“Meğer ne çok yanarmış canı insanın, baktığı yerde göremeyince görmek istediğini.” Cemal Süreya.
Yine sabah...
Yine uykusuz, huzursuz…
Yine güne, güneşe dargın bakışlar…
Yine yağmursuzluk, topraksızlık;
Ve yine çatlamış, yara bere içinde düşünceler;
susuz toprağın bereketsizliği, isyanı gibi.
Sevgisiz kalmış düşlerin kimsenin duymadığı incecik feryadı!
Kadın mıydı, erkek miydi, düş müydü, düğüm müydü?
Yoksa dünyadaki en iyi sevdaların asil ruhu muydu bu.!
Neydi beni silkeleyen!
Birbirine sarılmış kadın ve erkeğin çırılçıplak duygularla dönmesi miydi!
Ya da gerçekten çıplak mıydılar yoksa duyguları mı sakınımsız ve çıplaktı!
Semah mıydı, sevda mıydı yalansız döndükleri!
Hem kadın hem erkek miydi,
yoksa ne kadın ne erkek miydi?
Ah… Uykusuzluk, huzursuzluk.
Deli düşünceler, yarım rüyalar…
Sınırların ve bütün seslerin duvarını aşan, özgürleşen düşünceler.
Ah, sahibini ve muhatabını arayan gem vurulamaz esrimeler…
Dünyanın nimetlerini elinin tersiyle itip, çilesini çekmeye hazır hayatlar ah...
Hayatım!
Ama ne yaparsın ki insan yaşama kendini, demini değerini böyle verir. Zordur insanlaşmak, insan diye anılmak… Zorludur duyarlı kalplerin izlediği yön. Zorunludur bize, aldığımız nefesle, verdiğimiz nefesin arasındaki onurlu yol!
Böyle işte; yangın görmüş orman arazisi kadar acınasıyım bu sabah… Acınası!
Acıyor, is kokuyor, göçe zorlanıyorum. Ruhumdan göçüyorum. Tam böyle işte; zahirini gördüğü sevdanın, zehrini içirerek öldürürler
İYİLERİ…
Kainat fütursuzca saldırır güzel kalplere.
Ama onlar istediği gibi olmasa da her şey, ölmek için yine de ay ışığını beklerler…
İYİLER gecenin ferini deriniyle emerek, sessizce GÖMÜLMEK İSTERLER!
Çok görülür onlara.
Zahirde gördüğü sevdanın, zehrini içirerek öldürülürler!
Yazık! Vay nankör akıl!
Kör kalp!
Ahraz duyu!
Sevgisiz beden!
Ceninsiz rahim!
Duyuyor musun.?
İyiler, sevdasının zehriyle zehirlenirler!
Ve,
Ay ışığı ile tahnit edilirler…
Zira ışıkla yıkananlar ruhlar, mutlaka ölümsüz olurlar…
BİLİRLER;
Çünkü insan kıyamete bile razı olurda,
sevgisizliğe asla razı olmaz..
İşte böyle. İYİLER BU DENLİ İNCEDİRLER!
Ey ahali; madem yok birçoklarında sevgi,
kıyamet dediğin nedir ki?
Gömün… Gömün o zaman beni !
Ya da… Bir gizli geçit arayalım bizi sevdalara götürecek.
Daha daha ne yapmaktır muradım, biliyor musun ey sevgili?
Yanına gelip yemek sonrası senle bir sigara yakmak istiyorum; ama sadece bir tane…
Anlayacağın bitene kadar bir nefes sen, bir nefes ben çekerek içimize..
Hani ister fakir ol ister fukara, yemek üstüne yak bir cigara dediklerinden!
Belki baharda, Nisan'da; tütün kokusuna baharı da yedirerek; bir sigara içmek istiyorum…
Sonra izmariti cüzdanıma koyup, ulaşamayacağım dudağının izini, obsesif yaralarımı öpsün diye canımın üstünde taşımak için saklamak istiyorum. Bu kuzguni sevgisizlik bitsin, içimdeki bu çatlak sesli trompetin inlemesi dinsin diye! Bir gizli geçit arıyorum hayatın içinden ve görülmeyen; sana yürümek, sana ulaşmak için.
Olur mu acaba? Bende sanki cevap verecekmişsin gibi soruyorum..
Haaa haa haa! Ah bilsen; sırt üstü yattığım parkta, üzerime döne döne düşen yaprak gibiydin sevgili. Önyüzünde gökyüzünün sınırsız mavisi, arkasında sonbaharın hazin yarasıydın.
Bilsen; gövdemin en derinindeki her şeye meydan okuyan dip akıntısı gibiydin sevgili…
Dalıp sana ulaşmayı istemek, en baştan vurgun yemeyi göze alarak umursamamak demekti.
Görüyorsun ya çok karışığım! Bazen kırgın kimi barışığım.
Ama ne gam! Ben böyle şeylere ezelden beri alışığım, alışığım.
Bu sabahta böyleyim işte; düzensizim, özensizim.
Ne kadar sürer bu bilmem! Yani… Rakısız, rokasız, mide asidinin öğütemediği
Arnavut Ciğeri gibiyim ciğerim!
Çiğnenip yutulmuş, beğenilmeyip kusulmuş Arnavut Ciğeri!
Hadi bu deli düşünceleri öldür bende sevgili! Öldür bakalım geceyi öldürebilirsen! Hadi artık bul ve geri ver notalarımı, şarkıların hepten tadı kaçtı!
Ey sevgili; çoktandır unutmuştum acılarımı ve nerede olduklarını; oysa sen gelip dokunduğunda birine, hepsi birden kanamaya başladı YARALARIM!
Ben; ben geçtim artık her şeyden, yurtsadım seni…
Kokun davam oldu! Ey sevgili bilir misin? Ne yapsam her seferinde yarım ayrılıyorum senden.
Geriye kalan ve sana söyleyemediklerim, som bir acının ölü dölütü gibi duruyor ruhumda…
Sevgili, ey sevginin gücü ve dil'i; sevenler hep sevdiğinin zehriyle mi ölürler…
YAVAŞ YAVAŞ!
Ah sevgili, ah; İYİLER VE GÖNÜLDEN SEVENLER ÖLMEK İÇİN HEP AYIŞIĞINI BEKLERLER, BİLİR MİSİN?
Ama ne yaparsa yapsınlar gecenin ışığı çok görülür onlara çok!