Ne zaman anneliğin kutsal bir özelliğimiz olduğunun farkında oluruz?
Ne zaman anne olunur?
Anne olmak içgüdüsü ile doğarız. Bu bizim fiziksel yapımız gereği yaratılış özelliğimizdir. Aynı zamanda duygusal ve dürtüsel yaratılış özelliğimizdir.
Annelik, bebeklik dönemimizden sonra ilk çocukluk dönemimizde başlar. İlk oyuncaklarımız bebeklerimizdir. Bebeklerimizle annelerimizi taklit ederiz. 2 - 3 yaşlarında kendi modelimizi yaratmış ve ilk misyonumuzu başlatmışızdır. Oyuncak bebeğimizi besleriz, sallarız, uyuturuz; hatta anne sütü verir gibi onu göğsüne dayayıp, “Bebeğim çok acıkmış, ağlamadan karnını doyurayım” diyen çocuklarım vardı. Oyun çağında bu taklit sadece oyuncak bebeklerle annemizi taklit ederken, bebeği için yaşam alanı oluştururken, ev kurmayı da öğrenmiş oluruz. Evimizi ve yavrularımızı korumayı öğreniriz.
4-6 yaşlarımıza geldiğimizde artık tek bir bebek ya da iki bebeğimize daha çok bağlanırız. Oyunumuz devam ederken, çok sevdiğimiz bebeğimizi yanımızdan ayırmaz, nereye gitsek yanımızda taşır sadece ona odaklarınız. (Bu süreç uzun sürmese de ebeveynlerimize sorduğumuzda doğru olduğunu söylerler.)
Anaokulunda her zaman aynı bebekle oynayan bir öğrencime “Neden her zaman aynı bebekle oynamak istiyorsun?” diye sorduğumda “Ben onun annesiyim o benim çocuğum, anneler çocuklarını başka kimseye vermez” diye cevap aldığımda, öğrencimin doğru analiz ettiğini fark ettim. Evet, anneliğe erken çocuklukta başlayıp Anaokulu döneminde pekiştirerek devam ediyor.
Çünkü bu kutsal özellik, çok küçük yaşlarda fark ettiğimiz ve ömrümüz boyunca artarak devam eden bir yaratılış özelliğimizdir.
Bundan dolayıdır ki ANNELİK ve ANNE OLMAK çok kutsaldır.
Hele ilk gerçek bebeğimizi kucağımıza aldığımızda, bize yeni bir başlangıç verilir. Bize çocukluğumuzun bilinç altımızda kalmış beceri ve yeteneklerini uygulama fırsatı verilmiştir. Hem anne olmak, hem de dünyaya getirdiğimiz eşsiz en değerli varlığımızı beslemek, büyütmek, içine doğduğu dünyada onun meleği olmak, ona yol gösterici olmak ve bunları yaparken karşılaştığı tüm zorlukları yavrusu için yenmeye çaba göstermek, her şeye göğüs germek. En önemlisi de yavrusunu koşulsuz sevmek. Ona sevgiyi öğretmektir.
Tüm bunlar, kadınların yaşamında yer aldığını düşününce önemini fark ettiğimiz hayat gerçekleridir. Annelik kutsaldır, “Cennet annelerin ayakları altındadır”,vb çok özdeyişler var.
Ve bu yıl yine Mayıs ayının 2. Pazar günü söylenecekler, Annelere gidilecek. Annelerimizi mutlu etmeye çalışacağız.
Ama bir gün sonra başında medyada ülkemizin herhangi bir yerinde doğuştan anne olan kadınlarımızın şiddete uğradığı, yaşamlarını yitirdiği haberlerini duyacağız.
Artık yeter! Şiddet yanlısı, onları dünya getiren bir anneleri olduğunu hatırlamadan kadınlara, çocuklarının gözü önünde eziyet eden karşı cinsten hayat arkadaşlarımız kirli, kanlı ellerinizi çekin hemcinslerimizin üzerinden.
Son olarak Yüce Önder Mustafa Kemal ATATÜRK'ün; “Ey Türk Kahraman Türk Kadını; Sen yerlerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.” sözüyle tüm annelerimizin günü kutlu olsun.