İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun yargılama sürecinde geldiğimiz son noktaya bakıyorum da yaşadıklarımız gerçekten inanılmaz.
Bunun bir yargı ve dolayısıyla adalet meselesi değil, tamamen siyaset ile bu alanda bir hesaplaşmaya döndüğüne kimse artık itiraz edemez.
Ama bunu sadece AK Parti'nin yaptığını söyleyemeyiz, Ekrem İmamoğlu da durumdan gayet güzel vazife çıkarttı.
Bilmem kaçınızın dikkatini çekti İmamoğlu ile Meral Akşener'in kucaklaşması esnasında yüzlerindeki gülümsemeye rağmen fonda derin kaygılar içindeki Dilek İmamoğlu… Siyasi risk sahibine çok şey kazandırabilir ama aynı zamanda her şeyini de kaybettirebilir. Siyasetçiler kazanç ihtimali ile ellerini ovuştururken, Dilek İmamoğlu eşi, ailesi için kaygı içindeydi kuşkusuz. İlk sahne ne kadar garipse ikincisi o denli içten.
Ekrem İmamoğlu'na yargı eliyle sallanan ikaz sopasından “Seni cezaevinde yatırmayız ama siyaseten önünü kesebiliriz” tehdidini okumak zor değil. Bugün siyaset yapan insanlar hiçbir şey bilmeseler zamanı gelmiş fikirlerin önünde durmanın mümkün olmadığını öğrenmiş olmalarını beklerdim doğrusu.
İmamoğlu hakkında verilen ve henüz kesinleşmemiş cezanın yerindeliğini savunan kimseyi görmedim desem yalan olmaz. AK Partililer bile kesinleşmeme ihtimali üzerine savunmalarını kuruyor. Özetle kesinleşmemiş olsa da verilen karar adalet açısından kimsenin içine sinmedi. Hatta adaletsizliği ile bir sürü enerji kaybına yol açtı. Her yönden ve herkese zarar!
Ama ben bu olayda başka da bir anlam görüyorum…
AK Parti'nin Abdülhamit sevdası malumunuz. Tahttan indirildikten çok kısa bir süre sonra Osmanlı İmparatorluğu tarihe karışırken kimi hatıratlarda yer alan bilgilere göre yönetim yaklaşımı ile ilgili şunları paylaşıyor; “Zor durumda olan İmparatorluğu ayakta tutmak için iç ve dış tehditleri sürekli birbirlerine düşürmek için gizli hamleler yapardım ki, birbirleriyle uğraşlarından, bize saldırmaya fırsatları kalmasın…”
Tam CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanlığı Adaylığı ile ilgili bir yola girmişken, son yaşananlar üzerinden yeniden Ekrem İmamoğlu isminin ateşli bir biçimde gündeme gelmiş olması ikili arasında zaten sancılı işleyen ilişkiyi ayrıca kasacak kanaatime bilmem katılır mısınız?
Ulusal medyanın birçok yorumcusu “Ekrem İmamoğlu bu dava nedeniyle (kararın kesinleşmesi için en az 1 yıl süre olduğu söyleniyor Cumhurbaşkanlığı seçimleri en geç 6 ay içinde yapılacak) oldu da bir şekilde siyasi yasaktan ötürü Cumhurbaşkanı adayı olamasa bile işaret ettiği kişi seçilir” diyor. İmamoğlu'nun bu gücü varsa neden İstanbul'u terk etmek yerine kendisine Türkiye'nin kalbine hükmetmek gibi önemli bir konuda fırsat tanıyan Kemal Kılıçdaroğlu'ndan yana kullanmıyor diye geliyor insanın aklına…
Herkesin herkesle alakalı olumlu ve olumsuz düşünceleri vardır saygı duymak gerek. Ankara Büyükşehir Başkanlığı olmasa, böyle bir kritik zamanda kazanılan safların kaderine terk edilmesi bana doğru gelmiyor, Türkiye'ye en yakışan Cumhurbaşkanı Mansur Yavaş'tır.
İstanbul gibi bir yeri yerel seçimlere bir yıl kala bırakmak, Ekrem İmamoğlu'nun Cumhurbaşkanlığı seçimi için, hem de Genel Başkanını kaçınılmaz olarak refüze ederek, aday olması içime sinmiyor doğrusu.
Yine de Millet İttifakının birleşenleri bilir, nihai kararı da milletimiz en doğru şekilde verir…