Geçen hafta içinde açıklanan bazı ekonomi raporları üzerinden alıntılar yaparak bir özet yazı hazırladım. Buna göre;
‘Ekonomide beklentiler makroekonomik göstergelerden ağırlıklı olarak; büyüme, enflasyon, bütçe disiplini, kamu finansmanı ve ödemeler dengesi perspektifinden ele alındığında birbirlerini tetikleme, etkileme ve birbirlerinden etkilenme özellikleri taşımaktadır.
Türkiye, global düzeyde ağırlıklı olarak siyasi faktörlerin, yerel düzeyde ise ekonomik ve siyasi faktörlerin gündemi yoğun olarak etkilediği bir dönemden geçmektedir.
Bu ortamda 2018 yılına ilişkin ekonomik beklentileri ifade etmenin çok yönlü zorluklar ve riskler içerdiği tartışmasız olsa da bu yazıda 2018 yılına yönelik beklentiler büyüme ve enflasyon özelinde ele alınmaktadır…. Büyüme ve enflasyondaki gelişmelerin de etkisiyle bütçe disiplini ile kamu finansmanında 2018' in 2017'ye göre daha olumlu gelişmeler yaşanması, öte yandan finansmanında sorun yaşanması beklenmeyen ödemeler dengesindeki finansman kalitesinin turizm gelirlerinin de katkısıyla daha da iyileşmesi beklenmektedir.
Özetle; bugünkü konjonktüre göre olağan dışı bir gelişme yaşanmadığı takdirde 2018 yılında büyüme, enflasyon, bütçe disiplini, kamu finansmanı ve ödemeler dengesinde daha olumlu gelişmelerin yaşanması beklenmektedir. (Dünya Gazetesi)
***
Son yıllarda üst üste yaşanan birçok iç ve dış negatif şokun etkisiyle, Türkiye Ekonomisi 27 çeyreklik kesintisiz büyüme performansı sonrasında 2016 yılının 3. çeyreğinde ilk kez daralmıştı. Devamında ilgili otoriteler tarafından ekonomi ve finansal piyasaları destekleme yönünde alınan yerinde önlemlerin katkısıyla 2017 yılında iktisadi faaliyette oldukça güçlü bir performans sergiledi. Bu durum, Türkiye Ekonomisinin negatif şoklara karşın ne denli dirençli olduğunu en önemli göstergelerinden biri olarak değerlendirilebilir. 2018 yılında 2017'deki yüksek ekonomik büyüme rakamlarının yakalanmasının kolay olmadığını, yine de, büyümenin bir miktar yumuşak iniş gösterse de güçlü olarak tanımlanabilecek seviyelerde gerçekleşeceğini değerlendiriyoruz. Rakamlarla ifade etmek gerekirse, Türkiye Ekonomisinin 2017 yılı tamamı için % 6,8 olan büyüme tahminimiz 2018 yılı için % 4,0 seviyesinde. Son yıllarda yaşanan olağanüstü gelişmeler olağanüstü önlemleri gerektirmiş; ancak iktisadi faaliyetteki toparlanmanın etkisiyle ekstra önlemlere duyulan ihtiyacın azalıyor olması Türkiye Ekonomisi için de normalleşme anlamına gelmekte. Bu nedenle de, 2018 yılından itibaren yakalanacak büyüme rakamlarından ziyade büyümenin kalitesi ve sürdürülebilirliğinin daha ön planda olacağını düşünüyoruz. Bu anlamda, yakın dönemde yatırımlar (makine-teçhizat) ve net ihracat tarafından büyümeye gelen katkıdaki iyileşmenin devamlılığı en kritik göstergelerden olacak.
Diğer taraftan, güçlü seyreden talep ve TL'de gözlenen sert değer kayıpları 2017 yılında enflasyon tarafında ciddi bir artış görülmesine neden oldu. Bu durumun oluşturduğu yüksek baz enflasyon rakamlarının 2018 yılındaki seyri açısından düşürücü potansiyel taşısa da, çekirdek göstergeler ile enflasyon beklentilerinde anlamlı bir iyileşme görülmemesi ile 2018 yılı itibariyle yapılan fiyat-vergi ayarlamaları söz konusu olumlu baz etkisinin sınırlı kalmasına neden olabilir. Enflasyonun yılın ilk yarısında kısa süreli de olsa tek hanelere gerileme olasılığı bulunsa da ağırlıklı olarak düşük çift haneli seviyelerde seyretmesini ve son çeyrek itibariyle de yeniden tek haneli seviyelere oturmaya başlamasını bekliyoruz.
***
Türkiye neredeyse 10 yıldır kesintisiz bir ekonomik büyümeye sahip... Çin, Hindistan ve birkaç ülke ile beraber gene yüksek büyüme rakamlarına ulaşacağı mali disiplinli bütçeye haiz olması nedeniyle bu durumun 2018 yılı enflasyon oranlarında da tek haneli olacağı ekonomistler tarafından öngörülmektedir.
Özellikle kredi faiz oranlarında beklenen düşüşler tüm ekonomiye ve sektörlere yansıyacaktır.. başlıklar halinde özetlersek;
• Küresel büyümedeki toparlanma 2018'de de korunacaktır.
• Büyümenin motoru Gelişen Ülkeler üzerinden olmaya devam edecek.
• Büyüme hızında Doğu Avrupa ve Asya ülkeleri başı çekmeye devam edecektir.
• Gelişmiş ülkelerdeki borçluluk (Brüt Kamu Borcu/GSYH) yüksek seyrini korumakta. Son küresel krizin ardından önemli gelişmiş ülke merkez bankaları tarafından uygulanan geleneksel olmayan aşırı genişlemeci adımlar negatif faizlerin görülmesine neden oldu.
• 2017'de teşviklerle gelen güçlü büyüme rakamlarının ardından, 2018'de benzer destekler olmadan aynı performansın yakalanması zor. İç talep ve yatırımlar üzerindeki aşağı yönlü baskı nedeniyle büyümede kamu harcamaları ve dış talep daha belirleyici olacak. 2016 yılında yakalanan %3.2 büyüme, 2017 yılında %6.8 oldu.. 2018 senesinde ki büyüme beklentimiz ise %4.0 olacak.
• Yılın sonu enflasyon ve artan riskler nedeniyle zor geçti; ancak, hem enflasyonda baz etkisinin olumluya dönmesinin beklenmesi hem de birçok riskin fiyatlara girmesi nedeniyle 2018 olumlu başlayacak. 2018'in genelinde TÜFE'nin düşük çift hanelerde seyredip, son çeyrek itibariyle yüksek tek haneli seviyelere gerilemesi kuvvetli bir olasılık. Yılsonu enflasyon hedefi ise 9.8 olacağı tahmin edilmektedir.
• Bütçe açığı hedefi yüksek ve yakalanması muhtemel. Buna ek olarak, maliye politikası tarafında hâlen gidilecek yol olsa da bütçe ve cari açığın yüksek seyretmeye devam etmesi başta enflasyon olmak üzere makro dengelerdeki kırılganlığın artmasına neden olabilir. Para politikası yılın genelinde sıkı olmaya devam edecek. Yurtdışı finansmana erişimde sıkıntı yaşanmasını beklemiyoruz; ancak finansman maliyetlerinde artış gözlenmesi oldukça muhtemel.
• Büyümenin kalitesi ve sürdürülebilirliği daha büyük önem teşkil ediyor.
• Küresel risk iştahının güçlü seyretmeye devam etmesi gelişmekte olan ülke piyasalarına olan sermaye akışının güçlü kalmaya devam etmesini sağlıyor.
• 2017 yılının tamamında yurtdışı yerleşiklerin Türkiye'deki net hisse-DİBS hareketleri 10,5 milyar dolara ulaştı.
• Enflasyon görünümünde beklenen iyileşmenin görülmesi ve ülke risk priminin azalması durumunda 2018 yılında TL varlıklara olan ilginin güçlü kalmaya devam etmesi beklenebilir. Ayrıca, 2018 yılında birçok gelişmekte olan ülkede yapılacak seçim kaynaklı belirsizlik görülme olasılığı da TL varlıkların benzerlerine kıyasla ön plana çıkması açısından fırsat sunabilir.
• TL, hem kendi tarihsel ortalamalarına hem gelişmekte olan ülke para birimlerine karşı ciddi ölçüde iskontolu.. bu durum enflasyon ve kırılganlık anlamında olumsuz etkiye yol açmakta.
Diğer taraftan, ihracat açısından rekabet avantajını getirmekle birlikte TL'nin güçlenebileceğine ya da daha istikrarlı bir görünüm sağlayacağına ilişkin beklentiler sermaye girişlerini teşvik edebilir.
• Küresel hisse senedi piyasalarına bakıldığında BİST 2017 yılında TL bazında %48, dolar bazında ise %37 prim yapmıştır.. borsa endeksi de 115.334 ‘ten kapanmıştır. 2018 sonu endeksi ise 2017 yılında sağlanan şirket kârları göz önüne alındığında endekste ki beklenti 130-135.000 arası olacağı tahmin edilmektedir.
• Döviz kurlarında yüksek bir artış öngörülmüyor.. dolar 4,02-tl seviyelerinde olacağı.. kredi faizlerinde düşüş beklendiği öngörülmektedir.
***
Sonuçta aynı geminin içindeyiz... Enseyi karartmadan daima ileri diyelim...
İyi haftalar...