Eğitmen ve Yazar Nagihan Şanlı

Adalet, masumiyeti aramaktır

Adalet denildiğinde çoğumuzun zihninde bir suç, bir suçlu ve onun peşinde koşan bir yargı mekanizması belirir.

Oysa adaletin özü, Tapduk Emre'nin de dediği gibi insanı derinden etkileyen şu sözleridir.
“Adalet; suçu, suçluyu aramak değil, sonuna kadar masumiyeti aramaktır.”
Evet, gerçek adalet, cezanın değil, hakkın yerini bulmasıdır.
Adalet, terazisini suçlunun boynuna geçirmek için değil, gerçeği görmek için kullanmak gerektiğini idrak ettim.
Bir insanın suçlu olduğunu kanıtlamak kolaydır; birkaç delil, birkaç tanık, bazı mantıklı çıkarımlar…
Ama bir insanın gerçekten masum olduğunu kanıtlamak, işte bu asıl zordur.
Çünkü masumiyetin ispatı, çoğu zaman görünmeyen, duyulmayan, hatta bilinmeyen bir gerçeği açığa çıkarmayı gerektirir.
İşte bu yüzden adaletin derdi yalnızca cezalandırmak olmamalıdır.
Onun derdi, suçun gölgesinde kaybolan hakikati gün yüzüne çıkarmaktır.
Bir insanı cezalandırmak aceleye getirilebilir, ama bir insanın masumiyetini ispat etmek sabır, titizlik ve merhamet ister.
Günümüzde mahkemeler, toplum yargıları ve sosyal medya infazları çoğu zaman suçluyu bulmaya odaklanır. “Biri suçlu olmalı” mantığıyla hareket eden bu anlayış, adaleti sağlamak yerine yeni adaletsizlikler doğurur.
Bir insana iftira atmak, onun hayatını karartmak, onu suçlu olduğuna inandırmak bile mümkündür. Oysa gerçek adalet, başından sonuna kadar masumiyet ihtimalini göz önünde bulundurur.
Çünkü bir insanın suçlu bulunması, adaletin yerini bulduğu anlamına gelmez.
Ama bir masumun suçsuz olduğunun ispatlanması, gerçek adaletin en büyük zaferidir. Adalet, yalnızca suçun gölgesinde duran bir mahkûmiyet değil, gerçeğin ışığında yükselen bir özgürlüktür.

YORUM YAP