Korona öncesi negatiflerin yüzüne bakılmazdı. Mart ayından bu yana pozitiflerin yüzüne bakılmıyor.
Negatiflik üzerinden öyle bir algı yaratıldı ki tuttuğunuz takımın içerde kaybetmesi, dışarıda 4 yemesi bile normal karşılanır oldu.
Negatiflik iyi bir şeymiş algısıyla kötü transfer kötü takım, kötü sonuçlar eskisi kadar tepki çekmiyor.
İroni yapmak güzel ama aslında kulüplerin değişen felsefeleri, gelenekleri insanların kulüplere aidiyet duygularını zayıflatıyor.
Her kulübün kendi değerlerine uygun bir takım kültürü bir takım ruhu vardır.
Takip edenler bunları görmek hissetmek ister.
Altyapılar bunun için var.
Orada bir kimlik bir karakter oluşuyor.
Yeteri kadar gelişmemişse bu çocukların eksiğini değil ilgili yetkililerin seviyesini gösterir…
Takım kaptanı önemlidir, değerlidir. Kulübün tüm değerlerinin sembolüdür. Onun için altyapıdan gelmesi uzun yıllar görev yapmış olması tercih sebebidir. İşte o ruhu kültürü yaratan bu gibi detaylardır.
Ne yazık ki uzun yıllardır ihmal edildi ve günümüzde sayıları her sezon artan yabancı ağırlıklı dış transfer bağımlısı politikalarla her sezon yenilenen kadrolarıyla karşımıza çıkan takımlar yüzünden insanlar kulüplerden uzaklaşıyor.
Geçen hafta dünya derbisi kabul edilen FB-GS maçı oynandı. Günlük covit19 raporu kadar ilgi görmedi.
Herhangi bir futbol maçını oynayanlar, izleyenlerden daha kalabalık artık.
Altınordu modeline geçmek yönetenlerin işine mi gelmiyor?