Son keşfimiz, terk edilmiş iskelenin altından yıllar önce kaybolmuş iki genç kızın kemikleri çıkınca, tekinsiz yerlerde balık tutmama kararı aldım…
Hoş ne bileceğim tekinli mi tekinsiz mi olduğunu?
Yeniçiftlik’e yakın bir sitenin önüne dizdik yine kamışları… Gökyüzü gri, hava sakin, deniz süt liman, az ileride biz gibi balık yakalamaya çalışan iki kişi daha var…
Çalmasınlar diye zincirlenmiş bir kayığın kenarında otururken, kahverengi bir kedi musallat oldu…
Ah şu yazlıkçılar, sezon açılırken İstanbul’dan evcil hayvanlarını getiriyorlar, bakmak zor gelince, hevesleri geçince, kedileri, köpekleri sitelerde bırakıp, dönüyorlar…
Türlü uğraşlarımıza, korkutmalara, kum atmalara ve piiistlere aldırmadan, ayaklarımıza dolanan kedinin adını, geçici olarak "arsız” koyduk…
Hayvan işi biliyor, yalnız kalınca yetiştirmiş kendini besbelli, boş balık kovasının başında nöbet bekliyor, balık yakalanacak, kovaya atılacak o da kapacak, baksana sen namussuza!
Balık da yok ki…
Deryaya karşı oturuyoruz öyle… Cep telefonundan şarkı dinliyoruz, arada birkaç yudum, birkaç fırtçık nevale… Eski balık anılarını anlatıyoruz, işlerden konuşuyoruz tam muhabbetin en koyu yerinde arsız ayaklarıma dolanıveriyor, bende bir hoplamak ama!
Bir de pişkin kerhaneci…
Ensesinden tutup denize atayım diyorum bakalım ne yapacak?
Öyle bakınca kıyamıyor insan.
Hoplamalar artınca, kediyi bırakıp giden sahibine basıyorum küfrü en tumturaklısından, be Allahın adamı madem bakmayacaksın neden aldın kediyi?
Adam diyorum ya lafın gelişi, süslü bir ablaya doğum gününde hediye getirmişlerdir bunu, yavrudur, boynunda kırmızı bir kurdele vardır…
Ah canım bana kedi mi aldın muhabbetleri, öpücükler uçuşmuştur havada…
Zordur kedi sahibi olmak, yıllar önce bir arkadaşımın kedisine bakmak zorunda kalmıştım, kördü hayvan…
Kumu var bunların, ille oraya giderirmiş hacetini… Maması var, o zaman ev bark yok ki bende, bir hafta sonu ofise bırakıp gitmiştim…
Pazartesi günü işe bir geldim arkadaaaaş, oncacık kedi, altını üstüne getirmemiş mi ortalığın?
Neye kızdıysa artık, didiklemiş her yeri, bilgisayar ekranları devrilmiş, yer gök kum…
Fırçayı yedik, bir daha getirme diye tembihlendim…
Şirketin verdiği kırmızı Toros’un steyşın yerini, kulübe yaptım kediye, kumunu koydum… Gündüz ben sipariş alıyorum kedi ön koltukta, akşam arabada kalıyor…
İki gün sonra arabanın içi şehir tuvaleti gibi kokmaya başladı…
Bir gece arka koltuğu da tırmıklayıp, süngerleri çıkarınca, Saray’da bağlarda doğaya saldım hayvanı…
Sahibi soruyor tabi kediyi?
Ne oldu? Ne yapıyor? Görmeye geleceğim…
Ben habire yazıyorum… İyi, bir arkadaşın evinde bakıyoruz…
Sonra iş ciddiye binince, köyde yalnız yaşayan bir kadına ödünç verdiğimi söyledim…
Maksat arkadaş olsun, unutuldu gitti öyle!
Yakaladığımız iki balığı "arsıza” verdik giderken… Hayvan zorla sevdirdi ya kendini, helal olsun…
Arsız da kalite kedi heee… Cinsini bilemeyeceğim ama tüylü müylü bir şey...