Yaşlılar haftası içerisindeyiz. Geçler, (herkes) yaşlanmaktan korkar bu sebepten genelde kendi yaşıtlarıyla zaman geçirmeyi sever. Yaş ile birlikte artan tecrübe bize hayata dair pembe umutların söndüğü acı gerçeklerin hakim olduğu düzeni anlatır. Aklımız bir karış havadayken, hayaller kurmak, uyanıkken bile rüya görmek varken üzen gerçeklere razı olmak sevimsiz oluşundan zor tabi.
Eninde sonunda zamanı durdurmak veya geri getirmek mümkün olmadığına göre hepimizin erişeceği mertebe ‘yaşlılık’…
Onlara iyi bakalım, davranalım… En önemlisi de unutmayalım ne ekersek onu biçeceğiz her daim…
Şimdilik bizler için aklımızın ve mantığımızın çoğu zaman kaçmak istediğimiz dış sesi olabilirler… Duyduklarımız hoşumuza da gitmeyebilir ama hayat sınavlarına bizden önce girip daha tecrübeli olduklarına göre saygımızı hak ediyorlar…
Allah herkese güzel ve iyi şekilde yaş almayı nasip etsin... Tabi bizlerin de hayatın verdikleri ve sunduğu fırsatları doğru değerlendirmemizde yarar var.
İYİ OLMA VE İYİ
ÖRNEKLERİNE İHTİYACIMIZ VAR
Yine bir seçim arifesi ve tekrardan belli adayların kazanması ve kazanmamasını isteyenler arasındaki derin farkın yarattığı uçurumlar gündemimizde. Kazanmasını istedikleri kişi için kulis yapanları anlıyorum da, kaybettirmek üzerine oluşturulan kamuoyu baskısını anlamlandırmakta güçlük çekiyorum. Örneğin beş milletvekili arasından birinin en doğru isim olduğuna inanırsanız onun seçilmesi ile ilgili kulis yaparsınız. Diğer dört kişiden herhangi birini hedef alan yerli ve yersiz eleştiri yoğunluğu başka bir hesaplaşmanın ara başlığı dışında ne ifade eder?
Doğru olanın kazanması için verilen mücadele anlamlıdır da yanlış olanın kaybetmesi için efor sarf etmek hem sevimsiz hem de son derece yıpratıcı. Kaldı ki kötü eleştiri sadece hedefindeki kişiyi değil mimarını da yıpratır belli ölçülerde. Çok zor bir insan için diğerinin yanlışını söylemek! Hele ki kişisellik sardıysa olayın her tarafını. Çok doğru olmak gerekiyor bir başkasının yanlışlarını söylerken haklı olabilmek için! Eee hiç birimizin sütten çıkmış ak kaşıklar olmadığımıza göre… Dünyanın en kolay şeyi değil eleştirmek!
Bir insan kendini bilmezse, diğer bildiği her şey anlamını yitirir bence… Ama var ne yazık ki etrafımızda sözünü ettiğim konuya vakıf olmaktan uzak ve daha da kötüsü bunun farkına varamayanlar. İnsan önce kendini düzeltmek için elinden geleni yapmalı. Yüzde yüz başarı sağlanamasa dahi gayreti anlamlıdır.
Gündemimizdeki milletvekili aday adaylarına bakıyorum da… Pek çoğunu zaten talip oldukları konuya yeterli vasıfları taşıyıp taşımadıkları hakkında bir hüküm verecek kadar tanımıyoruz bile. Tanıdıklarımıza ise kimi acı gerçekleri söylemeye ben kıyamıyorum…
Toplum adına bir şey yapma iddiası olanlar pek çok konuda ortalamanın üzerinde iyi, bilgili ve yetenekli olmak durumunda. Yoksa "Her koyun kendi bacağından asılır” mevzusuna hepimiz aşinayız.
Kötünün iyisine bizleri mahkûm eden koşulları kanıksamak durumunda olmak istemiyorum. Daha iyisini hak ettiğine inanan herkes çevresini iyileştirmek, güzelleştirmek üzere çalışmakla yükümlüdür.
Kötüleri yazıp çizmek, gündemde tutmak yerine, iyi ve doğru olanlara ışık tutalım. Topluma daha faydalı bir işe imza atacağımız kesin…
Hayırlı Cumalar ve iyi hafta sonları...