Ya da ikisinin farklı şeyler olduğu kafama dank etti de diyebilirim.
İktidarın düşüncesinin savunucusu da olamam. Doğru veya yanlışlığını kendimce değerlendirip, ilk durumda takdir, ikincisinde eleştirilerimi sunarım.
Cuma günkü tartışmalı meclisi çok merak eden gelip izlemiştir, izleyemeyenler de gazetemizden okumuştur. Önceliği muhalefete tanıyacağım ve eleştiriyle başlayacağım. Karakaş’ın açıklamalarının yüzde 80’i bana göre söylenmesi, iktidarın da bütün dikkatini vererek önemsemesi gereken şeylerdi. Ama ifade ile davranışın yüzde yirmilik kısmı şahsen benim nazarımda epey itibar kaybına uğramasına sebep oldu. Yanlış veya doğruluğundan ziyade bana itici geldiğini belirtmeliyim.
Şu kelepçe mevzusu… Bir genel iktidar ve yerel muhalefet temsilcisi çok zor durumda olsa gerek Silivri gibi bir ortamda bunu kullanmak için. Ergenekon ile pekişen genel olarak herkesin artık kabul ettiği şu kanı varken; İktidar muhalifleri bir sebeple cezaevlerine tıkıyor! Sonra orada tutmak için suç arıyor.
Ben de böyle bir hareketin varlığına inananlardanım. Ama doğru ama yanlış. Masumiyetine inandığım kişiler için iktidarın suçluluğuna inanıyor, önyargılarımla hareket ediyor da olabilirim. Metin Karakaş’ın buna ihtiyaç duyacak kadar siyaseten bittiğini düşünüyor olmak asıl ağrıma giden.
Bu konuda Karakaş’ın samimiyetine, gerçekten Işıklar için kaygılandığına benim gibi saffın önde gideni bile inanmaz. Ayrıca Işıklar’ın iyiliği için kaygılanmak Karakaş’a kalmadı konumları, davranış ve sözleri buna hiç uygun değil. Nedir peki? Işıklar içeri girse, Silivri Karakaş’ı mı başkan yapacak? Hükümet bile yapamaz! Size bir şey söyleyeyim; Işıklar’ın başına böyle bir şey gelse Silivrililerin gözünde kahraman, Karakaş için ise tırnaklarıyla kazıyarak yükseldiği ilçe siyaset hayali yalan olur!
Buna ben mi karar veririm? Değil tabi. Ama bugün Işıklar’ı eleştirileriyle çarmıha germeye hazır kesim bile başına bir şey gelse, tehlike ile karşı karşıya kalsa önüne kendini siper eder. Çünkü Işıklar’ın kökleri Silivri… Siyaseten en güçlü dayanağı bu ve geçmişi. İşte bu yüzden Silivri, Işıklar’ı bağrına basmak için sebep, Karakaş’ı bağrından koparıp atmaya yer arıyor...
Dönelim muhalefet liderimiz Karakaş’a ve yaptıklarına…
Silivri Belediye Meclisi’nin muhalefet arkası da profil değişikliğine uğradı. Değil Işıklar’ın söylediklerinden, Karakaş’ın açıklamalarından bile zerre kadar bir şey anladığını düşünmediğim çünkü böyle bir kaygılarının olmadığı kesin, değişik insanlar. Konuşmalar yapılırken, salona etraflarına acayip bakışlar atarak girip girip çıkıyorlar. Bu davranışın o bakışların kesin bir anlamı var ama bunun üzerinde durmak istemiyorum. Evet, meclis halkın meclisi ama ne dinlemek ne de Silivri ile ilgili bir şeyler öğrenme çabası olmayan insanların başkaları üzerinde kaygı uyandırma alanı değil.
Ve beni dumura uğratan asıl hareket. Meclis bitti girişte oturduğum sandalyeden toparlanmaya çalışıyorum. Daha dakikalar önce Metin Karakaş’ın salvo hedefinde olduğu izlenimine kapıldığım Abdullah Yıldırım ile ikisi salonun orta yerinde tokalaşıp, önümde sevimli bir halde öpüşüyor. Birbirlerini sevmelerine bir şey demiyorum, farklı partilere, düşüncelere mensup oluşlarının birbirlerini gördükleri yerde boğazlamalarını gerektirmez tabi ki. Yıldırım sadece gülümsüyor Karakaş’ın ağzından çıkan kelime “Seni kastetmedim”… Yani “Belediye emlakçı gibi çalışıyor” derken hedefinde Yıldırım’ın olmadığı itirafına istemeden şahit oluyorum. Karakaş’ın açıklamalarından benim gibi yanlış izlenime kapılanlar varsa, kendine ayar çeksin! Muhalefetin nazarında Yıldırım’ın eski mesleği ile organik bağa yeni görevinde devam etmiyor. Aralarındaki sevgi bağını bilsem de Yıldırım’ı üzerindeki büyük yükten kurtaracak kişinin Karakaş olacağı aklımın ucundan geçmezdi. Yıldırım, bana ne kadar teşekkür etse azdır! “Niye sana teşekkür edecek aklayan kişi Karakaş” demeyin ben Allah’tan duydum konuşmalarını yoksa bütün Silivri’ye bu durumu açıklamaya kimin gücü yeterdi!?
Ak muhalefetimizin, Karakaşlı lideri tehlikeli sularda, aklı karışık, ruhu tepe taklak izlenimi uyandırdı bende… O ise siyaseten önemli bir gelişme kaydettiği düşüncesinde... Derdinin ne olduğunu anlamış değilim ama hata yapma hakkı var. Şöyle ki yaptığı hatalar sadece kendisini ve partisini ilgilendirir. Karakaş’ın hata yapma kapasitesi, iktidardan daha fazla. Ama Silivri halkının hoşgörüsü o kadar sonsuz değil diye halen korkuyorum. Gerçi Karakaş bu kafayla giderse sevinmeye başlayacağım!
Gelelim Özcan Işıklar’a… Seçildiği günden bu yana 1. yılını değerlendirdiği bir Park Hotel’deki toplantıda bir de Cuma günkü mecliste nezaketi ile gözlerimi yaşarttı. İki de bir siyasi parti lideri gibi geçmiş dönem yönetiminin sadece kötü yaptığı şeyleri anlatmasından çoktan sıkıldım. Yine Park Hotel’de Selami Değirmenci’nin düzenlediği bir basın toplantısında “Geçmiş dönemde Silivri’de çöpler at arabalarıyla toplanıyordu şimdi kamyonlarla” örneği üzerinden dönemsel imkanların göz ardı edilmemesi gerektiğine ilişkin açıklamasını hiç unutmuyorum. Doğrusuyla yanlışıyla bütün belediye başkanlarımız ve yönetimleri halkın seçimiydi. Kim ne kadar hizmet yapabildiyse yapmıştır. Her şeyi doğru yapacak halleri yok ya arada şeytana da uymuşlar, hata da yapmışlardır. Bir önceki dönem hakkında kötü konuşulmasını cenazede vefat eden kişinin arkasından kötü konuşmak ile eşdeğer tutuyorum saçma bir biçimde. O kadar da değildir de ne gerek var. Olmuşla ölmüşe çare mi var ki!?
Neyse Özcan Işıklar diyordum; Cuma günü faaliyetlerini anlattığı konuşması yaptıklarını ve yapacaklarını ne kadar anlattı bunu tartışırım ama birlik ile sahiplenme açısından bana göre olması gerekendi. Taa ki salon girişinde doğum gününü kutlamak için bekleyen kızının Karakaş’ın kelepçeli iddialarını duyana kadar. Yaralı bir aslan gibi eleştirilere cevap vermek için çıktı ve açtı geçmişe ait kara kaplı defteri. Yine kötü kötü konuştu : (
Sırf belediyemizin 2009 faaliyetleri için bile yetersiz olan sürede 2004-2009’u da tartışmaya başlayınca konu dağıldı da dağıldı.
Ve Başkanım şu Ataköy ve Çorlu servis işlerini bir daha gözden geçir. O kadar vazgeçilmez elemanlarsa gelip yönetiminde söz sahibi oldukları Silivri’de yaşasınlar. AKP’li Belediye Meclis Üyesi Saffet Sert’in “Silivri sahilinde böyle bir tesis görmek istemiyorum” sözleriyle Beyaz Saray’ın yerine yapımı düşünülen balıkçı barınaklarına itirazındaki kişiselliği de yadırgadım. Yadırgadığım başka şeyler de var; Tamer Şişman’ın nasıl meclis, ilçe yönetim kurulu üyesi olduğu gibi. Bazı insanlar görevleriyle Silivri’ye tepeden gelir aynı şekilde hiç konmadan, tepeden giderler. Ne biz onları ne de onlar bizi benimseyebilir. Silivri’ye bir şey katma gayretleri yoktur ama olamaz da zaten. Bu insanlar ne Tamer Akın, ne İnci Aydar, ne Yalçın Yönet’e ne Lütfü Vardar ne de Metin Karakaş’a benzemezler… Onları ne tanımak ne de benimsemek için Silivri’nin çok fazla şeye ihtiyacı yoktur. Silivri’ye bir şey vermeden almaya çalışanların iyi niyetine inanmak çok güç. Başka yerden geldiler diye Silivri’yi sevmemek, buradakiler kadar benimsememek kanun değil. En bilinen ve geniş kabul gören örneği Rahmetli Cemal Kozanoğlu’ydu her halde.
Sağ partilerden CHP meclis üyeliğine seçilenlerin partisel başarı kaygısından yoksun olduğunu da düşünüyorum.
Ayrıca Karakaş’ın “Borç edebiyatı yapmadık” açıklamasını ağzım açık dinledim. Aylarca her mecliste Değirmenci’nin bıraktığı yüklü borçtan söz edip durdular!
Özetle 1. yıl faaliyet değerlendirmesinde doğruları ve yanlışları ile iktidar, muhalefet sayesinde iki adım önde tamamladı süreci. Sadece iki adım. Tıpkı bir yıl önce olduğu gibi. Bunun için Işıklar’ın Karakaş’a kızmasına gerek yok. Teşekkür etmesi de farz değil. Karakaş’ın fatal hataları olmasa onunkiler bu kadar basit ve gölgede kalamazdı en azında benim gözümde.
GÜNÜN ÖZÜ VE SÖZÜ
Bir kadına ne verirseniz verin, onu daha da büyük hale getirir...
Ona sperm verirseniz, size bir çocuk verir;
Ona bir ev verirsiniz, size bir yuva verir;
Ona sebze verirsiniz, size yemek verir.
Ona bir gülücük verirsiniz, size kalbini verir.
Kendisine verileni, çarpıp çoğaltarak geri verir...
Bu yüzden ona çamur atarsanız, karşılığında bir bataklıkta boğulmaya hazır olun.
Hoşçakalın!