Ferhan Tezcan

Abdürrahim Albayrak nerede?

1968 yılıydı. Süleyman Demirel başbakan olmuş, ülke ''darbe ''den sıyrılmış ve yukarılara doğru tırmanmaya başlamıştı.
Anadolu'nun her köşesine yayılan ''ekonomik'' yükseliş, rahmetli Futbol Federasyonu başkanı Orhan Şeref Apak'ın gayretleriyle kurulan ''her ile bir takım'' sloganıyla bu yükselişi desteklemişti. Eskişehirspor, Bursaspor, Mersin İdman Yurdu gibi takımlar birinci ligi zorlamaya başlamışlardı. Tabii bir de Fenerbahçe'nin, Can Bartu'lu, Ogün Altıparmak'lı, Nedim Doğan'lı, Selim Soydan'lı, Ercan Aktuna'lı, Fuat Saner'li kadrosuyla İngiliz Şampiyonu Manchester City'yi Şampiyon Kulüpler kupasından saf dışı etmesi de unutulacak gibi değildi.
1968 yılında Rize 'de bir aile geçim sıkıntısı yaşıyordu. O yıllarda Almanya rüzgârı vardı. Baba Almanya'ya gitmek için başvurdu. Kabul edildi. Oğlu Abdürrahim 14 yaşına gelmişti. O da gitmek istedi. Ancak baba ailesini o yaştaki oğluna emanet etti. Kendi Frankfurt'un yolunu tuttu. Abdürrahim Rize 'de babası yokken ailesine çok iyi bakmış ve bir süre sonra Türkiye'ye gelen babasına iyi bir emanet bırakmıştı. 1972 yılında yeniden Almanya'ya gidecek baba Albayrak bu kez Abdürrahim'i de götürmüştü. Almanya'da kaldığı sürede inşaatlarda çalışan Abdürrahim yeniden Türkiye'ye dönmek istedi. Geldi ama bu kez Rize 'ye gitmeyip İstanbul'da kaldı.

MİNİBÜS ŞÖFÖRLÜĞÜNDEN PATRONLUĞA
Abdürrahim Albayrak o zaman insanların çok az olduğu Habibler köyüne yerleşti. Minibüsçülüğe başlamıştı. Sabah-akşam çalışıyor ve para biriktiriyordu. Babası tamamen döndüğünde oğlunun para biriktirmesine bile çok sevinmişti. Minibüsler gün geldi iki oldu. Sonra üçe çıktı. Sonra dört oldu. Minibüs filosu büyüyordu. Abdürrahim minibüsü kullanırken, radyodan Galatasaray'ın maçlarını da kaçırmıyordu. Nasıl kaçırsındı ki? Aşıktı. Galatasaray'ın maçları için de bazen Ali Sami Yen 'de yerini alıyordu. Bir süre sonra bir dostundan iş teklifi aldı. ''Abdürrahim bizim fabrikanın işçilerini taşırmısın?'' Abdürrahim hemen kendi şirketini kurdu. Servisçiliğe başladı. Bu arada sınıf değiştiriyor ve Galatasaraylı iş adamlarıyla da yakınlık kuruyordu.

YÖNETİCİLİK BAŞLIYOR
Şirket yukarılara çıkmış ve Abdürrahim de yolu yarılamıştı. Yönetici olmak istiyordu. Eski başbakan Mesut Yılmaz ile de arası çok iyiydi. Ünal Aysal hariç eski yönetimlerde yer almaya başlamış ve medya mensuplarıyla da dostluklarını ilerletmişti. Sonra bir ara verdi. Ardından Mustafa Cengiz başkanlığa seçilirken, Galatasaray'ın duayeni İnan Kıraç tarafından yönetime alınması istenmişti. Çünkü Mustafa Cengiz futbola uzak bir kişilikti. Abdürrahim futbolun çok içinde olduğu için de Cengiz'e yardımcı olacaktı. Takımın başındaki isim pek yöneticilere ''pabuç bırakmayacak'' isimdi. Fatih Terim isimleri bildiriyor, lisan bilen, yurtdışını tanıyan Şükrü Haznedar gibi danışmanlarda temas kuruyorlardı. Abdürrahim ise lisan bilmediği için sadece yerlilerle konuşuyordu. Önceki sezon başı yönetim bir hata yapmış Gomis gibi santrfora iki-üç milyon vermek yerine Fransız oyuncuyu yollamıştı. Bu da Galatasaray'a 125 milyona patlamıştı. Bu sezon başı da Fatih Terim genç ve yetenekli santrfor istemiş ancak yönetim Falcao'nun peşine düşmüştü.

FALCAO İLE TARAFTAR FOTOĞRAFI
Falcao Fransa'da Monaco'da oynuyordu. Dünyanın en iyi golcülerinden biriydi. Galatasaray'da Abdürrahim Albayrak onu almak için çaba sarf ediyordu. Terim çok kabul etmiyor, ama ''Hayır'' da demiyordu. Onun gönlünde Genk'li santrfor vardı. Albayrak ne yaptı etti, sakat olan Falcao'yu transfer etti. Türkiye'ye doğru dürüst antrenman yapmadan gelen Falcao Real Madrid gibi, St.Germain gibi önemli maçlarda yer alamamıştı. Üstelik transferi sırasında Falcao ile çektirdiği fotoğraf olmuş ve Monaco yönetimi ayağa kalkmıştı. Para istiyorlardı. Neyse hepsi halledildi. Ama Abdürrahim yara almıştı. Falcao için Kolombiya'da bir haber yayınlamıştı. Kolombiyalı oyuncu devre arasında Amerika'ya gidecekti. Bu arada sık sık İspanya'ya gidiyor, ''aşil tendonundan '' çektiği ağrı için doktorlara gözüküyordu. Falcao'da durumlar iç açıcı değildi. Ama Albayrak'a da bir haller olmuştu. Florya'ya uğramıyor, maçlarda da pek gözükmüyordu. Bakalım bu sessizliğin ardından ne çıkacak?

YORUM YAP