Silivri CHP Örgütü Halk-Lis Başkanı Çağla Türkmen, yaptığı yazılı açıklamada kendini tanıttı ve gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunarak mesajlarını iletti.
Silivri CHP Örgütü Halk-Lis Başkanı Çağla Türkmen, yazılı yaptığı basın açıklamasında kendini ve yaptığı göreve ilişkin bilgi verdi, gündemi değerlendirdi.
Türkmen'in kendini tanıtarak başladığı açıklaması şöyle: “Hepinize selamlar sevgili Silivrililer. Öncelikle ilk kez bu kadar çok kişiye ulaşacak olan bir yazı yazdığımı ve bu yüzden olur da sürç-i lisan edersem affınıza sığındığımı belirtmek istiyorum. İşe kendimi tanıtarak başlayayım. Adım Çağla Türkmen, 15 yaşındayım, lise 1. sınıf öğrencisiyim ve bazılarınızın bildiği gibi 4 aya yakın bir süredir Silivri Halk-Lis başkanlığı görevindeyim. Bir diğer deyişle Silivri'de yaşayan, 18 yaşını geçmemiş ve CHP'ye gönül veren tüm öğrencilerin yol arkadaşı olduğum söylenebilir. Görevimin hakkını elimden gelen en iyi şekilde vermek için çabalıyorum.
“GENÇLİĞİN UYANIŞI ÜLKEMİZİN KÖTÜ GİDİŞATINA DUR DEME İSTEĞİDİR”
Çoğu kişi bulunduğum görevi duyduğunda aynı tepkiyi veriyor “siyaset'in içinde bu denli aktif bulunmak için yaşın erken değil mi?” İşte bu yazımın esas konusu da bura başlıyor. Hayır, aslında hiç de erken değil. En azından günümüz şartlarına bakıldığında değil. Benim örgütümde yer alan benden daha küçük, ortaokul öğrencisi olan 12-13 yaşlarında arkadaşlarım da var ve sizi temin ederim bu işi kesinlikle gönül vererek yapıyorlar. Hiçbir zorlama olmadan, başka amaçlar gütmeden, seve seve, isteye isteye haftanın 2-3 günü tıpış tıpış parti binamıza gelip gidiyor yapılacak bir iş var ise yardım ediyorlar.
Peki, gençliğin bu kadar genç yaşta bu tür sorumlulukların altına bile isteye girmesi sizce neyin alametidir? Neye yorulabilir? Gençlik uyanıyor sevgili Silivrililer, hatta resmen zorla uyandırılıyor. Gezi Parkı olaylarıyla başlayan bu uyanma süreci 15 Temmuz darbe girişimiyle ile iyice kızıştı.Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na daha birkaç gün önce yapılan terör saldırısı bizleri uyandırdı. Gençlik bir şeylerin ters gittiğinin farkında ve yardım edecek, destek olacak alanlar yaratmaya çalışıyoruz kendimize. Bir neferi olduğum ilçe Halk-Lis örgütünün her hafta biraz daha kalabalıklaştığını, her hafta aramıza yeni yüzler katıldığını söylemek kesinlikle yanlış olmaz. Gençliğin memleket meseleleriyle alakadar olduğunu bilmek elbette son derece sevindirici bir şey ancak bu “uyanışa” sebep olan hadiselerin çoğunun da oldukça nahoş olduğunu söylemek de çok üzücü...
Bunun son büyük örneği de 15 Temmuz'dur. FETÖ'nün ülkemize yapmaya çalıştığı darbe teşebbüsü sebebiyle hayatını kaybeden tüm asker, polis ve vatandaşlarımızı saygıyla anıyor ve selamlıyorum.
Ben de “En kötü demokrasi, en iyi darbeden iyidir” şeklinde düşünüyor ve hem darbe teşebbüsünü gerçekleştiren terör örgütünü hem de onları bu denli tepemize çıkaran, içimize sızdıranları şiddetle kınadığımı belirtmek istiyorum.
Gençliğin bu daha önce de vurguladığım “uyanışını” 15 Temmuz gecesi örneğinde olduğu gibi ülkemizin kötü gidişatına bir dur deme isteği olarak yorumluyorum ben.
“ALIŞMAYACAĞIZ DEDİĞİMİZ DURUMLARA ALIŞTIK, ALIŞTIRILDIK”
Bir katkıda bulunmak, çaba harcamak istiyorlar, istiyoruz! Ülkemizde öyle bir ortam oluştu, oluşturuldu ki artık her şey normal geliyor. Her gün günde en az 3-5 şehit haberinin gelmesi, darbe ve ardından ilan edilen OHAL… Tüm bunlar günlük yaşamımızın bir parçası haline gelmiş durumda. Çok üzülerek söylüyorum ki inatla “alışmayacağız, alışmayacağız!” dediğimiz bu durumlara alıştık, alıştırıldık…
İlçemizde yapılacak olan her türlü festival, konser, organizasyon etkinliğine bile “nasıl olsa şehit haberi gelir, patlama olur bir şey çıkar da iptal edilir” gözüyle bakmaya başladık. Gündelik hayatlarımız bu tür “olağanüstü” olayları “olağan” görmemize sebep olacak raddeye geldi ve bu beni ciddi anlamda üzüyor…
“VATANIMIZA SAHİP ÇIKMAK İSTİYORUZ”
30 Ağustos Zafer Bayramı ise geldi çattı. Bu seneki 30 Ağustos'u sesimizi duyurmak, isteklerimizi dile getirmek üzere güzel bir fırsat olarak görüyorum ben. Biz, Atatürk'ün Gençliği olarak ille de demokrasi istiyoruz, ille de laiklik, ille de vatanımıza sahip çıkmak istiyoruz.
30 Ağustos 1922'de, Dumlupınar'da, Gazi Mustafa Kemal'in başkumandanlığında zaferle sonuçlanan Büyük Taarruz'u anmak için kutladığımız bu çok özel milli bayramımızda, bu sene sesimizin her zamankiden gür çıkması, ülkemizde yaşanan kötü hadiseler karşısında boynumuzun bükülmemesi, sesimizin kısılmaması gerektiğine, coşkuyla inadına haykıra, haykıra bayramımızı kutlayarak bu cennet vatan uğruna kan döken şehitlerimizi gururlandırmamız gerektiğine inanıyorum.
Ülkemize düşmanlık besleyen hainlere verilecek en yerinde cevabın bu olduğunu düşünüyorum. Dimdik durmak, birbirimize sımsıkı kenetlenmek ve haykırmak! Demokrasiye, laikliğe ve hepsinden önemlisi vatanına sahip çıkmak isteyen tüm vatandaşlarımızı da sadece 23 Nisan'larda, 19 Mayıs'larda, 30 Ağustos'larda değil; her gün yanımızda görmekten şeref ve kıvanç duyacağımızı da belirtmek istiyorum. Mutlu ve kutlu bir bayram geçirmeniz dileğiyle…Yaşasın Türkiye...Yaşasın CHP...”
Haber Merkezi