Soru sormayan, sorgulamayan, düşünmeyen, söylediğimiz her şeyi doğru kabul eden insanlar sevilir.
Ben sevmem. Çocuk bile hayata ‘Neden?' sorusunu sorarak başlıyorken, ilk denekleri olan ebeveynlerinin kabul durumu bana doğru gelmiyor,
‘Hastayım' diyorum… Yeğenim soruyor “Neden?” (Hasta olmana sebep olan ne?)
‘Üşütmüşüm' diyorum.
- “Neden?” diyor yine. (Neden dolayı üşütün, ne yaptın üşütmek için?)
‘İnce giysiler ile dışarı çıkmışım' diyorum…
Yeğenim “Neden?” diyor tekrardan. (Havanın soğuk olduğunu bildiğin halede neden ince giyindin ve dışarı çıktın?)
Ve bu “Neden?” soruları devam edip gidiyor… Ona verdiğim cevap ‘Sen anlayamazsın' olmuyor tabi ki…
Mantıklı cevaplar vermeli, onun algılayacağı düzeyde, çünkü onun geleceğini şekillendirmesine ve birey olmasına kolaylık sağlamak gerekiyor.
Gel gelelim bizin bugün ki durumumuza ve bizden daha büyük olanların vaziyetine. Acınacak haldeyiz!
Yaptığımız işe güveniyorsak ve hakimsek bize sorulan sorulara cevap verebiliriz, gerekçelerini içtenlik ve de tüm açıklığı ile ortaya koyabiliriz. Ama yaptığımız işten emin değilsek, evirip çevirip dururuz.
Şimdi ben bir hastanenin çağrı merkezinde çalışan bir insanım diyelim. Bana “Gel bir hastanın damar yolunu bul ve aç” deseler yapabilir miyim? Bunu yapamayacağımı söylemem gerek.
Ne acı ki akıllanmıyoruz, kendimizi geliştirmiyoruz, niteliğe gerekli önemi vermiyoruz. Üstelik iletişim yollarını kapatıyoruz…
Eğitimli, nitelikli ve iletişim yolları açık insanlara denk gelmek dileği ile...