ÇOCUK İŞÇİLER
BANKALARI DEĞİL, ÇOCUKLARI KRİZDEN KORUYUN
Türkiye 1992 yılında Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) Çocuk Emeğinin Sona Erdirilmesi Uluslararası Programı'na (IPEC) imza koyan ilk 6 ülke arasında yer almaktadır.
Ülkemizin imzaladığı kötü şartlardaki çocuk işçiliğinin yasaklanması ve ortadan kaldırılmasına ilişkin acil önlemler sözleşmesi maddelerine baktığımızda
a) çocukların en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliğine dahil olmalarının önlenmesi;
b) çocukların en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliğinden uzaklaştırılmaları, sosyal uyumları ve rehabilitasyonları için gerekli ve uygun doğrudan yardım sağlanması;
c) çocukların en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliğinden uzaklaştırılmaları için ücretsiz temel eğitim ve mümkün ve uygun olduğu takdirde mesleki eğitim sağlanması;
d) özel olarak riskli durumda bulunan çocukların belirlenmesi ve onlara ulaşılması, ve
e) kız çocuklarının özel durumunun dikkate alınması. Temelinde imzası olan devletlerin sorumlulukları bulunmaktadır.
Çocuk ve genç işçilerin çalıştırılma usul ve esasları hakkında ki 06 Nisan 2004 tarihli yönetmelik Uluslar arası imzalanan protokoller amaç alınarak hazırlanmıştır.
Bu Yönetmeliğin amacı, çocuk ve genç işçilerin sağlık ve güvenliklerini, fiziksel, zihinsel, ahlaki ve sosyal gelişmelerini veya öğrenimlerini tehlikeye atmadan çalışma şekillerinin esaslarını belirlemek ve ekonomik istismarlarını önlemektir.
Bu Yönetmelik, 4857 sayılı İş Kanununun 71 inci maddesi gereğince, 18 yaşını doldurmamış çocuk ve genç işçiler bakımından yasak olan işler ile 15 yaşını tamamlamış, ancak 18 yaşını tamamlamamış genç işçilerin çalışmasına izin verilecek işler, 14 yaşını bitirmiş ve ilköğretimini tamamlamış çocukların çalıştırılabilecekleri hafif işler ve çalışma koşullarına ilişkin usul ve esasları kapsar.
Tanımlar;
Genç işçi: 15 yaşını tamamlamış, ancak 18 yaşını tamamlamamış kişiyi,
Çocuk işçi: 14 yaşını bitirmiş, 15 yaşını doldurmamış ve ilköğretimini tamamlamış kişiyi,
Hafif iş: Yapısı ve niteliği itibariyle ve yerine getirilmesi sırasındaki özel koşullara göre;
a) Çocukların gelişmelerine veya sağlık ve güvenliklerine zararlı etki ihtimali olmayan,
b) Okula devamını, mesleki eğitimini veya yetkili merciler tarafından onaylanmış eğitim programına katılımını ve bu tür faaliyetlerden yararlanmasını engellemeyen işleri,
Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılma Esasları
Madde 5 -Çocuğun ve genç işçinin işe yerleştirilmesinde ve çalışması süresince güvenliği, sağlığı, bedensel, zihinsel, ahlaki ve psikososyal gelişimi, kişisel yatkınlık ve yetenekleri dikkate alınır.
Çocuk ve genç işçiler, okula devam edenlerin okula devamları ile okuldaki başarılarına engel olmayacak, meslek seçimi için yapılacak hazırlıklara ya da yetkili makamlar tarafından yeterliliği kabul edilen mesleki eğitime katılmasına engel olmayacak işlerde çalıştırılabilirler.
İşverenler çocuk ve genç işçilerin tecrübe eksikliği, mevcut veya muhtemel riskler konularında bilgisizlik veya tamamen gelişmiş olmamalarına bağlı olarak gelişmelerini, sağlık ve güvenliklerini tehlikeye sokabilecek herhangi bir riske karşı korunmalarını temin edeceklerdir.
Çocuk işçilerin çalışmasına izin verilen hafif işler Ek-1'de, genç işçilerin çalışmasına izin verilen işler Ek-2'de ve 18 yaşını doldurmamış çocuk ve genç işçiler bakımından yasak olan işler Ek-3'te belirtilmiştir.
Devletin Yükümlülükleri
Eğitim
Madde 14 -Bakanlık;
a) Çalışan çocuk ve gençlerle ilgili konularda ailelerin, işçi ve işveren sendikalarının, meslek kuruluşlarının, işverenlerin, toplum ve bireylerin duyarlılaştırılması ve bilgilendirilmesi amacıyla seminer, toplantı, konferans, sempozyum benzeri eğitim programları düzenler, bu amaçla kitap, broşür, dergi yayınlar ve eğitim materyali hazırlar.
b) Çalışan çocuk ve gençlere yönelik olarak çalışma ilişkileri, iş sağlığı ve güvenliği, yasal hakları ve benzeri konularda eğitim seminerleri düzenler ve çalışan çocuk ve gençlerin bu programlara katılımının sağlanması için gerekli tedbirleri alır.
c) Çocuk ve genç çalıştırılan işyerlerinde ve işlerde, kontrol ve denetim yetkisi bulunan kurum ve kuruluşlarda konu ile ilgili çalışanlara bu konudaki mevcut yasal düzenlemeler ve bunların uygulanması ile gerekli diğer hususlarda eğitim semineri verir.
İnceleme-Araştırma
Madde 15 -Bakanlık, çocuk çalıştırılan işyerlerinde ve işlerde, çocuk ve genç işçilerin sağlık durumları, fiziksel, zihinsel, sosyal ve mesleki gelişimleri, iş sağlığı ve güvenliği koşulları ve çalışma ilişkileri konularında inceleme ve araştırmalar yapar. İnceleme ve araştırmalar ile elde edilen bulguları, sorunları ve çözüm yollarını içeren bilgileri yayınlar.
10 Haziran 2003 tarihinde yürürlüğe konulan 4857 sayılı İş Kanunu'nda, çocukların bir kısmının çalışmasına izin verilmeye devam edilmiştir. Kanuna göre, 15 yaşını dolduranlar çalıştırılabileceklerdir. Kanunda temel eğitimlerini tamamlamış olanlardan, bedensel ve ruhsal sağlıkları olumsuz etkilenmeyecek olan 14 yaşını doldurmuş çocukların da, eğitimlerini olumsuz etkilememesi kaydıyla, hafif işlerde çalıştırılabilmelerine olanak sağlanmıştır.
Görüleceği üzere, barındırdığı istisnalar nedeniyle uluslararası çalışma sözleşmelerine uygun olmakla birlikte 4857 sayılı İş Kanunu henüz, çocukların çalıştırılmaması hedefinden uzak bulunmaktadır.
Sonuçta, 4857 sayılı İş Kanunumuzda, hafif işlerde de olsa, 14 yaşını doldurmuş olan çocukların çalışmasına izin verilmiştir. 15 yaşını doldurmuş çocuklar için, yasanın ilerleyen maddelerinde 'ağır ve tehlikeli işler' ile 'yer ve sualtı işleri' açısından getirilen sınırlama dışında düzenleme bulunmamaktadır. Şu halde, 15 yaşını dolduran çocuklar, İş Kanununda belirtilenler ve özel kanunlarda yer alan istisnalar dışında kalan her işte çalıştırılabileceklerdir.
1982 Anayasası'nın 'Çalışma Şartları ve Dinlenme Hakları' başlıklı maddesine bakıldığında, "kimse, yaşına, cinsiyetine ve gücüne uygun olmayan işte çalıştırılamaz" cümlesinden sonra gelmek üzere, "çocuklar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar" hükmü mevcuttur.
Konu ile ilgili yasal düzenlemeler incelendiğinde; Çocukların çalıştırılmasının meşru zeminde oluşturulması amaca aykırılığı barındırmaktadır.
Çocukların çalışabileceği görüşüne yasal zemin hazırlayan 50. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, "çocuklar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar" cümlesinin Anayasa metninden çıkarılarak, çocukların çalıştırılmamasının esas olduğunu vurgulayan bir düzenlemeye yer verilmesinin hukuki ve insani boyutu ile çözümsel yerindelik taşıyacağı kuşkusuzdur.
Çocuk işçiliğinin önlenmesi, kaldırılması yerine Anayasa dahil olmak üzere İLO sözleşmeleri ve yasalarla çocuk işçiliğinin düzenlenmesi, düzeltilmesi gibi köktenci çözümden uzak hukuki reformlarla her geçen gün çığ gibi büyüyen çocuk emeğinin sömürülmesinin önüne geçilmesi imkansız olduğu gibi önünün açılmasına katkı dahi sağlanma aşamasına gelinmiştir.
Sorun çocuk işçiliğinin düzenlenmesi boyutundan daha çok çocuk emeğinin yasaklanmasını kapsamalıdır. Çözümlerin sosyal hukuk devleti gözüyle ele alınarak, uluslar arası sözleşmelere kolayca imza atmanın çok ötesinde ciddi-sahnesel olmayan-sorunun temeline inerek ele alınması gerekmektedir.
Somut verilere baktığımızda ne yazık ki yasalarda imzalanan sözleşmelerle dahi, beklenen amacın merkezinden ne kadar uzakta olunduğu görülmektedir. Şöyle ki;
İstatistik Kurumu'nun 2006'daki "çocuk işgücü araştırması" na göre, Türkiye'deki 6-17 yaş grubunda bulunan 16 milyon 264 bin çocuğun yüzde 6'sı, 958 bini çalıştırılıyor. Bunların yüzde 66'sı erkek, yüzde 34'ü kız çocukları. Çocukların yüzde 41'i tarım, yüzde 28'i sanayi, yüzde 21'i ticaret, yüzde 9'u da hizmet sektörlerinde çalıştırılıyor. 6-14 yaş grubundaki çocukların yüzde 57'si tarımda çalıştırılıyor. Eğitim Reformu Türkiye Girişiminin izleme raporuna göre ise 6-13 yaş arasında eğitime kayıtlı olmayan 220 bin çocuk var. Bunların 130 bini kız, 90 bini erkek çocuğu. Eğitim dışında bırakılan yaklaşık 100 bin çocuk olmasına karşın nüfusa kayıtlı olmayanları da düşünürsek bu rakamlar oldukça artacaktır.
Bir sorunun çözümü için sağlıklı ve teknik koşullarla donanımlı veri araştırması yapılmalıdır. Günümüzde bu tür verileri almak sorun çözümünde çalışmanın ilk ve sağlıklı adımını oluşturmaktadır.
Oysa ülkemizde şimdiye kadar çocuk yoksulluğu, ağır çalışma koşullarına dayalı çocuk emeğinin genel ve bölgesel sağlıklı veri çalışması dahi yapılmamıştır, çünkü kısa zamanlı düşünen yöneticilerin oy potansiyeline girmemektedir işçi olarak çalışan çocuklar.
Çalışan çocukların çalışma nedenleri, sorunları çok boyutlu olup, herkesin ve hemen her kesimin sorunların ne olduğuna dair bilgileri ve görgüleri mevcuttur. Sorunu ortaya koymak ve açıklamak yerine çözüme yönelik çalışmaların yapılması çocukların bir an önce oyuna kavuşmaları açısından ivedi olarak gerekmektedir.
Konuya basit iyileştirmelerle yaklaşmak yerine temelinden çözüm bulmak adına 18 yaşından küçük olan herkesin çocuk olduğunu ve çalıştırılamayacağını kabul ederek sadece çalışan ''çocuk büroları kurma" mantığından uzak yoksulluğu önleyici politikalarla kalıcı çözümlerin mümkün olacağı bilinci artık yerini bulmalıdır. Sorun uygulanmakta olan sosyo-ekonomik politikaların çözümlerinden bağımsız değildir.
Hedef, çocuk işçiliğini düzeltmek ıslah etmek yerine; temelinden ortadan kaldırmayı amaçlayarak, tüm bireylerin konuya duyarlılığını sağlayacak bilinçlendirme yapılarak, çocuk işçiliğinin çocuklar ve toplumlar üzerinde ki olumsuz etkilerini gözler önüne koyan toplumsal seferberlik gerekmektedir.
Çocukların çalıştıkları işyerlerinin, bağlı bulundukları sanayi kolunca bilgilendirilmesi ve denetlenmesi gerekir, bu yerlerin çoğu bir kurum veya sendikaya bağlı bulunmadığından ciddi bir şekilde etkin denetleme yapılması kaçınılmazdır.
Sorunu ortadan kaldıracak çalışmalar, politikalar programlar için sağlıklı ve kapsamlı çocuk işçiliği araştırması yapmak, eğitim hakkının kullanılmasına engel yolların iyileştirilmesi için adımlar atılmalıdır.
Çocuk işçiliğini kolay kabul eden ailelere yoğun eğitim çalışmaları uygulaması yapılmalıdır.
Sosyal hukuk devleti anlayışı ile hareket eden yöneticilerin yanı sıra en büyük iş elbette sendikalara sivil toplum kuruluşlarına düşmektedir. Yasama ve yürütme organlarının, yerel örgütlerin ve çeşitli sendika ve sivil toplum kuruluşlarının işbirliği ile sistematik ve devamlılık boyutunda ele alınmalıdır.