24 Haziran'da halkın demokrasi inancının galip geleceğini söyleyen CHP İstanbul 3. Bölge Milletvekili Adayı Avukat Turan Aydoğan, “25 Haziran sabahı huzurlu, mutlu, barış içerisinde yaşayacak, büyüyecek, geleceği olacak, moralli bir Türkiye'ye uyanacağız” dedi.
CHP İstanbul 3. Bölge Milletvekili Adayı Avukat Turan Aydoğan, Hürhaber Gazetesi ziyaretinde Cumhurbaşkanlığı ve 27. Dönem Milletvekili Genel Seçimlerine ilişkin net mesajlar verdi. 24 Haziran seçimlerinin bir parti meselesi değil; vatan, millet, memleket meselesi olduğunu kaydeden Aydoğan, muhalefetin farklı bileşenlerinin tarihi bir sorumluluk alarak iktidara karşı birlik oluşturmasından mutluluk duyduğunu belirtti.
“ÜRETEN, BÜYÜYEN, HAKÇA BÖLÜŞEN BİR TÜRKİYE VAAT EDİYORUZ”
24 Haziran seçimlerinde rant ekonomisine karşı üreten, hakça bölüşen ekonominin oylanacağını söyleyen Avukat Turan Aydoğan, CHP'nin seçim vaatleri üzerinden yaptığı açıklamada şöyle konuştu: “Rahmetli Ecevit yola çıktığı zaman dağa, taşa “Bu düzen değişecek” yazılıyordu. Üzerinden uzun yıllar geçmiş olmasına rağmen yerinde bir söylem. Yani 24'ünden sonra bu düzen değişecek! Ranta dayalı bir ekonomiden çıkacağız, üretime dayalı bir ekonomiye geçeceğiz. Çünkü ranta dayalı bir ekonomi ile uzun süre hayatımızı idame ettirme şansımız yok. Üretmediğimiz sürece ayakta kalma şansımız da yok. Çok eski sol tandanslı kuşaklar önlerine bir takım söylemler koyarlar. Bunlardan en önemlisi artık sola ait değil aslında, dünyada kapitalizme de rehber olan bir formülasyon; eğitim, bilgi, üretim. Bizim önümüzdeki dönem için ortaya koyduğumuz çıkış aslında budur. Sağlıklı bir eğitim süreci, katma değeri yüksek bir üretim süreci ve sağlıklı bir bilgilenme süreci. Bunun tam sağlıklı bir şekilde oluşabilmesi için hukukla beraber donanması gerekiyor. CHP'nin bu düzen değişecek derken ki tarif ettiği düzen bir şeyleri alaşağı ederek yerine olağandışı şeyler koymak değil, herkesin üzerinde bir şekilde uyum sağladığı, üreten ama hukuk güvencesi altında yaşayan bir toplumsal yapı. Bunun içerisinde işsizliğin çaresi var. Bunun içerisinde eğitimin ne şekilde koordine edileceğinin tablosu var. Bunun içerisinde yakıcı sorunlarıyla beraber baş başa bırakılmış toplumun çok çeşitli kesimlerinin kısa vadede öncelikle o sorunlarının nasıl telafi edileceği var ama en çok da hukuk güvencesi altında bir yaşam tarzı var. Sadece bireylere değil; işletmelere, üretenlere, çalışanlara, toplumun tüm kesimlerine hukuk güvencesi altında büyüyen, adaletli bölüşen bir toplumsal yapı tesis edeceğimizi söylüyoruz. Değişecek olan budur. Huzurun paylaşılabilmesi için önce üretmeniz gerekiyor, adaletli olarak paylaşmanız gerekiyor, hem toplumsal hem bölgesel barışı tesis etmeniz gerekiyor. Bizim üretim modelimiz de tam bunun üzerine dayandırılmış zaten. Merkez Türkiye diye bir projeden bahsediyoruz. Bu projenin özelliği beş kuşakta kalkınma ile beraber Türkiye'nin bir lojistik üssü olması. Yani hem kendi ürettiklerinin satışının yapıldığı hem dünyadaki bir takım üretim mekanizmalarının Türkiye üzerinden bölge devletlerine dağıtıldığı bir lojistik projesinden bahsediyoruz. Bu projeyi hayata geçirebilmemiz ancak bir barış ülkesiyle olur. O yüzden toplumsal ve bölgesel barışı tesis edeceğimiz, hukuka dayalı, üreten, büyüyen, hakça bölüşen, toplumun çok çeşitli kesimlerinin hem hukuk güvencesi altında hem de mutluluğu bölüşebileceği bir tarif yapıyoruz. Değiştireceğimiz düzen tanımı budur. Ranttan çıkıp üretime dayanan, hukuksuzluktan çıkıp hukuka dayanan. Bunun için de geldiğimizin ertesi günü OHAL'i kaldıracağız diyoruz. OHAL bütün bu yoksullukların yoksunlukların, problemlerin temel nedenidir. Türkiye'ye artık OHAL gerekli değildir. Türkiye'ye artık bağımsız ve tarafsız yargı gereklidir. Bunu kuracağız diyoruz.”
“DEMOKRASİYİ SADECE BİZ KURMAYACAĞIZ, DEMOKRASİYİ BİZİMLE BERABER DEMOKRASİ İSTEYEN HERKES KURACAK”
CHP'ye bugüne kadar iktidar şansı vermeyen seçmeni nasıl ikna edeceksiniz sorusuna ise şöyle açıklık getirdi: “230 sayfalık bir seçim bildirgesi ile çıktık. Onu her kesimi ilgilendiren yanlarıyla anlatıyoruz. Esnaflarımıza, ticari hayatta yüzlerini güldürecek hamlelerimizi anlatıyoruz. Bakın siz burada bir hanımefendi girişimci grubunda yer alıyorsunuz. Size pozitif ayrımcılık uygulayacağız diyoruz. Siz normal vergi ödeyenlerin yarısı kadar vergi ödeyeceksiniz, normal teşvik alanların iki katı kadar teşvik alacaksınız. Toplumun her kesimine bir şeyler söylüyoruz ama mesele burada değil. Bizim söylediklerimizden çok bizim çıkış noktamızın sağlıklılığına bakmak gerekir. Bizim Genel Başkanımız son 1,5-2 yıldır Türkiye'ye olağanüstü bir tablo yaşattırıyor. Türkiye'de demokrasiyi tesis etmenin, bu söylenen rejimi hayata geçirebilmenin sadece CHP üzerinden değil, demokrasi isteyen bütün bileşenler üzerinden olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Yani kendimizi aşan bir şeyden bahsediyoruz. Ne yaptık? Toplumun tamamının teveccüh gösterdiği bir adalet yürüyüş yaptık. Herkesi ilgilendiren bir şey. Akabinde demokrasinin önündeki bütün engelleri kaldırmak için sürekli mücadele ettik, seçimle alakalı sıfır baraj dedik. Hatta barajı düşürmek için Meclis'e teklifler sunduk. AK Parti buna uygun davranmadığından dolayı o teklifler geçmedi. Seçime sokulama-yacak olan İYİ Parti'yi, normalde siyaseten bi-zimle yarışacak olan bir partiyi belki bizim tabanımızın da bir kısmının ihtimal olarak oy verebileceği bir partiyi seçime sokmak için özünde CHP'den başka hiçbir yerde siyaset yapmayacak arkadaşlarımızı bir fedakarlık örneği olarak hayata sürdük. Hiçbir araya gelmeyeceği düşünülen insanları bir araya getirecek şekilde bir Millet İttifakı tarifi yaptık. O ittifakın en özel ilkesini biz oluşturduk. O ittifakın mimarı bizim partimizle beraber diğer partilerin kuşkusuz genel başkanları ve sağlıklı kadroları. Türkiye'de bir anlayışı yıkıyoruz biz aslında. Türkiye'de CHP'nin bir daraltılmış siyaset abidesi şeklinde anlaşılmasının önündeki bütün dengeleri yıka yıka gidiyoruz. Demokrasiyi sadece biz kurmayacağız, demokrasiyi bizimle beraber demokrasi isteyen herkes kuracak diyoruz. Toplum bu özveriyi gördü. Sayın Cumhurbaşkanı Adayımız Muharrem İnce'nin mitinglerine baktığınız zaman orada sadece CHP'liler değil, toplumun her kesimi var. Ben İstanbul'daki mitinglere katıldığımda görüyorum ki CHP'liler o mitingin %30'u bile değil, çok çeşitli inanç kesimlerinden, çok çeşitli sosyolojik yapılardan, çok çeşitli parti denklemlerinden insanlar Sayın Cumhurbaşkanı Adayımızı taşımak için alanlara geliyorlar. Biz sahadayız. Sahada yaptığımız sohbetlerde bu algı bizi karşılıyor. İnsanlar biz adalet istiyoruz, hukuk istiyoruz, ekmek istiyoruz diyorlar. Biz despotluktan bıktık diyorlar. Hatta bir işadamları grubu, ki bunların bir kısmı AK Parti'ye kısmen üye kısmen gönül vermiş bir gruptur, korkmadan çıkıp, “Biz artık konuştuğunda piyasayı etkileyecek bir başkan istemiyoruz” dediler. Bu tariflerin bir karşılığı var. Bu karşılık da bizim içerisinde bulunduğumuz ittifak da toplanıyor. Biz artık bu yapılanmaları totalizmi isteyenler ve demokrasiyi isteyenler olarak ayırıyoruz. Totalizmi isteyenlerin bizimler yürüme şansı olmayabilir, kendilerini gözden geçirsinler ama demokrasiyi, huzuru, barışı, bu ülkede bir arada yaşama kültürünü yeniden inşa etmeyi isteyenler bizimle yürüyecekler. Ben çok mutluyum, biz bu tabloyu yakaladık.”
“DEMOKRATİK PARLAMENTER SİSTEM İLKELERİNİ HAYATA GEÇİRMEK ÜZERE SEÇİM İŞBİRLİĞİ İÇİN BİR ARAYA GELDİK”
CHP'li seçmenin oylarının İYİ Parti'ye kaymaması için seçmeni konsolide etmek amacıyla başvurdukları yönteme de değinen Aydoğan, “Onları CHP'de tutmak için İYİ Parti ile kıran kırana bir yarışa girmek yerine CHP'nin söylemlerinin hayata dokunan yanlarını ön plana çıkarıyoruz. İYİ Parti ya da başka bir parti hiç önemli değil AK Parti de olabilir, biz onları tahkir edecek bir dil kullanmıyoruz. Biz projele-rimizi anlatıyoruz. İşte Merkez Türkiye proje-mizle 2 milyon insanımız iş bulacak. Bu proje CHP'ye ait. Bu projeyi CHP hayata sürecek. Bizim ittifak yaptığımız partilerle ana anlaşma zeminimiz şudur; hukuku hayata geçirmek, ekonomiyi düzgün hale getirmek, kısa sürede parlamenter rejime geçmek. Ama bizim orta ve uzun vadeli hedeflerimiz de var. Orta ve uzun vadeli hedeflerimizin içinde işte bu büyük Türkiye var. Yani o anlamda birbirimizden farklarımız var ama asla AK Parti'yi ne de ittifak içerisinde olduğumuz partileri hiçbirine hakaret ederek sahada gezmiyoruz. Biz kendimizi ve yapacaklarımızı anlatıyoruz, Türkiye demokrasisinin önünün açılması için de bu bileşenlerin ihtiyaç olduğunu anlatıyoruz. Mesele bu kadar basit. Yarışıyor olmak da yan yana olmak da hiç rahatsız etmiyor bizi. Biz demokrasiyi özümsemiş bir partiyiz ve Türkiye'nin son yıllarda demokrasiye ilişkin en önemli örneklerini veren bir partiyiz.” diye konuştu.
“YARGIYA PARTİZANLIĞI BULAŞTIRANLARA ASLA MÜSAADE ETMEYECEĞİZ”
Son dönemde ülkemizde yaşanan siyasal ve yargısal gelişmelerin, toplumda hukuka, yargıya ve adalete duyulan inancı sarstığını dile getiren Aydoğan, yargının toplumsal olaylar karşısında ortaya koyacağı onurlu duruşuyla ve kararlarıyla adalete güveni yeniden tesis etmek zorunda olduğunu belirtti. Aydoğan, konuşmasının devamında şunları söyledi: “Adalet ekmek gibi, su gibi lazım. Adaletin olmadığı yerde ekonomiyi düzeltemezsiniz. Az önce söyledim, hukuki güvenceniz yoksa ne yabancı sermaye bu ülkeye girer ne de var olan sermaye bu ülkede kalır. Nitekim son zamanlarda milli sermayemizin hızlı bir şekilde yurtdışına transferini yaşıyoruz. Buna ilişkin sayın cumhurbaşkanı dönem dönem, kulağınızı çekeriz gibi çıkışlarda bulunuyor. Hayır, hukuksal yapı böyle bir şey değildir. Sisteminizi, hukuksal güvenceleri, piyasalarınızı denetim altına alacak mekanizmaları koyarsınız, kimsenin kulağını çekmezsiniz, insanlar isteyerek gelirler, yatırım yaparlar ve büyürsünüz. Bunu erkler ayrılığını doğru düzgün uygulayarak düzelteceğiz. Siyasetçi olarak hukuk bizim işimiz değildir, hukukçuların işidir. Bizim Cumhurbaşkanı Adayımız birkaç gün önce alanlarda bunu çok net söyledi. “Ben, beni de yargılayacak yüksek hâkimler istiyorum” dedi. Bizim aradığımız budur. Hukuk bağımsızlığı ve tarafsızlığı dediğimiz işi hayata geçirdiğimiz andan itibaren bizim burnumuzu sokmayacağımız, kendi içinde bu mekanizmaları kurgulayacak bir hukuk hayatımız olacak. HSK'yı yeniden yapılandıracağız. Tamamı bir Cumhurbaşkanının kontrolü altında oluşabilecek bir HSK yapısı ile bağımsız ve tarafsız yargı oluşturamazsınız. Hiç kimseyi kandırmaya gerek yok. Birilerinin bir şekilde seçiliyor olması onun bağımsız ve tarafsız olduğu anlamına gelmez. Bu yapıyı değiştireceğiz. Bu yapıyı daha demokratik, hem meclisin hem hakimlerin içinde olduğu bir seçim mekanizması içerisinden sağlıklı yürüyecek bir şekilde hayata geçireceğiz. Bir partinin il ve ilçe başkanlarını alır hakim yaparsanız olmaz. Orada tarafsızlığı da bağımsızlığı da yok edersiniz. Buna müsaade etmeyeceğiz. İktidara geldiğimizde hangi partiden olursa olsun tüm kamu görevlilerinin liyakat esasına göre teminatı biz olacağız. Bir tek kişi herhangi bir parti kimliği nedeniyle liyakatlı ve suç işlemediği sürece görevinden oynamayacak. Hatta taşeron kadrolarında partizanlık nedeniyle kadroya alınmamış kardeşlerimizi de kadroya alacağız. Kamu görevini yapmasını engelleyecek bir sicil problemi yoksa kardeşlerimizi kadrolu olarak alacağız. Ama yargıya partizanlığı bulaştıranlara asla müsaade etmeyeceğiz. Çünkü yargı bizim için önemli. HSK'yı yeniden kurgulayacağız. O HSK bunun gereğini yapacak.”
“MUHARREM İNCE, GÜMBÜR GÜMBÜR GELİYOR”
24 Haziran seçimi ile ilgili süreci değerlendiren Aydoğan, “Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olarak kalır, Milli İttifak'ı Meclis'te çoğunluğu elde eder, yapay bir tereddüttür. Şu anda sokaklar çok net ortaya koyuyor ki önümüzdeki dönemin Cumhurbaşkanı Sayın Muharrem İnce'dir. Bu söylem yapay bir tereddüt yaratmadır. Bu sandığa gidecek olan kardeşlerimizin sandığa gitmesini engellemek için, Tayyip Erdoğan'ın liderliği hiçbir şekilde engellenemez her hâlükârda sandıktan o çıkar diye yaratılan yapay bir gündemdir. Türkiye'nin böyle bir gerçeği yok. Türkiye'nin şu andaki gerçeği gümbür gümbür Muharrem İnce'nin Cumhurbaşkanı olarak geldiğini gösteriyor. Yok ama diyelim ki böyle bir ihtimal hayata geçti. Bu anayasa aslında meclisin birçok yerde elini ko-lunu bağlıyor. Bu anayasaya göre Sayın Cumhurbaşkanı Meclis'e ihtiyaç duymadan çok şey yapabilir. Bunun sorumlusu biz olmayız. Çünkü bütçeyi kendisi yapacak, Meclis'in denetiminde olmayacak. Bir takım kararnamelerle memleketi yönetmeye kalkacak. Biz ancak onun yerine bir kanun koyabildiğimiz ölçüde ve belirli bir süre sonra belki müdahil olma şansımız olacak. Yani bu anayasa bir deli gömleğidir. Bu deli gömleğinin içinde Cumhurbaşkanının bize sormadan kullanacağı yetkiler var. Ama bizim de yetkilerimiz var. O zaman şöyle bakarız; Sayın Cumhurbaşkanının vatana, millete, devlete hayırlı bir takım işleri söz konusu olacaksa tereddütsüz yanında oluruz ama milletimizin, devletimizin çıkarlarına aykırı uygulamaların olduğunu görürsek kendimizi siper eder, müsaade etmeyiz. Müsaade etmemek kaos yaratmak değildir. Demokratik haklarımızı kullanırız. Her türlü denetim mekanizmasından uzak olanları milletimizle, kamuoyuyla paylaşırız. Çünkü o dokunulmazlığı biz milletimizin çıkarlarını dile getirmek için alıyoruz. Kişisel ihtiraslarımız için almıyoruz. Hukuk çerçevesinde dokunulmazlığın gereği olabilecek her şeyi yaparız. Memleketi kaosa sürükleyecek hiçbir şeyi yapmayız ama Sayın Cumhurbaşkanı yetkileri dahilinde bu ülkeyi kaosa sürüklemeye kalkarsa o sorumluluğu kendisi taşır. Halkımız neyi tercih ediyorsa onun gereğine biz razı olacağız demektir. 25 Haziran sabahı huzurlu, mutlu, barış içerisinde yaşayacak, büyüyecek, geleceği olacak, moralli bir Türkiye'ye uyanacağız. Bunu neden söylüyorum? Sokaklarda moral yok. Halkımız güvenini kaybetti. Ne olacağını bilmiyor. Önünü göremiyor. Önünü görememek hastalıklara neden olur. 25 Haziran sabahı eğer bir düzen değişikliği müjdesiyle hayata adımımızı attıysak dış dünya ve kendi iç dünyamız dahil bir güven ortamı ortaya çıkacaktır.
“MİLLET İÇİN GELİYORUZ”
Yurttaşlarımızın tamamı devletin teminatı altında olacak. Hatta öyle olacak ki işsizse işsizlik sigortasından yararlanacak. Yoksulsa sosyal yardımlardan daha fazla yararlanacak. Öğrenciyse öğrenciliğini üretebilecek bir Türkiye'ye evirecek şekilde bir eğitim sistemin içerisinde yer alacak. Emekliyse daha huzurlu bir hayata yönelecek. İş insanıysa yatırım yapabileceği, hukuk güvencesi altında bir Türkiye önüne koyacağız. Böyle bir ülkede kimsenin kaygılanmasına gerek yok. Herkesin teminatı biziz, ama bizim şahsımız değil, getirdiğimiz rejimsel özelliklerdir, hukuk devletidir. Bizim Cumhurbaşkanımız bir gazeteciyle ilgili, “Kaçtığı yere kadar kovalattıracağım” demeyecek. Ya da, “Ben 17/25 Aralık'tan öncesini ayırıyorum, sonrasına bakıyorum” diyemeyecek. Hayır, hukuk da zamanaşımı nereden başlıyorsa oradan başlayacak. “Allah beni affetsin” de demeyecek. Cumhurbaşkanımıza hata yaptırmayacağız. Hata yapmayacak kadar istişareye dayalı bir sistemin içinde olacak. Tek adam olmayacak ki hata yapsın! Hatayı engelleyecek bütün mekanizmaları hayata geçireceğiz. O yüzden vatandaşlarımız müsterih olsunlar hatta umutlu olsunlar bizim iktidarımızdan. Bizi beklesinler. Geliyoruz!” dedi.
“SİLİVRİ HALKININ GELECEĞİ ÇOK AYDINLIK”
Son olarak Silivrili seçmenlere seslenen Aydoğan, “Onları çok seviyoruz. Onlar uzun zamandır bizim buradaki kadrolarımıza teveccüh gösteriyorlar. Çok sağlıklı çalışan, çok üretken bir Belediye Başkanımız var. Onun kimliğinde büyük bir ihtimalle partimizi özdeşleştirdiler. Bence özdeşleştirmeye devam etsinler. Hiçbir sakıncası yok. Ama Silivrili seçmen şunu bilsin; alışkın olduğu huzurlu hayatın daha üstünde konformist bir hayata onu taşıyacak bir parti ve kadroları geliyor, bir ittifak gelecek belki… Onların bizimle beraberliğinden hiç kaygımız yok ama artan bir beraberliği de istiyoruz. Hem yerel yönetim hem de merkezi idare açısından Silivri halkının geleceğini çok aydınlık görüyorum.” şeklinde sözlerini tamamladı.
TURAN AYDOĞAN KİMDİR?
22 yıldan beri Bahçelievler'de ikamet eden Avukat Turan Aydoğan, Gümüşhane'nin Zigana Köyü'nde, köy enstitülü bir baba ve ev hanımı bir annenin oğlu olarak 1964 yılında doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Trabzon'da İsmetpaşa İlkokulu, Zehra Kitapçıoğlu Ortaokulu ve Affan Kitapçıoğlu Lisesi'nde tamamladı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden 1987 yılında mezun oldu ve Başkent'te serbest avukatlığa başladı. Bir süre özel sektörde profesyonel yöneticilik yaptı ancak daha sonra serbest avukatlık mesleğine İstanbul Barosu'na kayıtlı olarak devam etti. Avukatlık mesleğini sürdürürken ağırlıklı uzmanlık alanı İş Hukuku ve Çalışma Hayatına Yönelik İhtilaflara ilişkin davalar oldu. Ayrıca hak ihlalleri ile mülteci ve göçmenlerin hukuki sorunlarının çözümüne yönelik sosyal ve toplumsal çalışmalarda aktif görevler üstlendi. Lise yıllarında başladığı demokrasi mücadelesini üniversite öğrenciliği yıllarında da sürdürdü. 12 Eylül darbesi sonrasındaki ilk öğrenci örgütlenmesi olan Ankara Hukuk Fakültesi Öğrenci Derneği'nin kuruluş çalışmalarına katıldı ve ilk üyeleri arasında yer aldı. Avukatlık mesleğini sürdürürken İstanbul Bahçelievler'de CHP saflarında siyasete atıldı. Siyasette özgürlük ve demokrasiyi kendine temel ilke olarak benimsedi. Bu iki ilkenin; inancı, etnik kimliği, memleketi, gelir durumu, mesleği, eğitimi, cinsiyeti ve yaşı ne olursa olsun toplumun tüm kesimlerinin vazgeçilmez bir talebi olduğu gerçeğini hiç aklından çıkarmadı. İstanbul'un en güzel ilçelerinden Bahçelievler'de siyaset yaptığı CHP Teşkilatı'nda sırasıyla; İlçe Yönetim Kurulu Üyeliği, İlçe Başkan Yardımcılığı, Hukuk Komisyonu Üyeliği ve Başkanlığı, Anayasa ve Hukuk Komisyonu Başkanlığı, Seçim Eğitim Komisyonu Üyeliği ve Başkanlığı, CHP'yi temsilen çeşitli dönemlerde Seçim Kurulu Asil Üyeliği, İlçe Kongre Delegeliği, İl Kongre Delegeliği ve Kurultay Delegeliği görevlerini üstlendi. Partisinin son Kurultayı'nda CHP Yüksek Disiplin Kurulu Üyeliğine seçildi. Halen bu görevini sürdüren Avukat Turan Aydoğan'ın üye ve yönetici olarak görev aldığı kurum, dernek ve vakıflar ise şunlardır: İstanbul Barosu, İnsan Hakları Derneği, Türk Hukuk Kurumu, DMW Türkiye (Uluslararası Diplomatlar Birliği), Halkevleri, Trabzonlular Derneği, Dostluk Yardımlaşma Vakfı, Gümüşhane Sanayici ve İş Adamları Derneği, Torul Eğitim Kültür Araştırma Vakfı, Merter Spor Kulübü.
Orta derecede Almanya ve İngilizce bilen Avukat Turan Aydoğan, evli ve iki çocuk sahibidir.
Sevginar SALİ / Hazal BAŞARAN