Ahmet Yücegök

30 MART SONRASI


Neredeyse üç ayı bulacak Yerel Seçimler yapılalı…

Silivri…

30 Mart’tan bu yana "Siyaseten” sütliman sayılır…

Siyasi partilerin sesi soluğu çıkmıyor…

Sanki…

Tatile çıktılar…

***

CHP…

Seçimi kazanmanın verdiği rahatlıkla bazen açılışlara, okulların etkinliklerinde, cenazelerde, düğünlerde görünüyor…

Bir ara…

İçinden bir gurubun başlattığı "kongre” muhabbeti de etkisini yitirmiş sanki…

Kısaca…

Ortalık çok sakin…

Geçen hafta "örgüt” toplantısı vardı, orada da bunu görmek mümkün. Katılımın az olduğu kadar, sanki hala yorgunluk atılmamış gibiydi…

İnanın "laf olsun torba dolsun” eleştirilerini onlar, konuşmadan duramayan, örgütçe bilinen bir, iki kişi dışında başkanı rahatsız eden olmadı…

Dediğim gibi, sanki henüz yorgunluğu atamamışlar gibi…

Anlaşılıyor ki "kaynıyor” gibi laflar uçurma laflar, ya da "örgütü ateşlemek” için söylenen çıkarılan söylentiler…

İspatı…

İçerde "parti içi” muhalefetin başını çekenlerden kimse yoktu…

***

AKP seçim sonrası gören eden yok…

Buharlaştı demek istemiyorum. Tabi…

Hafta içinde basın toplantısı yaptı…

Gazetelerden izledim…

Geçmişte Metin Karakaş’ın yaptığı gibi ağır eleştirilerden eser yok…

Metin Karakaş üzerinden eleştiri yapılacaksa, gayet tabii ki, onun yanından bile geçemez…

Metin Karakaş’ın deneyimi birikimini bilerek, onun yapmış olduğu muhalefeti, çiçeği burnunda ve seçim gibi büyük bir savaşa girmiş ve oradan yenik çıkmış birinden bunu beklemek gerçekten haksızlık…

***

Etrafa saçılan söylentilere bakılırsa, seçim kaybedilince, haliyle moraller bozulmuş; demek ki kazanılacakları konusunda çok şartlanmışlar, ki bu da olması gereken…

Neyse…

Tahir Sert’i gören yok…

Ortalarda görünmeyince, dedikodular da tavan yapıyor…

Fısıltı gazetesinde, ayyuka çıkan söylentiler, yalnız AKP’liler değil, biraz da seçimde onunla iş yapmış basın mensupları tarafından yayılıyor. Bunlar açık, açık söylemiyorlar, ama belli ki Tahir Sert’ten umduklarını bulamamışlar veya umdukları parayı alamamışlar…

Ayyuka çıkan bir söylemde sık, sık dillendirilen "ilçe başkanı” değişikliği…

Efendim…

"Görevden alınacak…”

"Görevden alınmıyor…”

"Görevden alınması için İl Başkanlığını, Genel Merkeze baskı yapılıyor…”

Gibi,gibi …

Kısaca …

Huzursuzluk saklanamaz boyutta ,bunu basın toplantısında da görmek mümkün ,İlçe yöneticileri , Belediye Meclis Üyeleri, Gençlik Kolları nden neredeyse salonda kimse yokmuş …

***

AKP’ deseçimin kaybedilmesinde tek suçlu , şu anki yönetimmiş gibi hedef tahtasına , koyulmuş vuruluyor da,vuruluyor . Oysa, burada herkesin bildiği yenilginin müsebbibi tek başına seçime birkaç ay kala atanan yönetim değil , başka bir sürü neden var…Ha, gayet tabii ki , komuta kademesi olarak savaşın kaybedilmesinde fatura İlçe Başkanı ve yönetimine kesilecek ama biraz insaflı olmak lazım,derim …

Örneğin , aday belirlenirken , örgüte sorulur gibi yapılıyor ama sorulmuyor , Genel Merkezden birilerinin kafasına göre yapılıyor . Ayrıca, aday Silivri İlçe örgütü içinden değil İlçe dışından …

Özet olarak …

Yenilgi de , Genel Merkezin hiç mi payı yok ?

***

CHP’nin ve MHP’nin ortaklaşa belirlediği Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu . Kısaltılmış şekliyle Ekmel Bey siyasetin içinden biri değil. Hürriyet Gazetesinden Ahmet Hakan Coşkun Cumartesi günkü yazısında "kendisi Bilim tarihçisi” etrafta söylenenin aksine hayatının hiçbir döneminde siyasal "İslam hareketi " içinde yer almamış,demiş .Ve, söylenenin aksine "Mısır Vatandaşı " değil, "Yozgatlı ve Türk Vatandaşı "imiş...

Kısaca , Bilim çevrelerinin ve bir çok saygın uluslar arası kurumda görev almış birisiymiş …

AKP’nin adayı büyük bir olasılıkla Genel Başkan ve Başbakan R.Tayyip Erdoğan olacak ,deniyor…

HDP ‘nin aday önermedurumu var. Muhtemelen eski BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş olabilir…

***

Parti Genel Merkezleri Cumhurbaşkanı Adayları konusunda kararları bu hafta içinde kesinleştirirler. İlçe örgütleri de Genel Merkezlerine uygun olarak hareketleneceğe benzer…

İyi haftalar …

HESAPKİME ÇIKACAK ?

----------------------------

Türkiye , tarihinde görülmediği kadar toplumu geren ve bölen bir iktidarla karşı karşıya. Çoğu kimse , söylemekten çekinse bile benim görüşümve ezici çoğunluğun görüşü böyle …

***

Hafta içindeBalyoz davasından tutuklu olanlar salındı…

Nasıl içeri alındılar,nasıl yargılandılar, nasıl mahkum edildiler, herkesin malumu …

O günlerde , bu davanın "Savcısıyım " diyen Başbakanın o sözlerihenüz unutulmuş değil,hafızalarda …

Anayasa Mahkemesi , bu davalarla ilişkin olarak " yargılama eksik yapılmış " tekrar görülsün ,dedi hafta içinde . Ve, bu davalarla ilişkin olarak , ilgili mahkemeler tüm tutuklularınsalınmasına karar verdi ...

Şimdi, şöyle bir eskiye gidiyorum …

Aralarında , Emekli olmuş , torun sahibi bir çok asker " Darbeye Teşebbüs " suçlamasıyla Türkiye’nin değişik yerlerinden gece yarılarıtoplanıyor . Kimi uçaklarla, kimi başka araçlarla İstanbul’a getiriliyor.Araçlardan "tavuk hırsızı " gibi indiriliyor. Bu görüntüler olsun , Emniyet müdürlüğünde bekletilirken alınan görüntüler olsun, hepsi basına servis ediliyor. Bizlerin ve ailelerin izlemeleri için …

O günler unutulacak gibi değil…

Her akşam kihaberlerde verilen görüntülerde , her tarafta " yerin altına saklanmış " silahlarçıkıyor. O görüntülere dayalı olarak üretilen "hayali senaryolar " ve hayali görüntüler saatlerce gösteriyor. Çuval,çuval deliller, binlerce sayfa , telefon dinleme dökümleri , kamyonlarla adliye önüne serilen ve delil diye adlandırılan klasörler. ***

***

Görülmeye başlanan davalar ve konuşturulmayan savunma avukatlarının direnişleri , ve adını ilk kez duyduğumuz , "gizli tanık " hikayeleri ...

Evet …

Filmi geriye alıyorum …

Türkan Şaylan, İlhan Selçuk gibi saygılığı herkesçe kabul edilen belli yaşta insanların gece yarıları evlerini basarak içeri alınmaları …

Davaların patronu bilinen , konuşmasını hiç duymadığım Savcı Zekeriya Öz’ün neredeyse bütün kanallarda "küçük dağları ben yarattım " dercesine salına , salınayürüdüğü o kabus görüntüleri…

Evet …

Kim ne derse desin …

Bu "Devlet Terörü " idi …

Geçmişte 12 Mart , 12 Eylülde de yaşamıştık bunları . O zaman teknoloji bu kadar gelişmemişti , görüntü bu kadar yoktu ama olayların seyri aynıydı…

Suçlamalar …

Suç yaratmalar …

Delil yaratmalar …

Hakkını vermek lazım ki …

12 Mart ve 12 Eylül’den kat , kat üstündü …

***

  • O günlerde yapılan Hukuksuzluklar , çorap söküğü gibi ortaya dökülmeye başladı …
  • Önce, Ergenekon davasından içeri alınanlar , ardından Balyoz Davasından içeri alınanlar salındı …

***

Her iki davadan da yıllardır içerde yatıyorlar,şimdi salınıyorlar...

Pekiii …

Bunca yılın hesabını kimse sormayacak mı ?.

Hesabı kim verecek ?.

Davalar süresince …

Davalarla ilişkili olarak , İçerde ve dışarıda ,ölenler oldu,sağlığını kaybedenler oldu. Sakat kalanlar oldu.Maddi manevi zarar gören bir çok insan var …

Bunların hesabı kimden ,kimlerden sorulacak ?.

Kısaca …

Fatura kime kesilecek ?.

Hem sonra …

Bütün bu olup bitenlerden , Devleti işleten Hükümetin sorumluluğu yok mu ?.

Şimdi …

Hükümet sorumsuz mu ?.

Masum mu ?.

Veya …

Yine mağdur mu ?.

***

Bu defa da Sıyırır mı bilemem ama dün " ben bu davaların savcısıyım diyen başbakan bu gün suçu "paralel yapı " üzerine atmaya çalışıyor. Dün, yurt içinde herkese "efelenen " oadam bu gün yine masum rolüne soyunuyor…

Pes ki ,pes …

ŞİMDİ NE OLACAK?

-----------------------

Etrafımız yangın yerine dönmüş. Komşularımızda kan ve göz yaşı bir birine karışmış.Ekrana bakarken insanın kanını donduran görüntüler …

Büyük Elçilik Basılmış …

Haber yasağı olduğundan son durum ne , bilemiyoruz…

Yani …

Ateşin Ülkemize sıçrama ihtimali var…

Ateşten kaçanlar için çadırlar kuruluyor.Her kent neredeyse çadır kent oldu…

Çadırlarda kalanların kaçının kaydı kuydu var, ne kadarı oralarda kalıyor , ne kadarı yurdun başka yerlerinde belli değil…

Eh …

Sınırlar kalbura dönmüş …

Kimin girip kimin çıktığı belli değil…

***

Durup,dururken …

Olayın …

Bir ay öncesine kadar sabah kahvaltısı yapacak kadar samimi olduğu Suriye yönetimi ile aralarında ne geçtiyse , neredeyse bir birimize savaş açıyorduk …

***

Ülke içinde yönetime karşı ayaklananlara , yani isyancılara , elimizden geldiği kadar yardımda bulunduk…

Yani , "öngörüsü sıfır olan bir Başbakan ve hayalperest bir Dışişleri Bakanımız" bu "İçişlerine Müdahale " değil dedi …

İyi de …

Ne olacak şimdi ?.

HANİ İŞ YAPIYORDULAR ?

------------------------------------

Dünya görüşünü çok iyi bildiğimiz bir hükümetten bahsediyordum. Tam (12) yıldır , tek başına iktidarda olan bir parti iktidarı …

Bölgemizi ilgilendiren , çözümü çok basit bir sorun olan "tapu " sorunu tam (12) yıldır olduğu gibi duruyor…

Torba yasa içine bir satırlık ilave yeterliydi …

Hani iş yapıyordu ?.

Ecrimisil kağıtları gelmeye devam ediyormuş …

Bakın !.

Adım gibi biliyorum …

Bu iktidardan önceki (3) ‘lü koalisyon hükümeti (1) yıl daha iktidarda kalsaydı bu tapu sorununu çözecekti…

ÇATI ADAY MESELESİ

--------------------------------

CHP ve MHP’nin ortaklaşa belirledikleri Cumhurbaşkanı adayı ,yani bir haftadır didiklenen namı değer"Çatı Aday " meselesi…

Etrafta konuşulanlara bakınca , gördüğüm "kör, eliyle dokunduğu yere göre fili tarif ediyor " .

Eh …

İnsanlar , henüz seçimin nasıl yapılacağına dair tam bilgi sahibi değilken , yapabileceğideğerlendirme bu kadar olur …

UCUBENİN GÖREVİ

-----------------

Aylar önce , İstanbul Büyük Şehir Belediyesi ekipleri kocaman bir TIR eşliğinde , Uğur Mumcu Meydanı’na bir ucube oturttu. Ne olabileceğine dair günlerce değişik yorumlarda bulunduk …

Şimdi anlaşıldı .

O ucube …

Akşam sabah , gün boyu Topbaş ve AKP’nin reklamını yapacakmış …

İSTER İNAN / İSTER İNANMA

-----------------------------------------

"Kurt ve kurt köpeği arasındaki fark,doğal ortamlarda "özgürleşme " simgesi olan tasmadır.”

(André Lerai – Gourhin )


YORUM YAP