Eski işbirlikçilerin yine icadı kongre kurtuluşu olacak büyük bir ihtimalle. Selami Değirmenci karşıtlığı noktasıyla sınırlı tutmak haksızlık olur ama Işıklar ve Yıldırımlar’ın eski-yeni ortaklığı bu.
Erdoğan Ataç'ı ne yalan söyleyeyim biraz tutuk, mesafeli ve soğuk bilirim. Bir kasaba siyasetçisinden beklenen meziyetlerden ziyade entel tutumları, insanlara biraz yukardan bakışı var. Basın toplantısında konuşunca ağzının iyi laf yaptığını, etkin bir duruş sergileyebildiğini yeni gördüm ne yalan söyleyeyim. 'Ataç'la bu iş nasıl olur'dan ziyade gerçekten aday olup olmayacağına inanamadım kendi açıklayana kadar. Neyse bu aşamada tereddütleri yok edecek hareket geldi.
Eskilerin, yeni ortaklığına gelince bir yarışı kazanmanın bin türlü yolu vardır. Biraz tribünlere oynamakta yarar var. Parkura odaklanıp, "Bu yarışın birincisi biziz. Mecburen bizi alkışlayacaksınız" demek yerine tezahüratlardan alınan moral, hissedilen destekle gelen başarı başka olur. İnsanlar güçlü taraftan yana olmayı seçer. Yerel seçimlerden önceki ilçe kongresinden farklı olarak CHP'de aday belirleme süreci artık yok. Değirmenci'nin iddia ettiği aksine Işıklar aday olmakla kalmadı iktidar koltuğunda bugün. Ve dünün adını işitmek istemeyenleri bugün elleri patlarcasına alkışlayanları, gözüne girmek için takla atanları var Işıklar'ın.
Erdoğan Ataç, Abdullah Yıldırım'ın birinci önceliği değil, olamaz. Öyle mutluluktan bayılarak Ataç'ın adaylığına evet dediğini de hiç sanmıyorum. Önünde iki şık vardı ya ilçe başkanlığını göz göre göre Değirmenci'ye gitmesine seyirci kalacaktı ya da inadından taviz verecekti. Ne yaptığı ortada. Hem Işıklar'ın Değirmenci ile eski zamanların hatırına giriştiği hoş dostluk havasını da ortadan kaldırma fırsatını elinin tersile itecek hali yoktu. Işıklar'ın gözünde Ataç'ın adaylığı o çok istediği ve bir türlü sağlayamadığı Hakan Sefa ile eşdeğer olabilir.
Yerel yönetim iktidarı, seçimlerdeki gibi kongre sürecini de zaferle tamamlama formülünü kurdu. Bunun yanında Selami Değirmenci'nin, adaylığını açıkladıktan sonra büründüğü sessizliğin, Erdoğan Ataç'ın adaylık açıklamasından sonra pişmanlığa doğru yol aldığını düşünüyorum. Ne Silivri, ne CHP ne de Selami Değirmenci eskisi gibi değil, İlçe Başkanlığına adaylığa attığı adımın ardından asıl bu acı gerçek bir kez daha bariz bir biçimde ortaya çıktı. Kongre adaylığının kendisinden başka herkese faydası oldu, belki de işin onun açısından en açıklı tarafı özellikle karşıtlarına.
Özcan Işıklar, kongre öncesinde profesyonel bir tercih yaptı. Değirmenci ile gidilecek bir yolu olmadığı, Yıldırım ile karşılıklı çıkara dayalı işbirliğin sürdürülmesi kararını verdi. CHP'yi düşünürken, kendi istikbalini de hesaba kattı tabi.
CHP'li delegelerin oylarını ipotek altına almış olmayalım, 17 Ocak'ı bekleyelim. Siyasette 2 x 2'nin her zaman 4 etmediği gerçeğini göz ardı etmemekle birlikte, Özcan Işıklar+ Abdullah Yıldırım+Yavuz Çengel+Yılmaz Kandemir'in Erdoğan Ataç’ın İlçe Başkanlığı etmemesi olasılığı mevcut koşullarda mucizeye kalmış. İstedikleri ismi CHP'nin başına getirmekle olağan üstü bir başarı elde ettiğini sananları erkenden uyaralım, yumurta kapıya dayandıktan sonra elektroşok uygulamak yerine; işin zor tarafı asıl ondan sonra başlıyor. Örgüt ayağında tabanın desteği ve yönetim ile partililer arasında açılan mesafelerin kapanış notu genel seçimlerde ilk kendini hissettirecek. Sayılı zaman çabuk geçer, AKP'nin elinden çekip aldıkları iktidarı kucağınıza bırakan Silivri halkına size verdiği kadar kıymetli bir karşılık sunmanız gerekir.
HAMAMA GİREN TERLER
Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar'ın son dönem özgüveni yara aldı. Nereden mi çıkardım bunu? Bilgi birikimi ile duruşu konusunda bir insan ne kadar emin olursa olsun iktidara gelince afallar. Bir tarafta her şeyi mükemmel yaptığınızı söyleyen insanlar diğer tarafta neredeyse her yaptığınızı eleştirenler. Aradaki uçurumda kayboluyorsunuz. Yüzünüzü karşı doğrular ile iyiliğinizi söyleyenlerin büyük bir kısmı sizin iki adım öteye gitmeniz ile beceriksizliğinizi dillendirmeye başlıyor. Silivri Kaymakamı Ahmet Mesut Demirkol, bir konuşmasında "Sizi eleştirilenleri sorgulayın ama her şeyi iyi yaptığınızı söyleyen insanlara kuşkuyla yaklaşın" mealinde bir şeyler söylemişti. Bir insanın her şeyi kusursuz yapmasına zaten imkan yok da, size yanlışınızı söylemeyenlerin dostunuz olma ihtimali yok.
İnsanlar siyaset sahnesinde demokrasiyi, çok sesliliği savunurken iktidara gelince kendi söylediklerinden doğan söz hakkını bile başkalarına tanımazsa burada sıkıntı var demek. Ve asıl sıkıntı söz hakkı tanınmayandan ziyade, buna engel olan davranışı sergileyen de. Çok ufak belki de önemsiz bile sayılabilecek bir tutum, kocaman bir güveni, inancı sarsar. Süper güzel bir yemeğin ortasında ezik bir sineğin yarattığı etki gibi. O sineği düşürdükten sonra yemeğin hazırlanması için harcanan emeklere ne oldu? Olağanüstü bir aşçı oluşunuz da güme gitti! Muhalefete laf çarpıştırıp "Söz hakkı tanımıyorum" demek Işıklar'a hiç yakışmadı. Karakaş o cevabı havada karada verir ama Işıklar bu davranışı kendine nasıl yakıştırdı benim asıl takıldığım nokta bu. Bizim kocaman demokrat başkanımız muhalefetten iki çifte sözü esirgedi, ki kendinin neden olduğu cevap hakkı. Işıklar'ın bu tutumu hiç yabancı gelmedi bana. AKP de geçmiş dönemde defalarca CHP'li üyelere aynısını yapma hatasına düştü. Turan'ın iktidar sarhoşluğu ve tecrübesizliğine verdiğimiz bir çok tutum Işıklar için hiç geçerli değil. Belediyecilik konusunda da siyaset alanında da ders verecek niteliğini görmüşken bu yaptığı hiç olmadı.
AKP'nin grup sözcüsü Karakaş fikrini kamuoyuna yansıttı, Işıklar ardından cevap verdi. Bu bir savaş değil. İster iktidar ister muhalefet olsun, isterse de sıradan bir insan olsun herkesin fikrini ifade etme hakkı var. Kaldı ki siz birine bir şey söylerken, cevap hakkını yok sayamazsınız. Yargıda karşılıklı hakaret bile cezasızlık sebebidir. Çok şükür bizde işler o boyuta gelmedi. Konuşarak anlatamayacağımız, izah edemeyeceğimiz bir durumumuz yok. Ama şimdi muhalefetin grup sözcüsüne mecliste söz hakkı vermeyen bir başkanın tutumuyla demokratlığına dair inancımızı sorgulatan bir Başkan hareketimiz var. Sanki muhalefetin söyleyecek her hangi bir sözüne verilecek cevabı yokmuş gibi.
Adamın ortalağı idare etmek için canı çıkarken, dert ettiğim konuya bakın! Başkalarını bilmem ama ben Işıklar’dan yapamayacağı birşey hiç beklemedim. Karakaş’a yönelik hareketi konusunda çok bilinçli davrandığını da düşünmüyorum, hatta pişman olduğunu bile sanıyorum. O hatalarını da doğrularını da iyi biliyor. Ama bunu bilmek bazen yeterli gelmiyor. Bu durumlardan birine şahitlik ettik her halde. Çözümü mümkün olmayan bir sorunumuz yok!