İş insanı Aynur Süleymanoğlu, Bulgaristan göçmenleri için Cumhuriyetin 100. yılının anlamını şöyle açıkladı: “İnsanoğlunun yaşamı sürecinde karşılaşabileceği en talihsiz olaylardan birisi, göçe zorlanarak, yıllarca yaşadığı topraklardan uzak kalmasıdır. İnsanoğlu, kendi isteği ile yer değiştirebildiği gibi, Osmanlı klasik sisteminde mecbur kılınan şartlar nedeniyle göç ettirilmiştir. Balkanlar'da Türk azınlığın en yoğun olduğu ülkelerden biri Bulgaristan'dır. Osmanlı Devleti, kuruluş döneminden itibaren yürütülen iskân politikası sayesinde, Anadolu'dan Balkanlara çok sayıda Müslüman Türk nüfus yerleştirmiştir. Devlet sistemi toplu yer değiştirmeleri üç temel nedene dayandırdı. Birincisi; devletin sürekli büyümesi sonucunda genişleyen topraklardaki hakimiyetini güçlendirme isteğidir. Bunun için Müslüman nüfus fethedilen topraklara topluca iskân edilmiş. Böylece yeni fethedilen topraklarda kökleşme gerçekleşmiş. Ayrıca eski ahali ile yeni ahalinin kaynaşması da sağlanmış. İkinci neden; ekonomi temelde tarıma dayandığından tarım yapacak nüfusun azalmasının engellenmesi isteğidir. Üçüncüsü ise devlet içinde düzenin ve güvenliğin sağlanması isteğidir.
Zamanla, söz konusu göç tersine dönerek Balkanlar'dan Anadolu'ya doğru yön değiştirmiş ve siyasi gelişmelere paralel olarak Cumhuriyet döneminde de devam etmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarına tekabül eden 1923 ile 1949 arası dönemde, Türkiye ve Bulgaristan arasında yapılan ikili anlaşmalar çerçevesinde yaklaşık 220 bin Müslüman Türk göç etmiş. 1950-1951 yılları arasındaki süreçte 154.198 kişi, 1979-1988 yılları arasında 345.000 kişi ve son olarak 1984-1989 tarihleri arasında ise Bulgaristan'ın sistematik politikasının bir ürünü olarak bu göçlerin en büyüğü, 1989 zorunlu göçü yaşanmış; 442.800 kişi.
Uluslararası düzeyde, evrensel olarak kabul görmüş bir “göçmen” tanımı bulunmakta. Göç süreci beraberinde kültür, gelenek ve yaşam biçimlerini yeni yerleşim alanlarına taşımakta ve beraberinde getirdikleri birikimler yeni ilişkiler örüntüsünü ortaya çıkarmakta. Yeni gelen göçmenlere uyum sürecinde akrabalarının, iş bulma, barınma ve diğer konularda bulunmaları sosyo-kültürel açıdan dayanışma gösterdiklerinin kanıtı. Bulgaristan'dan Türkiye'ye göç eden Türkler, bir yandan yeni mekanlarına alışmaya çalışırken, diğer yandan birçok sorunla karşılaşıyor. Haklarımızda, ülkemizdeki birçok yerli halkın, bizleri Bulgar olarak bilmeleri ve dışlanmalarımız bizleri oldukça rahatsız eden konuların en başında gelmekte. Göçmenlerin çoğu en az ilkokul ve lise mezunu. Üniversite mezunu olanlar da azımsanmayacak kadar önemli sayıda. Çalışma hayatı içerisinde etkin olan göçmenler, kadın-erkek çalışmakta ve ekonomik anlamda çabuk toparlanmakta. Birçoğu Bulgaristan'dan meslek sahibi olarak gelen kalifiye göçmenler, yerleştikleri bölgenin gelişimine de katkıları olmuştur. Kadın-Erkek çalışarak ekonomik alanda çabuk yükseldikleri için bazı yerli halk tarafında ötekileştirildiği bile olmakta. Genelde, göçmenler hakkında yapılan görüşmelerde; “Göçmenler çalışkan insanlardır, birbirimize yardım ederiz, Göçmenler başarılı insanlardır, Avrupa görmüşlerdir” tarzı ifadeler sıklıkla kullanılmakta.
Bulgaristan'da yaşayan Türkler, Mustafa Kemal Atatürk hakkında Türkiye Cumhuriyetini kurduğu ve ilk Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olduğunu, bir başkomutan, reformcu ve barışı savunan bir devlet adamı olarak tanıdı ve onu hep çok sevdi. Tıpkı onun da Bulgaristan'ı çok sevdiği gibi. 1913-1915 yıllarında Mustafa Kemal, Bulgaristan'da Askeri Ataşe olarak görev yapar. Ancak, Bulgaristan/Sofya'daki yaşamı, Mustafa Kemal'in askeri ve politikacı olarak gelişmesinde yeni bir ivme kazandırmıştır. Onun Avrupalı bir toplumda ilk yaşam sürecidir. Fransa'da biraz kalmıştır, ancak orada zamanını daha çok askeri faaliyetlerle geçirmiştir. Sofya'nın o zamanlarda orta ölçekli bir şehir olmasına rağmen, 1913'te Avrupa kültürünün esintisi ile yaşam tarzı ve uygar ilişkiler pekişmiştir. Ve çok kısa bir zaman sonra Bulgaristan Başkentinin siyasi ve kültürel hayatının vazgeçilmez simalarından biri haline gelmiştir. Böylece Bulgaristan Mustafa Kemal'in haraketli hayatında ileriye dönük örnek aldığı, Cumhuriyetin kuruluşunda, yapı taşlarının oluşmasında, eğitimden yönetime, kültürden sanata, üretimden tarıma bunları yansıtmıştır.
Cumhuriyet'in ne canlar verilerek, ne zorluklarla kazanıldığını anlamak ve yeni nesillere de anlatmak, aktarmak adına; bizler Bulgaristan Göçmenleri olarak, Atamızın ve Cumhuriyetin ışığında yol almaya ve o yolun ışığıyla aydınlanmaya devam edeceğiz. Yine bu aydın yolda ilerlerken, günümüzde çok daha anlam ifade ettiği üzere Atamız'ın“Yurtta sulh, cihanda sulh” sözündeki “Barış ve Kardeşliği” bir rozet gibi aklımızda ve yüreğimizde taşıyarak yol alacağız.”
Kaynakça:
Cumhuriyet Döneminde Bulgaristan'dan Türkiye'ye Kitlesel Göçler/Karatay Sosyal Araştırma Dergisi, 2-2019
Atatürk'ün Sofya'daki geçirdiği günler/Kırcaali Haber
Bulgaristan Göçmenlerinin yaşadıkları sorunlar/Gonca Eren