Özel Silivri Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği Oral İmplantoloji uzmanı Dr. Uğur Havlucu, ağız içi tümörleriyle ile ilgili tedavi sürecini anlattı.
Ağız içi tümörler, ağız boşluğunun herhangi bir yerinde görülebilen patolojik oluşumlardır. Bu tümörlerin kötü huylu (kanser) olanları, doğrudan ağzın herhangi bir dokusundan kaynağını alabileceği gibi, vücudun diğer organlarındaki kanserlerin ağız ve çene kemiklerine yayılması sonucunda da ortaya çıkabilirler.
Ağız ve Çene Kemiği Tümörleri, diş kökenli ya da diş kökenli olmaksızın ortaya çıkabilirler. Bu bölgede oluşan tümörlerin kötü huylu olanları (kanserler) vücudun diğer bölgelerinde görülen kanserler gibi hayatı tehdit eden ve ölümle sonuçlanan durumlara yol açabilir. İyi huylu tümörler ise yer aldıkları dokularda (örneğin, çene kemiklerinde) önemli boyutta harabiyetlere yol açarak kişide önemli estetik ve fonksiyonel bozukluklara neden olabilirler. İşte bu nedenlerle ağız ve çene bölgesinde oluşan ve yaklaşık 3 haftada iyileşmeyen yaraların mutlaka bir cerrah tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir. Özellikle kötü huylu ağız ve çene kemiği tümörlerinde erken tanı ve teşhis yüz güldürücü sonuçlar doğurabilmektedir. Tanı ve tedavisinde sınırlarının belirlenmesi ve sınıflandırılabilmesi için çeşitli radyograflar kullanılması gerekir.
Kanserin kesin nedenleri bilinmese de zemin hazırlayıcı bazı faktörler ileri sürülmüştür. Ağız kanserleri için bunlar sırasıyla; alkol, sigara, sigarayla ile birlikte alkol tüketimi, bozuk ağız hijyeni, kronik tahrişlere neden olan ve hatalı yapılan kron köprü protezleri, aşırı diş çürükleri sonucu tahrip olmuş diş kronları, vitamin eksiklikleri, güneş ışınları (özellikle dudak ve yüz kanserleri için) bazı virüslerin ağız bölgesine taşınmış olması ve bu virüslere ilaveten sigara ve alkol kullanımı önemli boyutta risk faktörü oluşturur.
Ağız içi kanserlerin oluşmasında çevresel faktörler kadar irsiyet, mesleki ve coğrafik faktörler de etkilidir. Ağızda ağrısız, kanamasız ve 2-3 haftada iyileşmeyen lezyonların varlığı, beyaz ve kırmızı lekelerin bulunması gibi belirtiler ağız kanserlerinin erken bulgularını oluşturabilir. Dudaklarda ve dilde uyuşukluk, diş çekim yaralarının iyileşememesi, ağrılar ve ağızda kanamalar, kötü ağız kokuları, lenf bezlerinde şişkinlik, yutkunma güçlüğü gibi belirtiler ise ilerlemiş ağız içi kanserlerin belirtileri olarak bilinmektedir.
Ağız ve Çene Kemiği Tümörlerinde deneyimli hekimler tarafından uygulanan ameliyatlarla genellikle olumlu sonuç alınır. İyi huylu tümörler çene kemiği harabiyetine yol açmışsa ameliyat bölgesine özel olarak uygulanan bazı greft materyalleriyle ya da vücudun bir başka bölgesinden kemik alınarak o bölgede kemik oluşumu sağlanabilir. Ancak kötü huylu olan tümörler büyük boyutlara ulaşmışsa ve çevre dokulara yayılmışsa cerrahi, radyoterapi ve kemoterapi gibi tedavilerin birlikte yapılacağı çok sayıda uzmanlık alanı gerektiren bir tedavi planlamasının uygulanması gerekir.
Tümörlerin tedavi sonrası bakımları, yakın hasta hekim ilişkisini gerektiren durumlar doğurur. Ameliyat sonrası hastanın beslenmesi hekiminin uygun gördüğü şekilde olmalıdır. Ameliyat sonrası bakımda ağız hijyeni hiçbir şekilde ihmal edilmemelidir.
Çene kemiği ya da ağız boşluğu tümör tedavilerinin ihmal edilmesi ya da geciktirilmesi durumlarında; hastalarda fonksiyonel ve estetik kayıplara yol açan gelişmeler olabileceği gibi kanser durumlarında da yakın veya uzak bölge yayılımları sonucu hayatı tehdit eden sonuçlar meydana gelebilir. Bu nedenle hastalığın erken tanısı oldukça önemlidir. Her yaştan bireyin 6 aylık kontrollere gelmesi ve uzman hekimlerce rutin muayeneden geçmeleri gereklidir.