Sayın Başbakan Kuveyt’te Şeyh el Ahmed Uluslararası Hayır İşleri Ödülü kurulundan ‘Üstün Müslüman Şahsiyet Ödülü’ aldı.
Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Ocak 2004’te Amerika ziyareti sırasında New York’ta Amerikan Musevi Komitesi tarafından “Yahudi Üstün Cesaret Ödülü” aldı.
Bu ödülü İslam dünyasından Müslüman devlet adamı olarak sadece Sayın Recep Tayyip Erdoğan aldı. Yahudi Üstün Cesaret Ödülü’nü aldığında sene 2004’ün ilk ayı Ocak idi. Yani seçimler henüz yeni yapılmış ve gelecek seçimlere 3-4 yıl vardı.
Bu ödül esnasında Sayın Recep Tayyip Erdoğan “Musevi düşmanlığı utanç verici bir akıl hastalığının tezahürüdür…. Musevi düşmanlığının Türkiye’de yeri yok” diyordu. Yine aynı sıralarda Irak’ta bulunan Amerikan askerleri için “Amerika’nın kahraman genç askerlerinin evlerine sağ salim dönmeleri için dua ediyorum” demedi mi?
2009 Yerel Seçimlerine birkaç ay kala aynı Sayın Recep Tayyip Erdoğan Davos’ta “One Minute” diyerek rol kesti.
Şimdi ise 2011 Genel Seçimlerine birkaç ay kala Sayın Recep Tayyip Erdoğan “Üstün Müslüman Şahsiyet Ödülü” aldı.
Seçimlere çok zaman varsa farklı söylemlere ve eylemlere, seçimler yakınlaştı ise dini duyguları okşayıcı sözlere ve eylemlere şahit oluyoruz.
Çoğunluğu Müslüman olan bir memlekette ‘söz konusu din olunca gerisi teferruat’ oluyor, iktidarların asıl yapması gerekenler unutuluyor ve önceliği din alarak seçimler sonuçlanıyor. Hemen her seçim böyle geçiyor ve olan millete, memlekete oluyor. Din üzerinden saltanat kuranlar Karun gibi servet biriktirip sadece ahbap-yaranı memnun ediyor. Bu kirli ve çirkin oyunlar yıllardır sürüp gidiyor.
Din üzerinde oynanan bu oyunlara bakınca birilerine Allah’la Kandırma Projesi Ödülü veya ‘Din İstismarında Rekor Kırma’, ‘İktidar İçin Dini Kullanma’ plaketi verilse daha isabetli olur diye düşünüyorum. Tabi ki bunlar özgür bir ülkede mümkündür. İslam ülkelerinin en özgürünün ülkemiz olduğunda şüphe yoktur ama ne derece özgür olduğumuz da malumdur.
“Üstün Müslüman Şahsiyet Ödülü” almanın ve vermenin İslam’a uygunluğu hakkında bir açıklama yapması beklenenlere sesleniyorum.
Şayet bu ödül Cumhuriyet Halk Partili birine verilse idi; milyonlarca ses yükselir ve böyle bir ödülün İslam’da olmadığı haykırılırdı. Peki, şimdi hiç kimsenin ve hiçbir dini kurum ve otoritenin gıkı çıkmıyorsa, sebepleri üzerinde düşünülmez mi?
Devamı 25 Ocak 2011 tarihli Hürhaber Gazetesi'nde