Son günlerde içimi acıtan bir şeyi sizinle paylaşmak istiyorum…
Rahmetli İlhan Uygun, bundan 5 belki de 6 yıl önce gelen bir telefonun ardından beni odasına çağırdı ve “Kendine küfrettireceksen; bundan sonra yazı yazmanı istemiyorum” dedi. O gün yazdığım köşe yazısı ile ilgili biri şikayetini paylaştı muhtemelen çünkü küfür etmiş olsaydı kim olduğunu öğrenmememe imkan kalmazdı! Rahmetlinin ağzı epey sıkıydı öyle de öğrenemedim arayanı belki o bu satırları okurken kendini bilir… Ya da tahmin ettim de kondurmak istemediğimden şu an gerçekten konuyu dahi hatırlamıyorum…
5-6 veya daha fazla ay inat ettim; istediğim gibi yazmayacaksam, yazmanın bir anlamı yoktu… O zaman bu olaya ve sonuçlarına çok üzülmüştüm. Ama bugün İlhan Uygun'a teşekkür ediyorum…
Hiç yüzüme karşı ya da bizzat bu şekilde bir tepki ile karşılaşmadım, hakaret etmekle yetinmeyip işi küfür boyutuna taşıyanlar mutlaka olmuştur… Kızmak, kırılmak ve üzülmek yerine bu tarz insanları kale almamayı öğrenmek gerekiyor… Ben bu konuda çok iyi bir öğrenme performansı sergilediğimi düşünmesem de, çabalıyorum…
Çok şükür ki şunları da gördüm, görüyorum kırıldığında bile sesi bir tık yükselmeyen, bunu öyle bir nezaketle ifade edenler var ki yanlışlığınızdan dolayı siz kendi kendinizi yerden yere vuruyorsunuz! Türkiye'nin en seçkin sanayicisi konumunda olup alçakgönüllülüğü zirvesinde sizi ağırladıktan sonra fabrika kapısına kadar uğurlama nezaketini asla terk etmeyenler… Ufacık bir yazı jestine teşekkür mektubu ve çiçeklerle, çikolata veya pastalarla teşekkür edenler…
Kimsenin bana bir şey yaptığı yok; konu şahsi değil yani… Meslektaşlarıma, kendilerini bir şekilde belli olaylar çerçevesinde karşı cephe olarak konumlandıranların birbirine, özellikle sosyal medya üzerinden, saydırdıklarına şahitlik etmek içimi acıttı…
Basın mensupları veya bir başkasına daha çok küfür edenlerin yükseleceği bir toplumsal mertebe yok… Bu konudaki yarışı gündeminizden kaldırın lütfen… Kim ne yapmış olursa olsun karşılığı küfür etmek olamaz. Bu onun davranışının yanlışlığından ziyade sizi tanımlar… Medeni şekilde hesap sormanın bin türlü yolu varken, küfür ve hakareti, karalamayı kabul etmiyorum!
Sosyal medya kullanımının yaygınlaşmasıyla erozyona uğrayan iletişimde kaybettiklerimizin yerine ne koyabiliriz inanın bilmiyorum… Her hangi bir unvanla iyileştirilecek bir şey olmadığına ise emin olun…
Gelelim Silivirspor kongresine… Bazı okuyucularım spor yazılarıma son verip, siyaset ve hayata dair yoğunlaşmamı sabırsızlıkla beklediklerini paylaşıyorlar… Daha fazla beklemelerine gerek kalmadı çünkü kongre ile birlikte Silivrispor'da aslında spor adı altında siyasetin Allah'ının yapıldığı artık inkâr edilmeyecek bir gerçek…
‘Sen neymişsin be Silivrispor' faslından ‘Sen neymişsin be Ümit Kalko'ya geçtik… Son 15 yıldır Silivri siyasetinin karşı cepheleri Kalko karşısında el ele, omuz omuza, diz dize… Kongrede Akgün Duru'nun başkan olduğunu, Kalko'nun gitmeleri-gelmeleri, konuşturulmaması, Çevik Kuvvet Polisi müdahalesi Özcan Işıklar-Metin Karakaş-Hüseyin Turan'ın güç birliğinin gölgesinde kaldı! Ha Rıfat Kutlu da telefonla desteğini belirtmiş! Emrah Maşalacı'nın sosyal medyadan yapmış olmak için yaptığı açıklamaya hiç girmemek en iyisi… Yetgin Çavdar da açıklama yapmaya hazırlanıyormuş; merakla bekliyoruz… Yıllardır bir başına kırmaya çalıştığı üçlü saç ayağından (Tülay Kaynarca-Hüseyin Turan-Metin Karakaş) intikamını almak için bu olağan üstü fırsatı kaçırmaz diye tahmin ediyorum…
Özcan Işıklar, Kalko'ya ithafen diyordu ya “Operasyon yapmaya gelmiş; yaptırmayacağız…” diye… Bence o ameliyat oldu… Başarıyla gerçekleştirildi; ellerinize sağlık : ) Işıklar işine ziyadesiyle geldiği için Kalko'nun operasyonuna bal kaymak sürdü! Ümit Kalko'nun AK Parti'de yerel seçim hedeflerini tasfiye ettiği her canlı Işıklar'a destek olur bu saatten sonra bu böyle biline ve hiç kuşku duyulmaya : ) Kalko'nun Silivri'den siyasete atılmasını, AK Parti'nin Belediye Başkanı Adayı olmasını önleme niyetiyle yapılanlar tam aksi sonuç doğurdu gibi gözüküyor… AK Parti'nin potansiyel Aday Adayları “Bir alternatif daha eklenmesin yanımıza” derken, kendi üzerlerini çizip Kalko'nun olma olasılığını parlattı! Diğer her şeyi bir kenara koyun Kalko, “Cumhurbaşkanımızın resmi önünde poz verdim diye linç ediliyorum” dese siyaseten her türlü kârlı çıkar.
Işıklar'ın karşısına öyle ya da böyle bir AK Parti adayı çıkacaktı zaten. Adaylık hayalleri suya düşenlerin desteğini kendisine kanalize etme başarısını alkışlıyorum!
Silivrispor kongre sürecindeki siyasi hesaplaşmada tarafsız kalarak MHP nasıl da güzel kıymete biniyor gözden kaçırmıyorsunuz değil mi : )
O değil de Silivrispor Başkanlığını konusunda Işıklar'ın iradesi kabul etmek zorunda kalan Kalko velev ki AK Parti Belediye Başkan Adayı oldu… Bu seçimi kaybettiği taktirde yaşayacaklarını düşünemiyorum… Bunun için kazanmak adına elinden geleni yapacağı kesin… Gündemi bu kadar yoğun meşgul ettikten sonra spor ve eğitim alanındaki arkadaşların sorumluluklarına dalarak Ümit Kalko hakkında ulusal medyada daha derinlikli bir haber taraması yaptım… Silivri'de görünen halini; aysbergin ucu olarak ifade etmekle yetineyim şimdilik… Neden cesaret aldığı, neyine güvenip de şahitlik ettiğimiz davranışları sergilediğini daha iyi anladım…
Küçümsenen her şey için, önemsenen bedellerin ödendiği gerçeğini de iliştirin aklınızın bir kenarına…
Yazıp yazmamak arasında gidip geldim doğrusu; okuduğunuza göre yazmaya karar vermişim demektir… Şu kongre sürecinde deyim yerindeyse “fillerin tepişmesini” yorumlayıp duruyoruz ya özellikle Kalko'nun yanında her şeye rağmen kalma, durma dirayeti gösteren Mutlu Memiş, Aşkın Koç ve Abdulvahap Aras'ı içten içe takdir ettim ne yalan söyleyeyim… Bu kadar sert bir fırtınaya tutulmuşken, bindikleri gemi ve kaptanını terk etmemeleri bence tebriki hak ediyor. Neden kaldılar, kalmaları mı, gitmeleri mi daha doğruydu'yu tartışmadan konumlarını muhafaza etmeleri bana değerli geldi… Mutlu Bey ile uzun zamandır selamı sabahı kestik, diğer iki arkadaşı da tanıyorum desem yalan olur. Sadece verdikleri görüntü ile duruşları, bu olayda kolayı değil de zoru seçmeleri dikkatimi çekti, etkileyici geldi…
Ve son olarak; Akgün Duru'ya Silivrispor Başkanlığında ve yönetimine yeni görevlerinde bol şans ve başarı diliyorum… Biraz şansız ve yıpratıcı bir başlangıç oldu dilerim daha keyifli ve güzel devam eder… Şu sözlerinin altına imza atıyorum; “Artık önümüze bakalım. Hepimizin desteğiyle Silivrispor'umuzu layık olduğu şekilde temsil edelim, birlikte yönetelim. Bütün söylem ve hakaretlere rağmen ben kavgacı olmayacağım. Ümit Bey dahil herkesi kucaklayacağım. Çünkü bizim tek derdimiz Silivrispor…” Bildiğimiz, sevdiğimiz, saygı duyduğumuz Akgün Duru budur! Eski ile yenini buluşması, barışması şart... Yeni yönetimin ilk görevi hatta...
Bu arada ilk fırsatta Hürhaber olarak kulübe üye olmaya geliyoruz : )