Aşk deneyimini yaşamak, hiç kimsenin kaçamadığı ve hayatının bir bölümünde mutlaka karşılaşıp kendi olmaktan vazgeçtiği bir dönemdir. Aşk uyarılma ile başlar. İnsan, kabuğuna çekilmiş kaplumbağa misali, dış bir etken olan yoğun duygular tarafından dürtülerek uyanır. Aslında çok derinlerinde hissedilen arzunun ve eksiklik hissinin karşılanma ihtiyacıyla, insan gelecek olanın aşk olduğunu bilemeden, bilinçsiz bir şekilde uyanmayı bekler. Bu nedenle aşk; insanın çocukluktan getirdiği bütünleşme ve bir olma ihtiyacının sonucu oluşan bir duygudur.
Aslında aşkın değil, seven insanın gözleri kördür. Seven insanın her zaman kusurları görmeme veya görmezden gelme gibi bazı dezavantajlı durumları vardır. Aslında seven kişi hariç herkes ortadaki olumsuzluğu ve uyuşmazlığı görür. Ama seven insanın gözleri bağlanmış misali bir türlü bu olumsuzluğu göremez. Çünkü sevgi açlığımız var. Bu açlık, bizi hata yapmaya zorluyor. Bazen de bazı masallara kaptırıyoruz kendimizi. ‘İlk sevdiğin insanla evleneceksin, benim sevdiğim insan böyle yapmaz…' Bunun asıl nedeni salgılanan hormonlardır. Özellikle uzun bir süreden sonra ilk defa bir insana karşı bir şeyler hissedilmiyorsa, serotonin hormonu inzivaya çekilmiştir. Birisine karşı bir his içerisine girmek bu hormonların salgılanmasını artırır. Fazlaca salgılanan serotonin hormonu, sevilen kişideki olumsuz özellikleri görmenin önüne geçer.
Serotonin hormonunun bir diğer adı mutluluk hormonudur. Mutluluk hormonu da fazla salgılanınca bazı olumsuz olayları görmenin önüne geçiyor. Yani olayın özünde seven insanın körlüğü, kişinin kendi seçimine bağlı fakat farkında olmadan yapılmış bir hatasıdır. Belki de zamanla yorulan insan ve sevginin biraz daha azalarak stabilize olması, bazı şeyleri görmemizi sağlıyordur. Maalesef ki iş işten geçtikten sonra görülen gerçekler, bizi yıkmaktan başka bir işe yaramıyor. Bu süreçte, çevremizden aldığımız tepkileri dikkate alıp ‘belki doğru olabilir' desek birçok şeyi daha fazla görebiliriz. Çünkü biz ihtimali az versek de bazı şeyleri görmenin önüne kendimiz geçiyoruz. Özellikle ilk zamanlarda kendimizi fazlaca kaptırıp, bazı şeyleri görmezden gelip, olmayan şeyleri oldurmaya çalışıyoruz. Çünkü kaybetmeyi kabullenemiyoruz. Her sevdiğimiz kişinin sonuna kadar bizimle olmak zorunda olduğunu düşünüyoruz. Bu yüzden de olumsuz ihtimalleri düşünmemeye çalışıyoruz. Buna fazlaca salgılanan serotinin hormonu da eklenince karşımızdaki insanın melek olduğunu düşünüyoruz.