Görünmüyor ama ayakkabıları da boyalıdır, kendimden biliyorum...
Fotoğrafa baktım ama detayını okumadım...
Gözlüğünü elinde tutan adam kimdir, neyin nesidir ne merak ediyorum ne de ilgileniyorum...
Bana ne yahu!
Ağabeyin yerine kendimi koydum da, üzüldüm...
Paraya kıydım 54 beden... Pardon nedense 54 beden ceketin kolları omuzları cuk oturdu da önü kavuşmadı...
Geçenlerde paraya kıydım 56 beden, lacivert, sarı düğmeli, armalı bir ceket aldım...
Aynısı Ömer ağabeyde de var...
Adam üzerimde bir defa gördü, nereden aldığımı sordu, dilim tutulaydı da söylemez olaydım, sıkılmadan gitmiş aynısını almış, giymiş sahilde turluyor...
Yakışsa yüreğim gam yemeyecek...
Akide külahı gibi yahu... Lokumlu...
Hadi ben gencim, yakışıklıyım, karizmatik ve uçarıyım, kolej çocuğu kıvamında gezebilirim, e kalıplı da olunca ceket üzerimde kendini gösteriyor (muş) arkadaş...
Kendimi methetmek gibi olmasın, ben de söyleyenlerin yalancısıyım!
Elli kusur yaşında adama ne lazım armalı ceket, sarı düğme, jan jan, fırfır...
Pişti olacağız diye Silivri’ye gidemiyorum arkadaş...
Neyse; ne diyordum?
Empati yaptım, omlete dönen ağabeyin yerine koydum kendimi...
Kırk yılın başında yeni bir ceket alacağım hem de armalı, içime beyaz gömleğimi giyip konuşma yapmak için kürsüye çıkacağım, yeni yetmelerde beni teflon tavaya çevirecek...
Hiç acımam, acısam da çaktırmam, dalarım...
ESKİDEN OLMAZDI
Annem aradı; köydeki evlere hırsız girmiş...
Bir arabaya doluştuk, apar topar atladık gittik...
Yan yana sıralanmış mavi kapılı üç odanın, sundurmadan merdivenlerle inilen mutfağın kilitleri kırılmış...
Kerpiç evler yıkılmak üzere zaten... Kargalar ceviz kabukları ve çalı çırpı ile doldurmuş ortalığı...
Tel dolabın çekmecelerini çıkartmışlar, yatak altlarında içinde ne kadar tabak çanak olan tahta sandık varsa hepsini ters yüz etmişler...
Eskiler; yıpranan eşyaların düğmelerini bir gün lazım olur diye saklardı, bilirsiniz...
Kilimin üzeri rengârenk...
Tüpü götürmek için sökmüşler ama neden bilmem vazgeçmişler...
Naylon bir manifaturacı çantasında sararmış resimler dururdu onları bulup hatırlarımıza bakmışlar...
Ne almışlar diye soracak olursanız?
Hiç...
Para edecek bir şey bulamadıkları için kızmışlar... Giderken de avludaki dut ağacı ile armut ağacını kesmişler...
Şerefsizler!