Baş döndürücü bir hızla 12 Eylül Referandum sürecine ilerliyoruz. AKP ve CHP yoğun olarak Evet ve Hayır cephesi çalışmalarına destek verirken MHP de etkinliğini hissettirmek için çaba sarf ediyor.
Eskiden bir yerel bir de genel seçimi bilirdik Referandumlar da siyaset gündemindeki yerini aldı. Önce Cumhurbaşkanlığı ki Evetçiler kadar Hayırcıların çalışmadığı bir Referandum yaşadık, şimdi ise adeta bir genel seçim havasında esen rüzgarın peşinde görüşlerimiz doğrultusunda takip ediyoruz.
Üç büyük partinin Genel Başkanlarının önemsediği 12 Eylül Referandumunu herkes kendi bakış açısıyla anlatıyor. Nihai kararı halk verecek.
Sıcaktan, Ramazan’dan, geçim derdinden başını kaldırıp da Referandum’un gerçek anlamda içeriği hakkında büyük bir çoğunluğun kafa patlatma imkanı olmadığını hepimiz biliyoruz.
AKP her ne kadar Referandumun siyasi değil millet meselesi olduğunu savunsa da aksi yönde kanaat belirtenler daha etkili olmuş gibi görünüyor. CHP ve MHP 12 Eylül’ü “AKP’ye evet mi hayır mı?” oylamasına çevirdi. Bunun için AKP istediği sonucu sandıktan alırsa çok rahat bir şekilde bunu kendisine yönelik bir güven oylaması olarak kabul edecektir. Alamazsa, önümüzdeki yaz start alması beklenen genel seçimlere çok daha erken ve yoğun olarak başlayacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Çünkü AKP iktidarda kalmak isterken, bu sürecin tehlikeye düştüğü kaygısıyla daha da çok çalışacak. Referandum’da istedikleri sonucu alanlar rahatladıklarında genel seçimde istemedikleri sonuçlarla karşılaşabilir diğer yandan.
Referandum, genel seçim ve ardından yerel seçim… Zincirleme olaylardan ilkinin eşiğindeyiz, hatta kapısındayız.
Bayrama kadar siyasileri çok yoğun bir mesai bekliyor bu aşamaya halkı, seçmeni de ortak edecekler kuşkusuz. Referandumun oylanan maddeleri kadar kaygı ve hedefler olarak taraflara göre değerlendirilecek yazılı olmayan gündemi de kuşkusuz ki var.
Siyasi isteklerin sınırlarını halk belirler. Onlara neyi ne ölçüde vereceklerinin kararı seçmene aittir. Bu da önemli bir sorumluluktur. Suçu siyasilerde aramak kolaycılık halkın izni ve onayıyla yapılanların iyi idrak edilmesi lazım. Bunun yararı da zararı da vatandaşa çıktığına göre kendi hayatı ve geleceği ile ilgili sorumluluğu tamamen başkalarına, siyasilere atmak kolaycılıktır.
Siyasilerin düşeceği en büyük hata bindikleri dalı kesmek olsa gerek. Türkiye’ye birileri demokrasi vermez veya bu alanda azalmaya kendi kafalarına göre gitmeleri hata. Gerçek hak ve özgürlükler onları yaşayan ve özümseyen halkın nazarında belli olur. Türkiye bugün de demokratik bir ülke. Yeni bir kazanıma ihtiyaç olsa bu talep halktan gelirdi siyasi partilerden değil. Tabi bunun için siyasi partilerimiz halkın sözcüsü özelliğini yitirmemiş olması gerekir.
Bir suç işlememişseniz yargılanmaktan korkmazsınız. Tabi suçsuz yere mahkum olabilecek kadar ülkenizde adalet kaybolmamışsa…
Demokrasiye de adalete de herkesin ihtiyacı var. Mağdur olan kadar, mağdur edenin de adalete gereksinimi aynıdır. Çünkü suçlunun cezalandırılması kadar cezaların suça göre verilmesi kriteri de adaletin temel taşlarındandır.
Adalete olan inancınızı yitirmemeniz dileğiyle… Zafer Bayramınız kutlu olsun!