Ateşle Oynayan Kız, Stıeg Larsson’un Milenyum üçlemesi adını verdiği serinin ikinci kitabı...
İlk kitap Ejderha Dövmeli Kız’ı geçtiğimiz yılın aralık ayında okuyup, düşüncelerimi sizlerle paylaşmıştım...
Sanıyorum serinin üçüncü kitabı 2011 yılının bahar aylarında okuyucu ile buluşacak...(!)
Yazıyı kaleme almaya başlamadan önce, internette kitapla ilgili okuyucunun yaptığı yorumları okudum...
Genelde ilk kitap ve ikinci kitap arasında karşılaştırmalar yapılmış, özetle Ateşle Oynayan Kız, Türk okurlar tarafından beğenilmiş...
Amacım kesinlikle çıkıntılık yapmak değil ama “Ateşle Oynayan Kız” benim için tam bir hayal kırıklığı oldu...
Bunun sebebi beklentimi yüksek tutmuş olmam, olabilir...
Kurgu müthiş, anlatım sürükleyici fakat çok fazla detay ve gereksiz bir sürü karakter var...
Hikâye kıvrımların arasında kaybolmuş gibi!
En kötüsü de; kitabın sonunun tahmin edilebilir olması...
Katilin kim olduğunu biliyorsunuz yani!
Sadece Zala ve Salander arasındaki bağa şaşırdım, o kadar...( O bağı da yazsam şimdi kitabı okuyacaklara ayıp olacak)
&&&
Milenyum dergisinde yeni çalışmaya başlamış ve aynı evi paylaşan iki gazeteciyi Mikael Blomkvist ölü olarak bulur...
İkisine de tek el ateş edilmiştir ve gazeteciler kadın ticareti yapan bir örgüt hakkında araştırma yapmaktadır...
Cinayet silahı apartmanın bodrum katında bulunur...
Silah, Avukat Bjurman üzerine kayıtlıdır ve üzerinde kahramanımız Lisbeth Salander’in parmak izleri vardır...
Çok geçmeden Bjurman’ın da öldürüldüğü anlaşılır... Ülke çapında emsali görülmemiş bir insan avı başlar...
Üç insanın katili gerçekten Salender’midir?
Hamiş: Ateşle Oynayan Kızı İsveççeden çeviren Ali Arda’nın ellerine sağlık...