Doğduğu günden başlayarak çocuğun kişiliği aile, okul ve yaşadığı çevre tarafından şekillendirilmektedir. Kişilik temellerinin atılmasında ebeveynlerin tutumu oldukça belirleyicidir. Çocuk, anne ve babanın belirlediği sınırlar doğrultusunda, anne babayı gözlemleyerek ve model alarak kişiliğini oluşturmaya başlar. Eğer anne ve babasıyla olumlu bir ilişki içerisindeyse, anne ve baba çocuğun kendi yeteneklerini tanıması için ve sosyal tecrübe edinmesi için gerekli alanı yaratabilmişse, çocukta olumlu bir benlik kavramı gelişmektedir.
Anne-babanın çocuklarını aşırı koruması, gereğinden fazla kontrol ederek özen göstermesi, ailenin aşırı koruyucu tutum içerisinde olduğu anlamına gelir. Aşırı korumacı tutum veya ebeveyn yaklaşımının tipik özelliği bebekleştirmedir. İlköğretim çağına gelmesine rağmen, yemeğini annesinin yedirmesini bekleyen, 11-12 yaşına gelmesine rağmen anne ve babasıyla aynı yatağı paylaşan hatta annesi tarafından yıkanan çocuk ve aile yapısı örnekleri vardır. Böyle bir ortamda, annenin ve babanın çocukla iç içe geçmiş birlikteliği, çocukta bir ebeveyn bağımlığı oluşmasına neden olabilir. Böyle bir yapı, çocuğun kendini gerçekleştirmesini engeller. Büyümesine izin verilmeyen çocuğun bu yapı içerisinde, toplumsal gelişimi de engellenmiş olur. Arkadaş ilişkileri olumsuz etkilenebilir. Bu durum arkadaşları tarafından dışlanmasına ve ilerleyen dönemlerde yanlış arkadaşlıklar kurmasına neden olabilir.
Ebeveynlerin aşırı koruyucu tutuma sahip olmalarının birkaç nedeni olabilir. İlk çocukların ölümü ya da uzun zaman çocuk sahibi olamamak bu nedenlerin en önemlilerindendir. Diğer bir neden, anne-babanın kendi çocukluklarındaki sevgi ve sıcaklıktan yoksun bir ailede büyümüş olması, bu sebeple de kendi çocukluklarında yoksun kaldıkları şeyleri vermek isterken aşırı uçta davranmalarıdır. Aşırı korumacı annenin evlilik yaşamında bulamadığı doyum ve anne-babanın aile yaşamındaki sosyal yaşam yetersizliğini çocuklarıyla olan ilişkilerinde araması da bir diğer önemli nedendir.
Aşırı korumacı aileler:
-Çocuklarından ayrılamazlar.
-Çocuklarının yapması gereken sorumlulukları kendileri gerçekleştirirler.
-Odakları sadece çocuklarıdır.
-Sürekli çocuklarını düşünüp kaygılanırlar.
-Aşırı koruyucu ve kontrolcüdürler.
Çocuklarının hareketlerine sürekli müdahale ederler, böylelikle çocuğun ihtiyacı olan oyunları ve hareket alanını kısıtlarlar. Aşırı yoğun programları nedeniyle spontane yaşayamazlar. Çocuklarının sadece haz almasına ve mutlu olmasına odaklıdırlar. Onların öfkelenmesi, üzülmesi, değerlendirme yapması onlar için kabul edilebilir değildir. Onları üzmemek, mutsuz olmalarını engellemek için yalana başvururlar, gerçekleri değiştirmeye çalışırlar. Okul ile ilgili konularda, arkadaş ilişkilerinde her zaman karşı tarafı suçlu bulurlar, çocuğun muhakeme yaparak olumlu-olumsuz davranışlarının üzerinde düşünmesini engellemeye çalışırlar. Bu tip ebeveynler; çocuklarının kusurlu veya hatalı davranabileceğini kabul edemezler. Özellikle okul çağında, okulla ilgili her bir detaydan haberdarlardır, bu detayların tamamını çocuğu için düşünür, planlar ve gerçekleştirirler.