dışında bir şey görülmemektedir. Bu acı gerçek, ülkemizde emeği ile geçinen milyonlarca işçiye ölümden, sakatlanmaktan ve sömürülmekten başka bir şeyin reva görülmediğini ortaya koymaktadır.
İş cinayetlerinin başlıca nedeni; ülkemizde uygulanmakta olan neoliberal ekonomi politikaları sonucunda iş güvencesinin azalması, esnek çalışma biçimlerinin artması, çalışma koşullarının ağırlaşması; özelleştirme, sendikasızlaştırma ve taşeronlaşmanın yaygınlaşmasıdır.
Son olarak AKP tarafından TBMM'den geçirilen, Kölelik Yasası olarak adlandırdığımız Özel İstihdam Büroları Yasası ile emekçilere bir darbe daha vurulmuştur. Bu düzenleme ile; güvencesiz, kuralsız ve esnek çalışma yaygınlaşacak, iş güvencesi tamamen ortadan kalkacak, emekçiler açlık sınırının altında ücretlerle çalışmaya mahkum edilecek, örgütsüz çalışma yaygınlaşacaktır. İşçi sağlığı ve iş güvenliği açısından en riskli işçiler yine kiralık işçi statüsünde çalışan emekçiler olacaktır. Ayrıca bu yasadan en olumsuz etkilenecek olanlar kadın işçiler olacak ve kadın işçiler üzerindeki sömürü derinleşecektir.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanında, işçiyi her türlü korumadan uzak bırakan, mühendis ve hekimi iş kazaları tazminatlarından sorumlu tutan, işvereni ve iş yaşamını denetlemekten sorumlu olan devleti ise her türlü sorumluluktan arındıran bir politika ile karşı karşıyayız. En son Cumhurbaşkanının 8. İş Sağlığı ve Güvenliği Konferansı'nda “İşçilerin ‘bana bir şey olmaz' anlayışıyla hareket ettikleri için iş güvenliği ihlalleri yaptığı ve canından olduğu” söylemi bunun en net yansımasıdır.
Türkiye'de özellikle AKP iktidarı döneminde üretim; teknik bilgi ve alt yapı olarak yetersiz, deneyimi ve deneyimli uzmanı bulunmayan kişi ve şirketlere bırakılmıştır. Kamusal denetimin de yeterli ve etkin bir biçimde yapılamaması iş cinayetlerinin Soma'da olduğu gibi katliama dönüşmesine neden olmuştur. AKP'nin iktidara geldiği Kasım 2002'den beri iş cinayetlerinde 17 binin üzerinde emekçi yaşamını yitirmiştir.
Ne yazık ki Soma gibi büyük bir facianın ardından yürütülen, gerçek sorumluların yargılanmadığı, sorumluların görünen bir kısmının yargı önüne çıkartıldığı dava kamuoyunu tatmin etmekten uzaktır.
Soma'da yaşanan acı gerçeğin nedenleri ortadadır. Bu nedenler ile hesaplaşılmadığı sürece fabrikalarda, madenlerde, inşaatlarda ve tüm çalışma alanlarında bizleri bekleyen yeni Soma'ların yaşanması kaçınılmazdır.
Soma katliamı göz göre göre gelmiştir. Çünkü; ocakta kömürün içten içe yandığının bariz göstergesi olan karbon monoksit gazının aylardır limit değerlerin üzerinde seyretmesi ve gaz sensörlerinde bu değerlerin belli olmasına rağmen önlem alınmaması, ocak sıcaklığının bir aydan beri normalden yüksek olması, işçilerin baş ağrısı şikayetlerinde bulunması ve bu işçilerde ağrı kesici ilaçların yoğun olarak kullanımı net bir şekilde kömür yangınını göstermesine karşın üretim zorlamasının devam ettirilmesi katliamın meydana gelmesinin ana nedeni olmuştur.
“SORUMLULARLA HESAPLAŞMADAN GÜVENLİ ÇALIŞMAK MÜMKÜN DEĞİL”
Bizler, Göz göre göre ölümle karşılaşmanın ne kader ne de fıtrat olmadığını çok iyi biliyoruz.
Her anı ölüm, sakatlanma ve meslek hastalıklarına yakalanma riski taşıyan çalışma koşullarının ortadan kaldırılmasının zor olmadığını çok iyi biliyoruz.
Biz yaşamını alın teriyle kuran emekçiler, güvenceli koşullarda çalışmak ve emeğimizin karşılığını almak istiyoruz.
Güvencesiz, sendikasız ve kayıt dışı çalıştırılmak istemiyoruz.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği kavramlarıyla temelden çelişen ve özellikle kamuya ekonomik anlamda da yük olan, işçileri köleleştiren taşeron ve rödovans sistemlerine son verilmesini istiyoruz.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği sorunları piyasacı yaklaşımlarla çözülemez. Sendikaların, meslek odalarının, üniversitelerin karar süreçlerinde ve yönetiminde yer aldığı, idari ve mali yönden bağımsız, demokratik bir işleyişe sahip Ulusal İşçi Sağlığı Güvenliği Kurumu bir önce oluşturulması gerektiğini bir kez daha yineliyoruz.
Soma'da yaşanan iş cinayetini doğuran nedenler ve bu cinayetin sorumluları ile hesaplaşmadan sağlıklı ve güvenli çalışmanın mümkün olmadığının altını bir kez daha çiziyoruz. SOMA'YI UNUTMADIK, UNUTMAYACAĞIZ, UNUTTURMAYACAĞIZ…”
Haber Merkezi