Oktay Saparca

Açlık korkusu...

İnsanların varoluşu ile başlayan bu korku, günümüze kadar süregelmiştir.
Adem ile Havva'dan, orta Asya'dan başlayan göçlere kadar uzanan hikaye, açlığın hikayesidir.
Dünya savaşlarının, gıda ve beslenme kaynaklı olduğu da unutulmamalıdır. Evrenin kaynakları sınırlıyken, insanların arzu ve istekleri sınırsızdır.
İnsanoğlu ihtiyaçlarını zaruri ve popülist diye sınıflandırmıştır. İnsanlığın gelişmişliği, muhtaç olmadan karnını doyurması ile başlayıp sırası ile zaruri ihtiyaç ürünleri ve edinilmiş mal mülk olarak değerlendirilir.
Aç kalma kaygısını yenmiş toplumlara kısaca gelişmiş toplumlar diyoruz. Gelişmiş toplumlar denildiğinde, akla gelen toplumlar, gıda ve beslenme sorunlarını kendi içinde, başka toplumlara muhtaç olmadan çözmüş toplumlardır.
Bu toplumlar ekonomik olarak ne kadar güçlü olduklarının ötesinde, hayvansal protein zenginlikleri ve tarımda da coğrafyalarının elverişliliğini test ederek üretim yaparak, çözüm geliştiren ülkelerdir.
Beslenmesini planlayamayan, geleceğini planlayamadığı gibi, böyle toplumlarda geri kalmış toplumları teşkil ederler. Dünyanın zengin ve gelişmiş ülkeleri diye bildiğimiz Lüksemburg, İsviçre; Norveç, İngiltere, Almanya her şeyden önce en iyi tarımı ve hayvancılığı yaparlar, onları zengin ve gelişmiş yapan da budur. ‘Ekonomim iyi, gıda ve tarımla işim olmaz, para ile karşılarım' diyen ülkeler de, Arap ülkeleri durumunda kalır. (Dünyadaki yeraltı kaynaklarının %60'ını Ortadoğu kullanırken hiç gelişmeyen coğrafya da burasıdır. Ortadoğu coğrafyasında üretim odaklı planlama yapamayan ülkeler toplumsal gelişimlerini sağlayamazlar.) Gelişmiş toplumlarda tarım, coğrafyanın ve koşulların elverdiği en uygun ürün üzerinden yapılırken, hayvansal proteinini üretemeyen toplumların gelişmesi de söz konusu olamaz. Eti ucuz üretiyor diye Almanya, et ihtiyacını İngiltere'den, sütü ucuz üretiliyor diye, İngilizler Almanya'dan süt ihraç etme planlaması yapamaz. Kendi etini sütünü üreten ülke, kendi otomobilini uçak ve silahını üretebilirken, kendi etini sütünü üretemeyen devletlerin de, uçak araba teknoloji ve silah üretebildiği görülmüş bir şey değildir.
Tarım hayvan ve gıda bir ülkenin sürdürülebilirliği olan, planlamasını siyasi yapıya bırakılmayacak kadar önemli yaşamsal kaynaklarıdır.
***
Sivil toplum kuruluşlarının hesap verir olup, bağımsız çalışan kurumsal yapıları da olmalıdır. Başka şekilde toplumun gelişimini sağlayamayacağı gibi, siyasi suiistimalin de en rahat yapılacağı alanlardır. Sivil toplum örgütlenmelerinin amacı, üretici üzerinden kâr edinmek değil, karlı, sağlıklı, rekabete müsait, üretime destek vermek, üretimden sonra da pazarlamasına katkı sunmaktır. Batılı ülkelerde tarım, doğa ve hayvancılığı destekleyen sivil inisiyatiflerin bağımsız olması, yaptırımlarının gücünü gösterir. Bizim ülkemizde benzeri yapıların oluşması için, kooperatiflerin ve üretime katkı sunacak birliklerin yaygınlaştırılması gerekmektedir.
IMF dünya bankasının kaynaklarına, sorgusuz ulaşabilen tek kurumun FAO olduğunu ifade ederken, gelişmiş toplumların gıda ve sağlık konusundaki bilinç farkındalığını ortaya koymuştur.
Sağlıklı düşünen, sağlıklı beslenen insanlar, sağlıklı nesiller yetiştirebilir.

YORUM YAP