Hayırseverlik… Bu kavram ile tanışmam epey geç oldu… Komünist sistemde yetişmemden kaynaklı muhtemelen diye kendime açıklıyorum. Böyle bir ihtiyaç, durum hasıl olmadığından ortaya çıkmıyor, gelişmiyordu demek ki; toplum adına devlet yerine bir kişinin bir şey yapması…
Komünist sistem yıkıldıktan sonra o döneme kadar çok az defa ziyaret ettiğim (Yakın akraba, tanıdık vefat eden kimsemiz yoktu demek ki… E biraz da korku var diye anımsıyorum…) köy mezarlığına tuttu elimden götürdü beni en yakın arkadaşlarımdan biri; Julide : ) kulakları çınlasın. Köyün mezarlığında yıllardır saklanan, kollanan, korunan bir mezar varmış; Hafız Adem'in mezarı… ‘Çocuğu olmayan, bir sıkıntısı olan oraya gidip dua edince gerçekleşiyormuş!' Bir kere, üç kere her ne için gittiysem hep gerçek oldu çok şükür…
Sonra bir yıl üniversite tatili için köye geldiğimde mezarın yapıldığı, bakım ve onarımla iyice bir ortaya çıkartıldığını fark ettim. Bunun için yardım edenlerden biri de babamdı…
Dedemin “Bayram sabahı bari camiye gel” diye söylenmelerine ara ara şahitlik ettiğim babam, “Ne ihtiyaçları varsa yardımcı oluyorum” deyip geçiştiriyordu genelde… (Şimdi daha sık gidiyor; yaşla ilgili birşey demek ki bu : )
Gazeteciliğe başladıktan sonra Nurullah Baldöktü'nin Silivri'ye yaptığı pek çok hayra şahitlik ettim… ‘İş yaptığı yerde, hayır da yapar' diyecektir anlamak istemeyenler, bugün hiçbir iş yapmıyor pek ala kazandıklarını kendine, çocukları ve torunlarına bırakabilir… Ama hayır öyle yapmıyor… Hala Silivri'ye veya haberdar olduğu her ihtiyaca yetişmeye, gördüğü eksiklikleri gidermek için uğraşıyor…
Dün Mektebim Okulları Kurucusu Ümit Kalko kendi adına kuruduğu Ümit Kalko Vakfı'nın ilk çalışması için anne ve babasının adını taşıyan okullar ve öğretmen lojmanını inşa etmek üzere Kars'ta temelleri attı.
Düşünüyorum da benim yapabileceğim bir şey değil… Evet, çok param olmadığı için değil, hiç olmadığından da değil muhtemelen… Hayır işlemeye niyetlenmek öyle herkesin yapacağı, yüreğinin kaldırabileceği bir olay değil… Yaptığınız işten de, kazandığınız paradan da doymuş olmanız gerek. Bazıları ne kadar çok kazanırsa kazansın, doymuyor! Gönlünden bir parçasını bir yere bağışlamak zerre geçmiyor! Geçen az sayıda insanı gözümüz gibi korumalıyız… Çünkü yaşadığımız toplumda bireysel kurtuluş yok! Ya hep birlikte kurtulacağız, ya da birbirimizi dibe çeke çeke beraber batacağız…
İlla çok zengin olmanıza da gerek yok yaşadığınız toplumu aydınlatmak için… Yeri gelmişken Ülkü Büyükgönenç'in çabasından söz etmek istiyorum size… Kadınların korkulu rüyası göğüs kanseri ile mücadelede ortaya koyduğu kahramanca mücadeleyi tarif etmem mümkün değil. MEMEDER'le çalışmaya başladıktan kısa bir süre sonra hastalığı bizzat tecrübe edip yenen bir isim… Erken teşhisin hayat kurtardığını anlatmaya çalışıyor azimle…
“Çok parasını da vaktini de harcayabilir!” rahatlığına sahip olarak bakmanız normal. Ama işte bu kadar varlık içinde yokluktakileri düşünmeyebilir ve hepimiz yerine, kendini kurtulmakla ilgilenerek daha hızlı yol alabilir…
Kendi rahatlığında, başkalarının sıkıntıları ile eksikliklerini görebilen, hissedebilen ve bunun ötesinde karşılamak için kişisel emeğini, kazanımını ortaya koyan insanlara Allah gönüllerinden geçen herşeyi versin…
İnsanlığa, yaşadığı topluma zerre ışık olan, yardım elini uzatan, refahı için didinen herkesten Allah razı olsun...
İyi haftalar...