15 Temmuz öncesi, uzağa gitmeyelim Haziran ayında aklımızın ucundan geçmeyen vahim olaylar yaşadık. Terör örgütü elemanlarının vahşetini, dışımızdaki dünyanın katliamlara kayıtsızlığını, İslamiyet adına Müslümanlara verilen zararları takip ederken; aynılarının benim içimden yetişmiş insan müsveddeleri tarafından yapılmasını hayret ve ibretle gördük. Hele de bu iğrençliği yetiştirdiğim, okuttuğum, maaş verdiğim general yaptığım insanların mehmedimi kullanarak gerçekleştirmesi ayrı bir acı verdi.
Vatan savunmasını beklediğim, terörle mücadele ettiğini düşündüğüm, ırzımı, namusumu, her şeyimi emanet ettiğim insanların; alnı secdeden kalkmayanlarla işbirliği halinde vatanı satmaya kalkışmalarını kabullenemiyorum. Bütün yumuşatılma gayretlerine rağmen ABD ile işbirliği halinde vatanımın işgal edilmesi hazmedilecek bir konu değil. Üniformaya ve dindarlara olan güvenin en kısa sürede tekrar sağlanması gerekiyor. Bunun için hızlı adımlar gerekirken yavaştan gidilmesi zararlı oluyor.
2016 yılının Mayıs-Haziran aylarında cumhurbaşkanı yaverlerinin, muhafız alayının tamamı, ordumu sevk ve idare eden komutanların büyük çoğunluğu hain diye yazmam mümkün değildi. Böyle bir şeyi ima etmek dahi her türlü suç kapsamına sokulur en ağır cezaları beraberinde getirirdi. Hele de siyasilerle işbirliği yapıldığını iddia etmek; damatlardan, kardeşlerden, yakın akrabalardan şüphe duyulduğunu ileri sürmek aynı zamanda Ak Parti düşmanlığı lekesini de alnınıza sürmüş olurdu.
15 Temmuz rezilliğini yaşatıp deşifre olanlardan kaçabilenler ABD'deki malikanede aldı soluğu. Son haberler yatacak yer kalmadığı şeklinde. Onların piyon olarak kullandıkları ise yurdumun hapishanelerini doldurdu. Adaletin sağlanacağına güvenmek istiyorum. Örgüt üyesi olmakla suçlananların listesinin, örgüt üyesi şüphesi taşıyanlar tarafından düzenlenmesi güvenimi baltalıyor. Mümkün olduğu kadar kaos oluşturup, cadı avı algısı yerleştirme gayretleri hissedilir durumda. Yufka yürekli insanımın etkilenip onlar etti, biz etmeyelim yaklaşımıyla affedilmelerini isterse şaşırmayacağım.
Bu gün 5 büyük şehir belediye başkanı, 40-50 arası belediye başkanı, 38 il başkanı, 124 ilçe başkanı bir şekilde hainlerle işbirliği içinde desem herkes ayaklanacak. Ama maalesef öyle. Bilmesi gerekenlerde biliyor. Hiçbir şey yapmıyor olmalarını hayra yoramıyorum. Tehdit, şantaj ve kasetlerle herkesin elinin kolunun bağlanmış olabileceğini düşünmek bile istemiyorum.
Zamana yayarak sakin ve ürkütmeden çözüm bulma yaklaşımı hiç iyi değil. Adamların eli armut toplamıyor. Şehidimi aşağılamayı, itibarsızlaştırmayı göze alabilecek şerefsizlerden her şeyi beklerim. Hızlı hareket etmek gerekiyor. “Bu kadar çok sayıyı partiden atarsak Ak Parti çöker” tezini savunanlar, merak buyurmayın; çökmez. Emin olun çok daha güçlenecektir.
Hainleri bağrına basacak bir parti düşünemiyorum. Oldu yanıldım. Hepsi gitti bir yerde birleşti. Parti tabela değiştirir HAİN PARTİ olur. Barajı aşarsa yazıklar olsun bize! Bahçeli'nin tam destek vereceği bu temizliğe, Kılıçdaroğlu'da katılıp destek verecektir. Kendi listesini hazırlamaya başladığına eminim. Başkomutanın işareti bekleniyor. Beştepe'de yapılacak dörtlü toplantıyla siyasi temizlik başlayacaktır. Kamuoyunun beklentisi bu yönde.
15 Temmuz dualar sayesinde atlatıldı. Durumun vahametini anlatan söz “Eniştemden duydum” oldu. Sonradan çıkıp ‘Ben söylemiştim, yazmıştım' kervanına katılacaklardan değilim, olmadım, olma niyetim de yok. Vatanımın ikinci bir “Allah affetsin” iyi niyetini kaldıracak gücü yok. Tedbir almadan, gerekeni yapmadan sergilenen teslimiyeti yaradanın affedeceğini beklemek hoş değil. Eniştenin yerine geçip “Adil yazmıştı” denmesi bilinsin ki bana şeref vermez, tam bir işkence olacaktır.
Bu konuda fazlasıyla yazdım. Gerekli ikaz ve uyarıları yaptığıma inanıyorum. Önümüzdeki süreçte ben de sizler gibi beklemeye geçeceğim. Hakkımızda hayırlısı. Mevla'm neylerse güzel eyler. Müjdelenmiş millet olmanın, Erdoğan'ın 2029'a kadar işin başında olacağının kehanetiyle rahatlıyorum. Siz de rahatlayın, rahat olun. Güzel günler yakında.
***
Tek dişi kalmış canavar halindeyken dostlarımın “yüzüne nur gelmiş” dediği bir mertebeye ulaştıran iki güzel insan Handan ve Ufuk evlendi. İş beraberliklerini hayat boyu beraberliğe dönüştürdüler. Bir yastıkta kocayın demeyeceğim. Eminim onlar aynı koltuk başında kocayacaklar! İlk dillendiren bir şekilde çöpçatanlık yapan oğlum Emirhan'ı uzak görüşlülüğünden dolayı ayrıca kutluyorum.
Handan ve Ufuk mutluydunuz, daha da mutlu olun…
Bekar kalmayın, evli kalın.
Müzmin bekarlar evlenin sizin için destan yazayım!