1972 yılıydı. St.Georg'daydım. Yani Avusturya Lisesi. O zamanlar biz bir yıl hazırlık sınıfı okurduk. Kızlar iki yıl.
Genç bir çocuk geldi okula. Mustafa Koç dediler. Babam da o yıllar Koç Holding'de önemli görevlerdeydi. Zaten 1953 yılında Arçelik'i, 1955 yılında da Beko'yu kuranlar arasında babam da vardı. Hatta Mustafa Koç babam için '' O bizim fakirlik günlerimizin adamıdır'' derdi.
Derken Mustafa daha sonraki yıllarda Avusturya Lisesinden ayrılıp İsviçre'ye oradan da Amerika'ya gitti. Uzun yıllar ortalarda gözükmedi. Yanlış hatırlamıyorsam Wısconsin'de bir okuldaydı.
Yıllar sonra Türkiye'ye döndü. 1990'lı yıllarda gerçek dostluğumuz başladı. Kardeşi Ali ise ondan 7 yaş küçüktü. Evleri Anadoluhisarı'ndayken kurulan küçükler takımının kalesini koruyarak işe başlamıştı. Ali de eğitimini Amerika'da aldıktan sonra şirketin yolunu tutmuştu. Ama küçüklüğü sırasında şirketin bilinen ulaştırmacılarından ''Kırkyalan'' Orhan abinin arabasıyla okuldan alınır eve götürülürdü. Daha doğrusu Dereağzı'ndaki Fenerbahçe antrenman tesislerinde soluğu alırdı. Bir - iki - üç - beş. Artık Ali için Fenerbahçe tesislerine gitmek bir alışkanlık olmuş ve Ali tam bir Fenerbahçeli haline gelmişti.
Rahmetli Vehbi Koç, Rahmi Koç'a kulüp başkanı olmayı yasaklamıştı. Damatları İnan Kıraç da Galatasaraylıydı. Ancak o da kulüp başkanı olmamıştı. Yani ailenin lideri çocuklarına kulüp yöneticiliği yapmalarına izin vermiyordu. Bu Vehbi Koç'un vefatına kadar gitti.
Sonra bir gün gazeteler ''Ali Koç Fenerbahçe'ye geliyor'' diye yazıyorlardı. Mustafa Koç'a sordum ''Ali yönetime girer mi? '' Bana ''Mümkün değil. Bize sormadan olmaz '' yanıtı verdi. Aradan bir ay geçti. Bir baktım Ali Koç yönetimde. Yine Mustafa'ya sordum. Yanıtı çok ilginç oldu ''Bize sormadı ki, bize sormadı ki ''
ALİ 50 FUTBOLCU GÖNDERDİ
Ali'yi severim. O da beni sever. O sert kimliğinin altında 'uygusal - hümanist' bir yapı vardır. 2018'de tam 16 bini aşkın bir oyla başkan seçildiği ve Fenerbahçe başkanı olduğu zaman kesinlikle ''şampiyonluk'' sözü vermemişti. Ama kulübü belli bir yere getireceği belliydi. Çalıştı - çatıştı. Bugüne gelinceye kadar tam 6 teknik direktör, 2 sportif direktör ve 50'ye yakın futbolcu yolladı.
En büyük hatası kararları geç almasıydı. Ama onun da bir nedeni vardı. Çünkü birçok insanı dinliyor ve ona göre karar alıyordu. Koç Holding'in iş yapısında da bu vardı. Kararlar tek başına pek verilmez.
Ama Ali Koç iyi bir Fenerbahçeliydi. İyi bir spor meraklısıydı. Ama arzu ettiği ne yönetimi ne de başka kadroları elinde bulamazdı. Koç Holding bugün Türkiye'nin en iyi yetiştirilmiş profesyonellerin yer aldığı bir şirketti. Futbolda bu olmazdı.
Ali Koç son olarak birkaç gün önce Erol Bulut'u da gönderdi. Tam 232 gün Fenerbahçe'de görev yapan Erol Bulut kadronun her mevkiinde iki iyi oyuncusu olmasına rağmen bir türlü arzulanan kadroyu kuramamıştı. Belki başka nedenleri vardı. Huzursuzdu. Emre Belözoğlu ne zamandır orayı istiyordu. Bulut'un yedi mağlubiyeti vardı. Kendi sahasında başarılı olamıyordu. Deplasmanlarda ise daha başarılıydı. Acaba orada yalnız mı kalıyor ve kararları kendi alıyordu. Bunları bilemiyoruz. Ancak bilinen bir gerçek var ki o da Erol Bulut'un Türk futboluna daha çok katkı sağlayacağı.
ALİ KOÇ'DA BEZGİNLİK VAR MI?
Fenerbahçe'de herkes şaşkınlık içinde. Hayır. Bulut'un gitmesinin bir şaşkınlığı değil bu. Fenerbahçe'nin nereye gittiğinin şaşkınlığı. Fenerbahçe'de başta Ali Koç'ta olmak üzere bir bıkkınlık olduğu ve sinirlerin yıpranmış olduğu kesin. Ali Koç'un Fenerbahçe'ye devam etme hırsı olsa takımın başına ''Pro lisansı '' olmayan daha önce hiç takım çalıştırmamış biri yerine daha tecrübeli birini getirebilirdi.
Ama artık o da Futbol Federasyonu ile mücadelesinden, MHK'ye laf uzatmaktan, Galatasaray ile uğraşmaktan yılmış.
Evde kızları ile oynamaktan, ağabeyi Mustafa'nın çocukları ile ilgilenmekten, geniş aile yapısından çok hoşlanan Ali Koç'un artık bu mücadeleyi terk etmesi ve Fenerbahçe'yi yine bir ''bilinmeze'' götürmeden şirketine dönmesi gerek.
Çünkü bu mücadele insanları sağlığından bile edebiliyor ve maalesef giden bir daha geri gelmiyor.
