CHP'nin aday adaylık başvurularında bugün tanınan ek süre de sona eriyor. Süreç tamamlanmadı tabi. Bundan sonra da isteyen pek ala Mart 2019 ile ilgili aday adayı olabilecektir. CHP'de beklenti artık başkan adayının belirlenmesine odaklanacak. Gösterişli başvuruların ardından, bürünülen sessizlik heyecan alevini çoktan söndürdü bile. Ne olursa olsun, ne yapılırsa yapılsın toplumsal algı ve hafızamız olayla ancak üç gün meşgul olup sonra gündemin çöp kutusuna göndermekte. Bu mantıkla; ne yaşadığımız olumsuzlukları fazla dert etmemize gerek var ne de elde ettiğimiz başarıları abartmaya. Üç gün sonra mazi olan şeyleri için ne kadar kahırlanmayı ya da mutlu olmayı tercih ettiğiniz kendimize olan kastımızla ilgili.
Neyse… Gelelim önümüzdeki haftadan sonra hız kazanacak AK Parti'deki duruma. Hakan Kocabaş ve Metin Karakaş'ın Sabah yazarı Mahmut Övür tarafından yazılması bir yana başkan aday adaylığı kulislerine epey yoğunluk kazandıran Hüseyin Turan'a dikkatinizi çekmek isterim. Geçtiğimiz günler Mustafa Saral'ın bir bardak çayını yalnız güzel hatırını sormak için içmediğini tahmin edersiniz… Şöyle bir düşünüyorum da kuruluşundan bu yana AK Parti'nin Silivri Belediye Başkan Adayları hiç beklenen isimler olmadı. Her daim sürpriz yapma hakkını ilçemiz üzerinden genel iktidar partisi sonuna kadar kullandı. 2004'te en az adaylık şansı tanınan Hüseyin Turan, 2009'da çok fazla seçenek de yoktu zaten ve 2014'te Tahir Sert! Niyeyse 2019'da da güzel bir sürpriz bekliyorum AK Parti'den… Şu veya bu aday olsun beklentisinden uzak, ‘her an her şeyi yapabilirler'e hazırlanarak çok fazla angajmana girmemek yönünde tercihim.
AK Parti'deki bu sessizlik ve CHP aday adaylarının sükûnet sebebi hakkında bir arkadaşıma fikrini sordum, (işin içine fazla girince bazı kabak gibi gerçeklere kör olabiliyor insan!) “Işıklar bir dönem daha kalacak gibi görünüyor” dedi… Çok erken bir tahmin kabul ediyorum ama bu algı gerçek ve kimin ekmeğine yağ sürdüğünü Işıklar'ın muhalifleri düşünsün! Rakiplerini fişfiklemem sebebiyle Başkan Bey'in de benim hakkımda hiç iyi olmayan şeyler düşünme hakkı saklı tabi… Bu aralar muhalif gazetecilerin başına gelenleri gündemdeki olay üzerinden düşünecek olursak; Işıklar'ı taç yapıp taşımızın üzerinde taşımamaz gerektiğini söyleyeyim, olup bitenlerin insanlık boyutuna hiç girmeden (çıkılmaz çünkü oradan) konuyu kapatalım.
SİL-KE-LE-NİN!
Duygu bulutları çekilir ve görürsün onu... belki sadece bir an ama anlar değil midir gerçeğin sözcüsü?
Bir laf vardır, ördek gibi yürüyorsa, ördek gibi yüzüyorsa, ördek gibi ses çıkarıyorsa kim olduğunu söylerse söylesin, hangi muhteşem sözlerle seni ikna ederse etsin, o aslında bir ördektir!
İnsanların söylediklerine değil davranışlarına bakmak lazım onları gerçekten görmek için!
Kulaklarımızı tıkayıp gözlerimizi kocaman açmak ve inanmak istediklerimizi bir kenara bırakıp olanı olduğu gibi görmeyi seçmek tek çare değil miydi sonradan gelecek hayal kırıklıklarının depremlerini engellemeye?
Sorumsuzca üzerinize salınmış depremlere kaptırmayın kendinizi!
Silkelenin!
Hayat o kadar zengin ki, tek bir kişinin etkisi ile kendinizi asla fakirleştirmeyin!
Kulaklarınızı size anlatılan duygu hikayelerine kapayın, sözlerin maskesine tıkayın ve açılın dünyaya! Dikkatle bakın, sadece davranışlara bakın... Anlık ihtiyaçları için etrafındakileri kullanmayı adet haline getirmiş ve niyetlerini nezaketle maskelemeyi iyi öğrenmişlere özenle bakın, her haklı eleştiriyi hakaret olarak algılayarak saklanmalarının tuhaflığına bakın ve sonra azıcık derilerini kazıyın, altından ne çıkacak işte asıl ona bakın.
Ne mi çıkacak?
Her sahteliğin altından ne çıkarsa o: zayıflık!
Zayıflığın ilk belirtisi nedir? Bencillik.
Zayıf insanlar öylesine kendi ihtiyaçlarını önemserler ki sizin hayatınız, varlığınız onlara hizmet ettiği sürece anlamlıdır, verdiğiniz keyif kadardır değeriniz.
Hayatınızdaki problemleri görmezden gelmekte öyle ustadırlar ki, yük olacağınız duygusu yayarlar. İhtiyacını çektiklerinde yapışırlar, bir kene gibi... ihtiyaçları geçtiklerinde kaybolurlar, bir fare gibi...
Unutmayın, kalbinizin değdiği herkesle var oluşunuzu, hayatın size verdiği enerjiyi paylaşıyorsunuz! Hayatın size bahşettiği muazzam enerjiyi kime bulaştıracağınıza dikkat edin!
Bir zayıfa verdiğiniz her anınız kendinizden eksilttiğiniz bir andır. Anlarınızı, değerlendirecek birilerine verin, tüketecek değil.
Silkelenin! Silin ve geçin!
Ve hayatın zenginliklerinin sizi sarmalamasına teslim olun!
Çünkü zayıflıklarla var edilmiş o karmaşanın hemen köşesinde hayatınızın duygusu sizi bekliyor olabilir, köşeyi dönün ve onu geçin! Hadi sil-ke-le-nin!
*Azra Kohen