Hem de ne duyurma!
“Reklamın iyisi kötüsü olmaz” gözüyle bakarsak eğer, yapanlara, vesile olanlara teşekkür etmeliyiz.
Peki!
Bu dalga da neden daha fazla ses çıktı?
Neden dünyanın başka bir ucundan duyuldu bu dalga?
Sanırım…
Dalga kapsamındakilerin bu güne kadar bulundukları pozisyon…
Son 18.dalga Ergenekon operasyonunda Silivri’mize getirilen köşe yazarı, kitap yazarı ve televizyon yöneticisinin yazdıklarını okuyan birisi değilim.
Ne var ki, kendimi biraz onların yerine koyuyorum…
Önceki dalgalarda olduğu gibi, Rahmetli İlhan Selcuk’un, Seyfi Oktay’ın, Kemal Alemdaroğlu’nun Mustafa Balbay’ın, rahmetli Türkan Şaylan’ın nasıl sabahın erken saatlerinde evleri basılarak alındılar. O ürküntüler gözümüzün önünde , “Ergenekon” “dalga” sözlerini duyduğumda hemen o günler aklıma geliyor. Bu gün neredeyse torununun torununu sevmekten başka uğraşı olmayan o insanların ailesi aklıma geliyor. Konu komşuları aklıma geliyor. O saatte o evlerde buldukları gözümün önüne geliyor…
Yüzlerce klasör. Yüzlerce dosya…
Onlarca Bilgisayar…
Ve bunlar evlerden götürülürken, işkâl altında Irak’ın ilk günleri Amerikan askerlerinin Saddam’ın sarayını girişi. İşbirlikçilerin verdikleri o görüntüler gözümün önüne geliveriyor…
Kabullenemiyorum!
Nedim Şener ve 18.dalga da tutuklanan dört kişi, sonuçta gazeteci, bunların evinde ne olabilir? Bomba, tahrip kalıbı, makineli tüfek, boğma teli v.s. şeylerin olması muhtemel mi?
Olabilir mi?
Olmadığını, olamayacağını operasyona karar veren de biliyor. Ama tutuklamaya karar veren yine de “ olabilir” demiş.
O nedenle evlere girip aramışlar, bilgisayarlar, kâğıtlar, kalemler, dosyalar ve çuvallar dolusu NOT bulmuşlar. Yani, bir gazetecinin evinde ne olması gerekiyorsa, onları bulmuşlar gibi görünüyor. Lakin operasyona karar veren “gazetecilik faaliyetinden başka şeylerde yapmış onlara ait belgeler bulduk” diyor da, ne olduğunu söylemiyor…
Gizliymiş.
Yargı sürecini etkileyebilirmiş.
Peki…
Devamı 14 Mart 2011 tarihli Hürhaber Gazetesi'nde
