
Eğitim-İş Sendikası MEB tarafından hazırlanan 2017-2018 eğitim-öğretim yılı Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Taslak Müfredatı değerlendirdi.
Eğitim-İş Sendikası, MEB'in Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Taslak Müfredatı üzerinde incelemelerde bulunarak yazılı bir açıklamada bulundu. Eğitim İş'e göre müfredatta “Atatürk, diğer inançlar, laiklik yok cihada övgü ve mezhepçilik var!”. Açıklamada yer verilen ifadeler şu şekilde: “Eğitim-İş olarak, MEB'in henüz açıkladığı Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Taslak Müfredatı üzerindeki incelemelerimizde; Atatürk ve laikliğe dair tüm konuların çıkarıldığını, diğer dinlerin değil sadece Sünniliğin ve hatta Sünniliğin sadece belli mezheplerinin anlatıldığını tespit ettik. Diğer inanışlara sahip insanlara, dini farklı yorumlayanlara, inanmayanlara karşı tahammülsüz bir toplumun nasıl yaratılacağının rotası olan bu taslak müfredatın, ‘taslak' sıfatı taşımasını bile kabul etmiyoruz!
Milli Eğitim Bakanlığı'nın zorunlu tutulan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine dair açıkladığı taslak müfredat, bugüne kadar ki en mezhepçi ve ümmetçi anlayışa sahip eğitim programıdır.
Bunun bir taslak çalışma olduğu ve önerilerle son şeklini alacağının Bakanlık tarafından vurgulanması da ilerici kamuoyuna bir avuntu olamamaktadır zira yeni müfredatın da nasıl bir “ben yaptım oldu”cu anlayışla hazırlandığı gerçekliği sıcaklığını korumaktadır.
Eğitim-İş olarak, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Taslak Müfredatı'nın öngördüğü konulara ve içeriklerine indiğimizde şu tespitleri yaptık:
“CİHADA VE CİHADCILARA ÖVGÜLER VAR!”
• Yaşattığı dehşet ve terörle sadece Ortadoğu'ya değil tüm Dünya'ya kabus olmuş IŞİD gerçeği, hayatımızın tam ortasındayken, taslak müfredata “CİHAD” kavramı bir ibadet gibi koyulmuştur. Yani bu uğurda kafa kesen radikal İslamcı örgütlerin varlığına rağmen müfredata göre; cihad, namaz kılmak, oruç tutmak gibi bir İslam şartıdır. Hatta İslam'ın diğer gereklerini yerine getiren bir Müslüman, cihad etmiyorsa ibadetini eksik yapıyordur. Bu anlayışı çocuklarımız ve hatta geleceğimiz için sakıncalı buluyoruz.
• Tıpkı seçimli dini derslerin müfredatında olduğu gibi bu dersin de müfredatında laiklik ve cumhuriyet değerleri göz ardı edilmiştir. Oysa müfredatın ve bu dersin amaçlarının en başında yer alması gereken husus laiklik ilkesidir. Zira Milli Eğitim Temel Kanunu emretmektedir. Her ne kadar açıklamalar bölümünde bu kanuna göre ve laiklik ilkesine göre davranıldığı iddia edilse de, müfredatın hazırlanmasında hiçbir biçimde laiklik dikkate alınmamıştır, “dindar ve kindar” bir nesil yetiştirme niyeti “mezhepçilik” ile pekiştirilmiştir.
“DİN DERSİ DEĞİL, SADECE İSLAM'IN DERSİ”
• Taslak müfredatta 4.sınıf için yer alan ünite adları; Günlük Hayatta Dini İfadeler, Dinle İlgili Temel Kavramlar, Hz. Muhammed'i Tanıyalım, Din ve Temizlik şeklindedir. Bu sınıf düzeyinde Sünnilik dışında hiçbir mezhebe ve inanca yer verilmediği görülmüştür. Bu da dersin, genel olarak din değil, İslam dersi olduğunun tek başına kanıtı olmuş, devletin tüm dinlere ve tüm dinlere sahip yurttaşlarına eşit durması ilkesi çiğnenmiştir.
• Günlük Hayatta Dini İfadeler ünitesinde Alevi kurumlarının talebine rağmen; dualarda kullanılan “bismişah” sözünün ve “amin” yerine söylenen “Allah Allah” sözünün ders müfredatına konulmadığı görülmüştür. Yalan yanlış bir Osmanlıcılık övgüsüne her fırsatta sığınan AKP iktidarının emrindeki bakanlık, Yeniçeri yeminlerinde bile yer alan bu ifadeleri, hasır altı etmiştir.
• Aynı ünitede; besmele, hamd ve şükür, tekbir, salavat, selam gibi sözcüklerin yanısıra “Kelime – i Tevhid” ve “ Kelime – i Şehadet” kavramları da yer almıştır. Ancak açıklama ve kazanım ksımında Kelime – i Şehadet ve Kelime – i Tevhid'de, Alevi ve Şiilerin söylediği; “Aliyyen veliyyullah” ifadesine değinilmemiş ve bu ifadenin dördüncü sınıf müfredatına alınmadığı görülmüştür. Dördüncü sınıfta bazı duaların müfredata konulduğu görülmekle birlikte hiçbir Alevi Bektaşi duasına / gülbengine yer verilmiyor.
“CEMEVLERİ BİR ‘YER', ALEVİLİK İSE BİR ‘KÜLTÜR'!
• “Hz. Muhammed'i Tanıyalım” adlı ünitede de Sünni anlayış doğrultusunda bir peygamber algısının esas alındığı tespit edilmiştir. Ancak deyim yerindeyse “yasak savma kabilinden” ehlibeyt kavramına yer verildiği ve adeta vitrinlik olsun diye Kevser Suresi'nin Alevi ve Şii yorumundan bahsedildiği Kazanım ve Açıklamalar kısmında göze çarpmaktadır.
• Görüleceği üzere dördüncü sınıf müfredatı tamamen Sünni anlayış doğrultusunda hazırlanmıştır. Alevilik Bektaşilik ve Şiilikle ilgili olduğu düşünülen hususlar da özellikle Sünni anlayışın da reddetmediği konulardan seçilmiştir. Yani Sünni bakış açısı burada da hakim unsur olmuştur.
• Beşinci sınıflar için öngörülen müfredat içeriği de maalesef aynı koyu Sünni bir bakış açısından ibarettir. Yine yasak savma kabilinden olmak üzere dua konusu işlenirken Alevi Bektaşi dua örneklerine yer verileceği açıklama kısmında belirtilmekle birlikte hiçbir dua örneği açıkça ifade edilmiş değildir.
•İlginç olan bir diğer nokta da yer verileceği belirtilen Alevi Bektaşi dua örnekleri de “Kültürümüzde Dua Örnekleri” başlığı altında konu edilmiştir. Sünni anlayış açısından dualar için “kültür” tabiri kullanılmazken, Alevilik ve Bektaşilik için daima kültür ifadesi kullanılmaktadır. Bu da Aleviliğin bir inanç olarak değil de kültürel – folklorik bir unsur olarak görüldüğünün bir göstergesidir. Nitekim Alevilikteki Muharrem Orucu uygulaması da yine “Kültürümüzde Muharrem Orucu ve Aşure” başlığı altında ele alınmıştır. Ne ilginç ki Muharrem orucunun sözde işlendiği ünitenin adı da “Ramazan ve Oruç” adını taşıyor. Yani Muharrem orucu bile Ramazan'la birlikte ele alınıyor. Ayrıca Muharrem orucunun farz değil de nafile bir oruç olduğu açıklamalar kısmında belirtiliyor. Bu ifade tam bir Sünni bakış açısını yansıtmıştır. Zira Muharrem orucu Alevilikte farz hükmündedir. Sünnilikte ise nafiledir.
• Tespit edildiği üzere beşinci sınıf müfredatına da Sünni anlayış hakim durumdadır. Gerek dördüncü sınıf gerekse beşinci sınıf müfredatında AİHM kararlarının hiç dikkate alınmadığı görülmüştür.
“ATATÜRK'ÜN LAİKLİK ANLAYIŞI” KONUSU ÇIKARTILMIŞ”
• Evvelki programda yer alan Atatürk'ün Laiklik Anlayışı vb. Atatürkçülükle ilgili konular tamamen kaldırılmıştır. Taslak müfredatta laiklikle ilgili hiçbir konu kendine yer bulamamıştır. Oysa Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin temel amaçlarından biri öğrencilere laiklik düşüncesini öğretmektir.
EĞİTİM İŞ OLARAK DEĞERLENDİRMEMİZ
Eğitim-İş olarak, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Taslak Müfredatı'na dair değerlendirmemiz şöyledir:
- Söz konusu müfredat, taslak olmayı bile hak etmeyecek kadar çağdışı ve dini terör örgütleriyle mesafesiz duran bir metindir.
- Söz konusu taslak müfredat, MEB'in açıkladığı yeni genel müfredat ile birlikte değerlendirildiğinde, Atatürk'e, onun hatırasına ve yol arkadaşlarına, Cumhuriyet'in değerlerine bir saldırı olduğu açıktır. Bu taslak müfredatta da Atatürk'e ilişkin tüm konuların çıkarılması, içinde Atatürk sevgisi olan çocuklardan cahil/gerici bir toplumun yaratılamayacağının bilinmesinden gelmektedir. Eğitim-İş olarak çocuklarımızla Atatürk'ün, çağdaşlığın, laikliğin, bilimselliğin bağının koparılmasına asla müsaade etmeyeceğiz!
- Diğer dinlerin ve inanışların neredeyse yok denecek kadar az tanıtılması, çocukların din ve inançları kavramasında eksikliğe yol açacak bir yönlendirmedir. Bu yolla hem devletin laiklik ilkesi, hem Türkiye'nin imzacısı olduğu uluslararası sözleşmeler, hem de Milli Eğitim Temel Kanunu hiçe sayılmıştır.
- Siyasi iktidarın gücünü artırmak için toplumu bölmeye ve mezhepçiliği yükseltmeye dair gayretinin, taslak müfredata aynen yansıması tesadüf değildir. Çocuklarımızın geleceği üzerinden siyasi hesaplar yapmak, herkes için çok büyük bir tehlikedir.
- Bu değersiz ve tahammülsüz metni, taslak bile olsa, kamuoyuna sunma cüretini ayıplıyor, daha yaşanabilir, daha çağdaş insanların yaşadığı bir Türkiye için, çocuklarımızın eğitiminin büyük önem arz ettiğini hatırlatıyoruz.”