Zaman 'geçmiş'ten 'geleceğe' uzanan bir paradokstur. Ve gerçekliği yalnızca zihnimizdedir.
Zaman ve vakit aynı kavram gibi algılansa da ikisi farklı şeylerdir. Zaman, bizlere göre, geçmiş, şimdi ve gelecekten oluşur.

* * *

Geçmişi şifalandırabilirsin ama geçmişte yaşayamazsın.
Yarını planlayabilirsin ama yarında yaşayamazsın.
Yarın hep yarındadır.
Aslında yarın diye de bir şey yoktur. Tek gerçek an şu andır. Nefes aldığın an. Bak biraz önce aldığın nefes geçti. Az önceki de geçti. Bunu okurken bir diğeri de geçti.
Bir sonraki anın nefesini de alamazsın. Henüz gelmedi ve hep sonra da olacak, yani gelmeyecek. Yarın hep yarında. Tek gerçek şimdide.
Nefes aldığın anda. Fark et.
Vakit ise zamanın belirli bir andaki karşılığıdır.
Ve vakit nakittir. Nakit ise anın karşılığında, hatta öncesinde alınan bir bedeldir.

*

Zamanını doğru yönetebildiğini düşünüyor musun? Unutma senin yönetemediğin şey bir süre sonra seni yönetmeye başlıyor.
Paranı yönetemezsen para seni yönetiyor. Zamanını yönetemezsen zaman seni yönetiyor. Ve bunların yönetim şekli harcamadır.
Para harcamak, zaman harcamak bunu bir düşün derim.
Evet, üzerine yemin edilen en değerli hazinemiz vaktimiz. Ve tek sermayemiz. Muadili yok. Neydi sermaye? Nakde çevirdiğimiz ve bir çok şeyi alabileceğimiz, hayatımızı inşa ettiğimiz bir araç.
Peki ömür sermayemizi nerelerde harcıyoruz? Harcadığımızın karşılığında ne alıyoruz?
Ne diyor Asr suresinde; Asra yemin ederim ki insan gerçekten ziyandadır. Allah neden günahtadır ya da başka bir kelime demiyor da hüsran, kayıp, zarar, hasar anlamlarına gelen hüsr kelimesiyle ifade ediyor.
İnsan nasıl zarar eder?
Biz ne olunca zarar ettim diyoruz?
Doğru kullanılamayan bir anapara.
Ziyan olan bir ömür.
Ne çok anlamayanlara anlatmayla geçirmişiz vaktimizi değil mi?
En değerlimizi, en büyük servetimizi ne çok ayaklar altına serip, ziyan etmişiz.
Ömür sermayemizi kendimizden çok başkalarına harcamışız.
‘'Aklı olan kimse için bunlar yemine konu olacak kadar önemli değil midir?
Vaktin sahibine andolsun.'' Fecr (5)
Ömrün gerçek sahibi ömre yemin ediyor. Ve diyor akledin. Düşünün. Önemli! Çok önemli.
Zamanımızı en çok çalan şey beklentidir. Birinden bir beklentiye girdiğinizde, beklersiniz adı üstünde. Sevsin diye beklersiniz, anlasın diye beklersiniz. Ama burası bekleme salonu değil. Devam et. Bırak seni anlamak isteyen zaten anlar. Seven sever. Merak eden arar. Zamanınızı insanları ikna etmeye çalışarak harcamayın. Anlamalarını bekleyerek yeterince vakit kaybettik. Artık anla! Anlaması gereken sensin, onlar değil.
Paranı savurmazsın peki ya vaktini?
Müsriflik israf etmektir. Ve israfın en büyüğü vakti israf etmektir.
Desem ki şimdi Son 24 saat vaktin kaldı.
Dur burada ve bir düşün. Erteler miydin yapmak istediklerini, sevdiğini söylemeyi, özür dilemeyi ya da hayallerini?
Sonra yaparım der miydin? Ya sonra yoksa!
Ya da son 24 saatin.
Umursar mıydın canını sıkanları?
Seni anlamayanlarla vakit harcar mıydın?
Ya da o bunu demiş bu bunu yapmış! İlgilenir miydin? Dinler miydin sürekli şikâyet eden insanları.
Peki var mı 24 saatin?
Belki de ihtiyacın olan o zaman, şimdidir.
Ve vakit gelmiştir. Aradığın o hazinenin kilidinin kendi içinde olduğunu fark etmenin zamanı gelmiştir.
Öğrenecek çok şeyimiz var
Vakit dar, yol uzun, yolcu yorgun… duracak zaman yok. Bekleyecek takat yok.
Erteleme lüksün hiç yok.
Kaç yaşında olduğunun ya da neye sahip olduğunun hiç bir önemi yok.
Şimdi senin zamanın.
Kendin için yaşamayı seçtiğinde yolculuğun başlayacak.
Kendine bir yolculuk yapmaya hazır mısın?

  1. Derya sarısoy Derya sarısoy

    Çok haklısın çok güzel yorumlamışsın canım kardeşim bundan sonra böyle davranmaya çalışacağım

YORUM YAP