Acı paylaşılamaz

Kocaelİ'nde yaşıyordu İsmail Devrim. Motosiklet kazası sonucu kolu ezilmiş, tornacılık mesleğini icra edemiyordu. Okul kıyafeti uygun olmadığı için oğlunu okula almadılar o gün. Eve giden oğlu durumu anlattı babası İsmail'e. Belki de cebindeki son parası ile oğluna pantolon aldı İsmail. O gece herkesi erkenden yatırdı, ışıkları kapattı, televizyonu kapattı. “Yorgunum. Erken uyuyalım” dedi. Bir tek İsmail uyumadı o gece, sabaha karşı ise sonsuzluk uykusunda eşi buldu onu, boynundan asılı bir iple. ‘Aileme bakamıyorsam, çocuklarıma pantolon alamıyorsam neden yaşıyorum' demişti. Yaşadıklarına dayanamayan İsmail Devrim geride çok büyük bir acı bıraktı tüm Türkiye'ye.
Acı paylaşılmaz dostlar, acıyı yaşayana sormak lazım öncelikle. Allah kimseyi büyük acılarla sınamasın, lakin şimdi İsmail'in yerine kendinizi değil, çocuğunun yerine kendinizi koyun… Böyle olacağını bilseydi söyler miydi hiç babasına bunu? Böyle olacağını bilse anlatır mıydı okulda yaşadıklarını? O çocuğun yaşadığı acıyı hiç birimiz paylaşamayız, buna imkan yok. O yüzden süslü kelimeleri bir yere bırakma vaktidir şimdi.
Okul dönemi açıldı okul kıyafetleri, defteri, silgisi kalemi tüm okul araç ve gereçleri topladınız, böldünüz, çıkardınız maliyeti geldi mi 2 Bin TL'ye? Bence gelmiştir. 4 kişilik bir ailede 2 çocuk okuyor, anne baba çalışıyor bırakın asgari ücreti aylık ikisi de 2 Bin TL maaş alıyor. Bir aylık maaş her ikisinin de gitti mi okul masraflarına? Ne yapacak peki bu insanlar ayın geri kalanın da? Ev kira ise onu nasıl ödeyecek? Elektrik, su, doğalgaz faturasını ne ile ödeyecek? Aç mı kalsın? Ne yiyecek peki bu insanlar? Nasıl doyacak 4 tane boğaz? Ben de sorarım o zaman. Hepimiz aynı gemide isek, İsmail'in sofrasında neden ejder meyvesinden yoktu? Tanesi 15 TL olan meyveden 4 kişilik ailesine birer tane alsa idi İsmail 60 TL ödeyecekti, çocuğun pantolon parasını nasıl verecekti o meyveye? Sizinki hangi gemi bilmiyorum da beyler, aynı gemide olmadığımızı ben çok ama çok iyi biliyorum. Ülkece yaşadığımız krizi psikolojik olarak tanımlanırken, itibardan taviz olmaz deyip, uçan saraylara milyon dolarlar akıtanlar bizleri yönetirken biz daha çok İsmail Devrim gibilere üzülür daha çok canımız yanar. Birileri zevk-ü sefa içinde yaşıyor diğerleri sefalet içinde ise, ülkede gelir dağılımı düzgün değildir. Devletin zirvesindekiler; sefaleti, yoksulluğu görmüyor ise halkta, vay o ülkenin haline. Sonu hiç hayır olmaz o durumun. En vahim olanı ise bunları göremeyecek kadar gözü kör olmuş insanlar, çıkarı için susanlar, aman bana bir şey olmasın da ne olursa olsun diyenler, şoförün uyuduğunu görüp hala arabanın duvara çarpmasını bekleyen insanlara şaşıyorum ben.
Bu olayda benim dikkatimi çeken başka bir durum daha var; hepimiz öğrenci olduk. Okula gittik. Öğretmenlerimiz, hepimizin ailevi durumlarını bilirdi. Sözle söylenmezdi ama sezerlerdi hal ve hareketlerden. Bizlerde bilirdik aslında arkadaşlarımızın durumlarını ama kimse kimseyi hor görmezdi vurmazdı yüzüne yoksulluğu. Vicdanlı çocuklardık ve vicdanlı öğretmenlerimiz vardı öyle görmüştük ailelerimizden ve öyle eğitmişti bizi öğretmenlerimiz. Sahi ne oldu o vicdanlı öğretmenlere? Ne oldu o vicdanlı çocuklara? İsmail Devrim'in durumundan kimsenin mi haberi yoktu gerçekten? Hani derler ya çocuk ailenin aynasıdır aile ne ise çocuk onu yansıtır. O çocuğu pantolonu uymadığı için okuldan eve gönderen idare, öğretmen her kimse artık? Hiç mi o çocuğun yüzünde göremedin o yoksulluğu? Ne zaman bu kadar kötü olmayı seçti insanlar?
Ben artık susmak istiyorum, hem de öyle bir susmak istiyorum ki İsmail Devrim'in pantolonu farklı diye okuldan eve gönderilen ve bu yüzden babasının hayatına mal olan çocuğun acısını siz vicdanlarınızda sonuna kadar hissedin diye susmak istiyorum. Çünkü acı paylaşılmaz, acı hissedilir.

YORUM YAP