31 Mart seçimi ve ardından yaşanan tartışmalar İstanbul'dan başlayıp tüm ülke sathına yayıldı. 23 Haziran'a sayılı günler kala, koltuğa giden yolun İstanbul dışından geçtiğini çok iyi bilen her iki aday da seçim çalışmaları için İstanbul dışını tercih ettiler. İmamoğlu, Karadeniz'de Yıldırım ise Güneydoğu Anadolu'da seçim çalışmalarını yürüttü. Bayram döneminde akıllarda kalan trafik kazalarında yitirdiğimiz canlar ve İmamoğlu ile Ordu Valisi arasındaki VİP gerginliği oldu. Sükûnet içerisinde çözüme kavuşacak bir konu ne yazık ki krize dönüştü ve sonunda her iki tarafında çok iyi yönetemediği süreç yargıya yansıdı.
Geçtiğimiz son 15 yıl Türk siyaseti, siyasetçi profili, kutuplaşma, kullanılan dil yönünden taraflı tarafsız eski siyasilere olan özlem duygusunu arttırdı. Kuşkusuz o dönemin siyasi üslubuna şahitlik edenler kendilerini şanslı hissediyorlardır.
Türk siyasetinin renkli yıllarına yetişemeyenler özellikle günümüz gençliği mevcut dilin hâkim olduğu siyasi iklim içerisinde büyüyerek siyaseti bu şekli ile tanıdılar. Eski siyasiler günümüz siyasilerinin aksine her seçim öncesi düzenlenen açık oturumlara katılarak, proje ve vaatlerini anlatıp seviyeli tartışmalar yapıyorlardı. Çocukluğumda çok anlam veremesem de Özal, Demirel, Türkeş, Erbakan, İnönü ve Ecevit'in katıldığı programları hatırlıyorum. Her birini rahmetle andığım devlet adamlarımızın nükte yüklü tartışmalarla ülke sorunlarına çözüm arayışlarını unutmak elbette mümkün değil.
Türk siyaseti ve demokrasisi açısından tarihe geçen 31 Mart seçim sonucu kısa sürede olumlu gelişmelere aracılık etmeye başladı. İmamoğlu'nun televizyon kanalında münazara çağrısına Yıldırım tarafından olumlu cevap geldi. İstanbul yarışındaki adaylar, demokrasinin vazgeçilmez parçası açık oturumla bir araya gelecekler. 16 Haziran gecesi tüm Türkiye'de hayat duracak herkes televizyon karşısında ki yerini alacak. Seçmen güncel tartışmaların gölgesinde kalan proje ve vaatlerin öne çıktığı bir program bekliyor. Adayların canlı yayında gösterecekleri performans çok ama çok önemli olacak.
Bir futbol maçını andıran taktiksel mücadele izleyeceğiz. Cumhur İttifakı ortağı Devlet Bahçeli'nin boykot ettiği moderatör İsmail Küçükkaya'nın performansı da merak konusu. Küçükkaya, programa nasıl başlayacak nasıl bitirecek? Duayen gazeteci Uğur Dündar'ın kabul etmediği bir yayını yapma cesareti göstererek mesleğinde zirveye mi oturacak yoksa bir kesim tarafından eleştiri yağmuru altında mı kalacak?
Asıl merak edilen canlı yayının seçmen davranışı üzerindeki etkisinin ne olacağı yönünde. Canlı yayın sonrası 31 Mart ‘ta sandığa gitmeyen yaklaşık 1 milyon 700 bin seçmen sandık başında olacak mı? ‘Zaten CHP adayı kazanamaz' düşüncesiyle sandığa gelmeyen CHP'li, ya da ‘Yıldırım zaten kazanır benim oyuma ihtiyacı mı var' diyerek sandığa gelmeyen AKP'li sandığa gelecek mi? Kararsız seçmenin kararı değişecek mi? Bu soruların cevabını 23 Haziran gecesi hep birlikte göreceğiz.