Ahmet Yücegök

Avcı Muhabbeti

Bir önce başlayan yoğun kar yağışı, her yerde olduğu gibi Silivri’de de hayatı olumsuz etkiledi…
Köylerde karın daha fazla olduğu bilgilerini aldık…
Eh… Orman da, kar olurda avcılık olmaz mı?
Gerçi, Silivri bu konuda şanslı. Ne kadar yağarsa yağsın yollar kolay, kolay kapanmaz. Bu demektir ki, avcı Orman Köylerine kadar uzanabilir…
Ava gidilir… Eh… Ava gidilirse… Hafta boyu “Avcı muhabbeti” dinlenir…
Nitekim… Öyle de oldu…
Avcılığa meraklı dostlardan, hafta boyu “avcı muhabbeti” dinledik…
Kimi… Avı nasıl kaçırdığını…
Kimi… Bir atışta, vurduğu ördek sayısını…
Kimi de… Av bahane “sucuk ekmek şahane” misali, yediklerini anlattı…
Dediğim gibi… Uzun yıllar özlediğimiz, avcı muhabbetlerini hatırladık karın yağışı ile…
Ve… Gayet açık ve net, diyorum ki…
“Av” denince… “Avcı” denince…
Silivri’de, ilk aklan gelen… Şerif Sezen’dir… Daha önce bir ara “ Silivri Avcılar Kulübü Başkanlığı” yapmıştı… Ama… Ondan önce… Babadan kalmadır bu merak onda… O nedenle, bu muhabbetleri yalnız kar yağdığı zaman değil, diğer zamanlarda da dinlersiniz… Dağarcığı avcılık maceraları ile doludur… Çatışmaların yoğun olduğu bir dönemde Doğu bölgelerinde bir kasaba, sanırım Yüksekova kısalında geçen bir olayı anlatmıştı bir defasında… Da, ben “avcı muhabbeti” deyip geçiştirmiştim…
Sonra öğrendim ki, anlattıklarında hiç abartı yokmuş… Demem… Gerçekten avcılığı bu kadar seven biri…  Ben kendisine “kasabanın Şerifi” diyorum ama o hem yurt içinde, hem yurtdışında “av” için gitmediği yer yok…
Ve bu günlerde rastlarsam, dağarcığında anlatacağı çok şeyi olduğuna eminim…
Neden eminim? Çünkü onun bulunmadığı bir mekanda, bir arkadaşının oğlu ile, telefonla konuşuyordu… Ona öğleden sonra nereye ava gideceğini anlatıyordu…
Kulaklarımla duydum…
İyi haftalar…

AFYONKARAHİSAR
Kaplıcalar-Termal otel ve sıcak su havuzları – Mustafa kandıralı ve ekibi.
Burada ne aradığımı sorarsanız, Silivri Belediyesi Belediye Meclis toplantısında seçilen Denetim Komisyonu üyeleri, Türkiye Belediyeler Birliği’nin düzenlemiş olduğu eğitim semineri vardı. Biraz da hava şartları nedeniyle olsa gerek (3) gün sürecek bir semineri (2) günde bitirmek istemesi nedeniyle sabah 10.00 - akşam 18.00 gibi yoğun bir tempoda geçti. Yararı tartışılmaz.
Giderken Kütahya yakınlarından başlayıp Afyonkarahisar’a kadar etraf bembeyaz, gelirken, Afyonkarahisar’dan başlayıp Silivri’ye kadar bembeyaz bir örtü…
Afyonkarahisar’da kaldığımız (3) gün içinde bir kez daha Silivri’nin kıymetini anladık. Seminere birlikte gittiğimiz arkadaşlarımın da dediği gibi “Silivri gerçekten cennet”…

İYİ Kİ YAZILMIŞ
Eski 1.Noter Binası… Sonraki sahibi, İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) ve İSKİ en son olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesine Belediye hizmetlerinde kullanılmak üzere devir etmiş…
2009 Yılında verdiğimiz soru önergesine, aldığımız cevap İSKİ kendi kullanacak denmişti. 2011 Aralık ayında, hayır “İstanbul Büyük Şehir Belediyesine Belediye Hizmetlerinde kullanılmak üzere bedelsiz olarak tahsis ettim” diyor.
Bütün bunlar önemli değil. Bütün bu yazışmalardan çıkarmak istediğim sonuç. O yerin, şu an çok kötü bir durumda oluşu. Etrafına tehlike oluşturduğu…
Bu köşede defalarca yazdım…
Bundan sonra da takipçisi olacağım…
Tekrarlamamın nedeni ise başka … Sabah evden Çarşıya inerken Eski Silivri Devlet Hastanesi kapısında ki yazı …
Efendim …“Girmek yasakmış”… Yazıyı gören içeri girmeyecek… Sanki… Daha önce “girmek serbest” yazıyormuş da onun için gece içersine tinerciler, baliciler giriyormuş gibi…
Binanın etrafı kırık dökük bazı camlar kırılmış. İçerden berbat kokular etrafa yayılmakta. İnsanlar gece yanından geçmeye korkar halde...
Bina Sağlık Bakanlığı uhdesindeymiş. Silivri Belediyesi’nin değişik talepleri oldu. İstanbul Valisinin Silivri ziyaretinde konu gündeme getirildi. Bildiğim kadarıyla Sayın Vali olaya sıcak bakmıştı. Olmadı, olmadı…
Sonuç… Eski Devlet Hastanesi’nin durumu da eski 1.Noter binası gibi…
Tekrar yazmamdaki amaç Silivri vatandaşı olarak sesimizi duyurmak. Silivrili vatandaşın sesi olmak…
Haberin devamı 06.02.2012 tarihli Hürhaber Gazetesi’nde…


YORUM YAP