Zeytİn ağacının altına kıvrılmış ağzı açık uyuyan adama imrendim.
Uyanır laflarız diye çimlerin üzerine oturup bekledim biraz…
Yatsam uyusam ben de!
Gelen geçen ne der?
Gördükleri gibi anlatsalar neyse…"Ağacın altında uyuyordu" demezler ki, eklerler!
"Çekmiş kafayı gündüz vakti, sızmıştı, hatunla geçerken gördük…"
"Ben de başkasının yalancısıyım bir haftadır eve gitmiyormuş, sahile indim bir de ne göreyim zeytin ağacının altında uyumuyor mu?!"
"Evi, barkı satmış parklarda yatar olmuş, görünce üzülüyor insan… E ne oldum değil, ne olacağım demeli…"
Yaşadığın şehirde canın bir zeytin ağacının altına kıvrılıp uyumak isterse, yapamıyorsun canım kardeşim onu diyorum…
Yaptım!
Ayakkabılarımı çıkardım önce, zeytin ağacının altı dolu olduğu için aksaya ağacının altına sırt üstü uzanıverdim…
Rahmetli dedemin şarkısı geldi aklıma.
Çilingiri kurar Handan Kara'dan, plaktan dinlerdi…En popüler olduğu dönemde şoförü ile evlendi diye kalmış hatırımda…Akasyalar açarken.
Cesarete bak!
Toplum ne der diye düşünmeden… Eski Türk filmlerinde olurdu ya böyle şeyler, gerçekten olmuş yani!
Film gibi yani…
Arıydı, kumruydu, börtü böcekti derken uyuya kalmışım, ağzım açık mıydı bilmem!
Rüyamda Adele ile cilveleşiyorum…(!)
Yeminle.
Adı üzerinde rüya işte cilveleşeceğin insanı seçemiyorsun… Halimden memnun görünüyordum o başka.
O beni dürtüyor ben onu dürtüyorum sonra omuzlarımdan tutuyor, silkeliyor…Güçlü de!
Gözlerimi bir açtım…Yaşamışsınızdır o anı, önce nerede olduğunu kavramaya çalışırsın sonra içinde bulunduğun durumu anlamaya çalışırsın…
Zeytin ağacının altına baktım, benim ağzı açık enişte akıntıyı almış. Başıma da bir görevli dikilmemiş mi?
Düşünsenize Adele ile cilveleşmeyi başka bir boyuta taşıdığımı?
- Uyumak yasak arkadaşım burada!
Meskun mahalde uyuya kalmış adamın en derin utancı ile doğruldum akasya ağacının altından, nasıl dökük göründüğümün de farkındayım…
Buruş buruş olmuş üzerinde çimen lekeleri olan beyaz gömlek, gri pantolon, gömleğin düğmeleri göbeğe kadar açık, atlet çıkmış, ayakkabılar savrulmuş… On günlük sakal, üzerine terlemişim…
Avare filmindeki Raj Kapoor'un Trakya versiyonu geldi mi gözünüzün önüne?
Alttan almanın toplumda dikkat çekmemek ve kalabalıklar arasında kaybolmak için eşsiz bir pelerin olduğunu, kibarlıktan da daha sağlam bir maske olmadığını zaman içerisinde egosunu totem yapmış, içi ayrı dışı ayrı tanıdıklardan öğrendim.
Muhatap olmak istemediğim zaman alttan da alıyorum, kibar da oluyorum anlayacağınız. Aslında kriz durumlarında susmak favorimdir.
Susan insanı yenmek mümkün değildir çünkü!
- Vertigo var bende, başım dönünce ağacın altına oturdum biraz, uyuya kalmışım, kusura bakmayın.
- Tamam tamam!
Görevini yapmış olmanın verdiği memnuniyetle baş başa bıraktım görevliyi, iyi bir iş kotarmıştı ve ağaçların altında uyuyan iki berduşu dürterek uyandırmıştı. Herkesin altından kalkamayacağı bir durumdu…
Akşam olunca arkadaşlarına nasıl anlatacaktı olayı?
"Biri daha beni görünce kaçtı! Diğeri ık mık diyecek oldu, nasıl yapıştım yakalarına, anladı sopa yiyeceğini, kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırdı. Giderken de hava atmasın mı vertigosu varmış… Ulan bana ne senin vertigondan malından mülkünden…"
Ne güzel olur bahar geceleri.
Sıcaktan terlemezsin, esen rüzgar üşütmez.
Eve gidip duş aldım, üzerimi değiştirip kapağı deniz kenarı balık lokantalarından birine attım.
Deniz börülcesi güzeldir buranın üzerine domates ve sarımsak rendelerler, basarlar zeytinyağını, yanına kavun, beyaz peynir, kendi halimdeyim öyle… Sütlü ile işim yok etli görse sırtını döner.
Balık lokantasının insanları çakır keyif olmaya başlayınca tıknaz bir kemancı girdi içeriye…Yan masada oturan çift hangi şarkıyı istedi dersiniz?