Eve tıkılıp kalmanın yan etkisi ne kadar bilmiyorum, içimdeki umut mudur nedir, okuduğum tüm karamsar senaryolara rağmen tuhaf bir iyimserlik içindeyim. Hiç de genelde öyle biri değilim oysa ki…
Evet salgın nedeniyle canlarımız gitti, daha da gidecek belki de…
Ekonominin aldığı ağır darbe önümüzdeki günlerde kendini ciddi şekilde hissettirecek…
Ancak değişik bir milletiz biz… İnsan olarak da keza aynı şekilde… Zorluktan beslenir, acılarımızla yeniden yoğurulmanın bir yolunu mutlaka bulur, ne yaşarsak yaşayalım iyileşmeyi biliriz.
Tüm dünya ekonomik sonuçlarını dert ederken, Türkiye bence bu hususta son derece antrenmanlı olmanın avantajını yaşayacak. Hiç öyle sarsılmaz, kale gibi sırtımızı dayayıp rahat çalışacağımız, yaşam süreceğimiz koşullarımız olmadı ki bizim…
Sağlık ve can konusunda biraz kaderciyim galiba… Yaşam deneyimimin öğrettikleri de bu yönde; ömrü biten insanların son raddede başına gelen şeyin yalnızca bir bahane olduğunu düşünüyorum.
Virüsün canını almasa da hırpalayacağı insanların ise bugüne kadar kendi kendine ziyadesiyle zarar vermiş olduğunu hesaba katmalıyız.
Geldiğimiz noktadan sonra sağlıktan daha önemli hiçbir şeye sahip olmadığımızı, gözümüz gibi bakacağımız ve odaklanacağımız hususun tam da bu olduğunu asla unutmamalıyız.
Kendini unutan, hayatı da sağlıklı yaşamayı da unutsun!
***
Evet son haftalarda en önemli gündemimiz salgın… Ama bugüne özel başka bir durum daha var… Yerel yönetimimizin 1. Yıldönümü.
Bu kadar badire arasında bir yılı sarsılmadan tamamlamış olma başarısının hakkını teslim edelim.
Sadece şu son süreç bile o kadar çok şey anlatıyor ki…
“Ölecek miyiz, kalacak mıyız” kaygısı içinde, biz ne yediğimiz ne içtiğimizden tat alabilirken (baştan söz ediyorum, hep böyle kalsaydı keşke, üç haftalık karantina sürecinin sonunda bildiğiniz Tazmanya canavarlığını emin adımlarla yürüyoruz : ), köy okullarından, sağlık ocaklarına, Kale'deki düzenlemelerden, sahildeki mobilyaların yenilenmesine, Devlet Hastanesi'ne, Hükümet Konakları, Millet Bahçeleri, yer tahsisleri, havuz yatırımlarını vs gündemimize dahil eden, gözü Silivri'ye hizmetten başka bir şeyi görmeyen bir belediye başkanını hak edecek ne yaptık diye düşünüyorum…
Yılmaz soyadının hakkını verme gayretini alkışlıyorum. Milletvekili adaylıkları, yerel seçim sürecinde hissettirdiği ‘yılmaz' tavrının yanı sıra 1 yıllık belediye başkanlığında ‘yıldırır' yaklaşım tamamlamasını ekleyerek, bizleri hayal kırıklığına uğratmadan, şaşırtmaya devam ederek, her gün yenilenen bir heyecanla, çizip de önümüze koyduğu yolunda söz verdiği gibi yürümedi hep koştu…
İyi bir siyasetçi ya da mücadele alanında bir o kadar başarılı ‘savaşçı' olmak sizi otomatik olarak iyi bir idareci yapmaz, yapamaz! Bunu da yaşayarak, çalışarak ve iş yaparak öğrenme sürecinde Silivri'nin mutlu geleceği adına, seçilmiş belediye başkanımız Volkan Yılmaz'a bolca kuvvet ve irade diliyorum…
Eksikliği yok mu?
Var...
Onları da sizden benden daha iyi biliyor, onun için rahat olabiliriz, sorun onun çözüm de onda : )