Sevginar Sali

AK Parti, iktidarını tartıştırmaktan vazgeçmeli

Cumhuriyet Bayramı'nın hemen ertesinde, Cumhuriyetin simgelerinden biri haline gelen Cumhuriyet Gazetesine baskınla uyandık yeni haftaya…
Başbakan Binali Yıldırım, “OHAL'i millete değil, devlete ilan ettik” derken neyi kast etti acaba?!
Hatalar veya işlenen suçlar varsa tabi ki hesap sorulsun. Ama bunun adı altında muhalifler susturuluyorsa bu iş yürümez, er ya da geç bir yerde patlar… Sadece gücüne güç katmak isteyen iktidarın elinde değil, bu memleket hepimizin elinde patlar. 15 Temmuz'da sağlanan birliktelik siyasi bencillikler ve iktidar hırslarına gözü kara bir şekilde harcanırken aslında memleket elden gidiyor inatla farkına varılmıyor. AK Parti ile iktidarı ile derdi olmayan insanları bile baskıcı ve demokrasiden uzak ve kısıtlayıcı uygulamalar neticesinde zorla ‘sorunlu' hale getiriliyor. AK Parti bugünkü gücünü ve 14 yıllık tek başına iktidarı milli iradeye borçlu olduğunu söylüyor ya; işte o milli iradeyi hakim kılan Cumhuriyettir, demokrasidir… Bu iki kavramı gündemimizden çıkartın bakın o milli iradenin belirleyiciliği, yönlendiriciliği, etkisi nerede kalıyor!
Cumhuriyet Gazetesi satın alıp veya her hangi bir yazarını takip etmeyeli yıllar oldu. Yeni Şafak'ı örneğin hiç okumadım… Ama her ikisinin yayın anlayışındaki kurumların da var veya yok olmasına karar verenin iktidar için milli iradenin anlamını taşıyan okuyucularının olması gerektiğine inanırım. Ben okumuyor ve tasvip etmiyorum diye başkalarının tercih ve okuma hakkını yok olmasını savunamam. Çünkü o zaman onlara da benim okuduğum gazete veya internet sitelerinin yok olmasını savunma hakkı vermiş olurum. Nedir bu siyasetin medyayı dizayn etme hevesi anlamış değilim. Evet, bizim kesimde de siyaseti yönlendirme, yol çizme heveslileri çokça var… Ama onlara bunu düşündüren ve alanları dışı olduğunu hissettirecek olan da siyasetçiler; demokratik yollarla… Demokrasi herkesin hakkını koruyup kollayan, adalet temeline dayalı çok özel bir yönetim şeklidir. Medya üzerinde her baskı daha güçlü bir karşı dirençle sonuçlanır.  Terörle mücadele zaten yeterince zor ve kompleks bir süreçten buna ilişkin yoğun aşamada muhaliflere yönelik cadı avı başlatmak bir iktidarın yapabileceği en büyük yanlışlardan biridir.
AK Parti ve özelde Tayyip Erdoğan'a yönelik özellikle dış saldırılar karşısında iyi taraflarını görmek ve destek olmak için onlara tutunmak konusunda kendi kendimle olağan üstü bir mücadele içindeyim. Benim gibi olan insanların sayısı epey fazla biliyorum. Ve bunun üzerine ve buna rağmen geldiğimiz noktaya bakın; gerçekten olup bitene anlam vermekte güçlük çekiyorum, dahası kedimi aptal gibi hissediyorum. Sanki 15 Temmuz'da AK Partinin gücünü yok etmek hedefini gerçekleştiremeyenler toplumun genel kabul gören değerleri ile genel iktidarı karşı karşıya getirerek toplumsal infial yaratmaya çalışıyor. Ergenekon ve Balyoz Dava süreçlerinde olduğu gibi AK Parti de izliyor olup biteni, siyasi ve milli menfaat olduğu kandırmacasına bir kez daha kanarak, kandırılmış olarak… Orduya, yargıya, emniyet ve bürokrasi gibi çeşitli kamu kurumlarına sızarak yapamadıklarını ülkemizin geleceğini karartmak isteyenler şimdi farklı bir yol izleyerek sinsince sürdürüyorlar.
Cumhuriyet Gazetesi kim bilir kaç iktidar gördü… Daha da nicelerini görür eminim… Her dönemde muhalif kimlikleri bilindi. Hiçbir zaman siyasi iktidarlara sırtlarını dayayarak ayakta kalmadılar… Hesap sormak ile susturmak arasındaki farkı görme yetisini kaybeden iktidar ve halk demokrasi anlayışından ödün vermek zorunda kalır. Demokrasiyi harcamak hepimizin tutunduğu dalı kesmektir… Hava soğuk tamam da ısınmak için bütün ormanları kesersek, yaza gölgesinde güneşleyeceğimiz tek bir ağacımız bile kalmaz.
AK Parti, “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” diye diye büyüttüğü “Cemaat” yaratığının önüne ne kadar kurban atarsa atsın sıranın kendilerine geldiği gerçeğini değiştiremez, ancak erteler. Küçükken ezilmeyen yılanın başını almak için toplumdaki ayrıştırma ve zıtlaşmaya artık bir son vermeli iktidar. Milletin desteğiyle kurtulduğu cemaat kıskacından, toplumun tüm kesimlerini ve muhaliflere demokrasinin gerektirdiği saygıyı ve hakkı tanıyarak bu ülkeyi düzlüğe taşıyabiliriz. Dışarıda bu kadar azılı düşmanımız varken kendi içimizde karşıt yaratmanın bu denli hevesi nedir anlamak mümkün değil. AK Parti memleketi düşünmüyor, kendini de mi düşünmüyor? Kişisel hak ve ifade ile düşünce hürriyetlerin kısıtlanması, baskı altına alınması, demokrasinin, yargının işlemez hale gelmesi de bir terör!  Adaleti haksızlıklarla, özgürlüğü kısıtlamalarla tesis edemezsiniz… AK Parti iktidarını tartıştıracak uygulamalara bir an önce son vermeli, bunun toplumsal desteğini ne denli baltaladığını görmeme inadı hepimize çok pahalıya mal olur… Herkes yeterince bedel ödedi…

YORUM YAP