Üstünden epey zaman geçti artık anlatmanın bir mahsuru yok sanıyorum… Bundan 15 yıl önce Hürbakış'ın Silivri Temsilciliğinde gazeteciliğe ilk adımımı attım. Eski Belediye İş Hanı binasındayız. Yanımızda da ilçemizin o dönem için en işlek noktalardan biri 1. Noter…
Bir iş günü düşünün…
Sabahın köründe akşam jandarma baskınında çalıştırdığı kızların götürüldüğü ve bu süreçte uğradıkları muameleye isyan eden bir kişi gelip derdini anlattı. ‘Nasıl yani Türk filmlerinde izlediğimiz kötü adamlar gerçek hayatta da varmış vay bey' modunda o İlhan Uygun'a derdini anlatıyor ben adamı inceliyorum hiç öyle canavar tipi yok, siz ben gibi bir insan… İlhan ‘Çay söyle bize deyip' postaladı beni odadan tabi…
Öğle saatleri gibiydi baskında yakalanan kızların sağlık durumunu haber yapılmamasını (AİDS virüsü taşıyanlar tespit edilmiş) sözde rica eden otel sahibi geldi! (Ana haber bülteninde mekanı ve yediği baskının ayrıntılı haberini izleyince ne kadar mutlu olduğunu tahmin edin!)
Akşama doğru, ATV'ye de çalışıyordu Merhum İlhan Uygun, haberin bilgileri için jandarmadan asker teşrif etti ofise… Rütbelerle oldum olası aram iyi değil ama Silivrililerin gönlünde o gün bugün kıymetli bir yer edinen Yüzbaşıyı hatırlayanlarınız olur…
Arada muhtarlardan biri,
Devamında parasını tefecilere kaptıran bir kadın…
Artık tarih olan bir ilçe başkanı uğradı…
Başka ilçe başkanı; tam bir İstanbul beyefendisi, avukat, ofisimizin de eski sakiniymiş!
Bir sendika temsilcisi geldi en son hatırladığım…
Bende belli bir noktadan sonra filim koptu!
İlk iş günlerimden biriydi ‘Bu nasıl iş yahu… Hangi derste anlattılar bu kakafonyayı da ben kaç kere ektim onu… Ne okuduk, ne yaşıyoruz böyle…' diye aklımda deli sorular. Tası, tarağı toplayıp toz olmayı düşünürken İlhan Uygun aklımdan geçirdiğim deli soruları sezdi herhalde “Yarın işe gelirsin inşallah…” dedi… Mektepli gazetecilerin karizmasını yıkmak hiç olur muydu bu alaylı ‘kurtlar' karşısında ‘Geleceğim tabi...' deme gafletinde bulundum… E söz ağızdan çıktı bir kere : ))
Lafı nereye getireceğim…
Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar'ın medya hesabını takip ediyorum…
Ana duvarda aynı gün içinde çıkan şu üç paylaşıma dikkatinizi çekmek istiyorum:
CHP Diyarbakır İl Başkanımız Sayın Mehmet Sayın'ı bugün belediyemizde misafir ediyorum. Kendileri ile bölgedeki son durum üzerine konuştuk. Sur ilçesindeki vatandaşlarımıza ulaştırdığımız yardım için kendileri bir teşekkür plaketi sundular. Nazik ziyaretleri için kendilerine teşekkür ederim.
&&&
Yunanistan'ın çeşitli bölgelerinden ve İstanbul'dan gelen, artık bir hoşgörü ve barış köprüsü oluşturduğumuz dostlarımız bugün bizleri ziyaret ettiler. Kendilerini belediyemizde ağırladım ve Silivrimizin zengin tarihi ile gelecek projelerimizi kendilerine aktardım. Ziyaretleri için dostlarımıza teşekkür ederim.
&&&
Silivri Ülkü Ocakları Başkanı Erhan Özkök, yönetim kurulu üyeleri Özgür Bedel ve Kemal Demirtaş ile birlikte konuğum oldular. Geçtiğimiz günlerde merhum Alparslan Türkeş'in adının verildiği park için teşekkür plaketlerini ocak başkanının elinden aldım. Kendilerine teşekkür ederim.
&&&
Diyarbakır Sur'dan, Ortodokslar ve Ülkücüler aynı gün içinde Silivri Belediye Başkanını ziyaret ediyor ve teşekkürlerini iletiyor.
Hadi bu teşekkürleri de geçin… Görmeyin, duymayın...
‘MHP'lileri belediyede işe aldığı için…' Işıklar'ı eleştirenler var. MHP'li oldukları için değil aslında ‘mühendis', ‘mimar' veya ‘sosyolog' oldukları için… Ve belediyenin bu vasıflara uygun personele ihtiyacı olduğu neden hiç düşünülmez? ‘MHP'li ve ‘CHP'lileri görenler ‘AK Partili'leri niye yok sayıyor çok merak ediyorum! Daha önemlisi ne biliyor musunuz? Sadece CHP'lilerin belediyede çalışması, işe alınması çok büyük bir hata olur… Ama AK Parti'ye kaydı olmayan kimse İSKİ'de, İGDAŞ'ta, devlet hastanesinde ve hatta birçok kamu kurumunda artık işe giremez olmuş…
İnsanları siyasi kimlikleriyle değerlendirmek ne kadar acı ve yanlış ise, inanç ve ırklarına göre nitelendirmek de aynı şekilde hata…
Son noktayı koyalım: Hiçbir parti tek başına Silivri'de toplumsal huzur ve barışın mimarı olamaz… Bu umurunuzda değilse iktidar olamayacağını da bilin belki ilgilenirsiniz o zaman toplumsal/siyasal mutabakat kavramlarıyla…
Birbirinizi ‘yerken' bunu da aklınızın bir köşesinde bulundurun : ))