Ayrılık anksiyetesi, bireyin ev, anne, baba ve bakımından sorumlu kişi ya da kişilerden uzaklaşma fikrinden dolayı duyulan yüksek düzeydeki korku; bireyin sosyal hayatını, psikolojisini hatta fizyolojisini olumsuz etkileyecek düzeyde duyulan normalden fazla kaygı halidir. Kaygı, herkesin yaşadığı bir durumdur. Bağlanılan kişiden ayrı kalmaktan kaçınmak 7 ay – 4 yaşları arasında yaşanılması normal bir durum olup, 4 – 5 yaşlarından itibaren bu kaygının yavaş yavaş kaybolması beklenir. Eğer bu kaygı, yaşa ve gelişim düzeyine uygun olmayacak şekilde, 4 haftadan daha fazla devam ediyor ise bu durum ayrılık anksiyetesini işaret etmektedir. Ayrılık anksiyetesi çocuklukta görülebileceği gibi ergenlikte ve ayrıca yetişkinlikte de görülebilmektedir.
Anneler bebeklerini kucakları aldıkları ilk andan itibaren kurdukları ten temasıyla bebeğin gelişimini başlatmış olurlar. Hayatın ilk yılında bebeğin psikososyal görevi, güvenmeyi öğrenmektir. Bebekle annesi arasındaki ilişkiden doğan güven duygusu, insanın ileride kuracağı kişiler arası ilişkilerin temelini oluşturur.
Çocukluğun özellikle ilk 2 yılında anne veya çocuğun bağlandığı kişi ile birlikteliği çok önemlidir. Çocuğun gelişiminde anneyi kaybetme korkusu bu yıllarda doğal olarak oluşur. Ancak bireyselleşme ve sosyalleşme süreci ile birlikte artık çocuğumuz bizden uzaklaşmaya, bizim yanımızda değilken dahi kendi kişiliğini göstermeye başlar.
8 ay ile 1,5 yaş arasındaki bebeklerde görülen ayrılma korkusu, dönemin gelişim özelliklerinden biri olduğundan normaldir ve geçici bir durumdur. 3-5 yaş arası çocuklarda okul öncesi eğitime başlarken, 6 yaş üzeri çocuklarda ilkokula başlarken ve ergenlik döneminin herhangi bir döneminde görülmesi normaldir. Ancak 2 ayı geçmesine rağmen anksiyete semptomlarında hiçbir azalma görülmüyorsa, mutlaka uzman bir psikologdan destek alınmalı ve süreç kontrol altında tutulmalıdır.
Ayrılık anksiyetesi belirtileri anne babaya tutunmak, ağır ve aşırı ağlama, ebeveyninden uzaklaşmayla ilgili şeyleri reddetme, baş ağrısı ya da kusmanın görülmesi, okula gitmeyi reddetmek, şiddetli davranış ve duygusal krizler, düşük okul performansı, yaşıtlarıyla sağlıklı etkileşimde bulunmamak, yalnız kalmak istememek, sürekli kâbus görmek şeklinde görülmektedir.
Ayrılık anksiyetesini azaltmak için şu yöntemlere başvurulmaktadır: 7 ay – 2 yaş dönemi içerisinde bakıcı değiştirmemeye çalışın. Eğer çalışmaya başlayacaksanız, bebeğinizin siz yanındayken yavaş yavaş bakıcıya alışması için ona zaman tanıyın. Onlar arasındaki güven sağlandıktan sonra bazı görevleri bakıcıya devretmeye başlayın. Evden ayrılacaksanız, kesinlikle ona gözükmeden, kaçarak evden çıkmayın. Öpüp sarılmak gibi fiziksel temasta bulunarak, nereye gideceğinizi ne yapacağınızı kısa bir sohbetle ona anlatın ve mutlaka geri döneceğinizi söyleyin. Her ayrılışta bu vedalaşma sürecini yaşayın. O ağlasa bile siz sakin ve huzurlu bir şekilde ondan ayrılın. Bu şekilde aranızdaki güven ilişkisi kurulacaktır. Kaygılı ve üzüntülü olduğunuzu ona belli etmemeye çalışın ve yüzünüzdeki ifadenin sakin ve huzur verici olmasına özen gösterin. Kaygınızı çocuğunuza yansıtmamaya, onu da endişelendirmemeye çalışın. Bu konuya dair olumsuz duygularını dinlemeye ve onu anlamaya çalışın. Onu bu duygularını da anlayıp kabullendiğinizi gösterip rahatlatmaya çalışın. Okulun ilk gününde mutlaka yanında olmaya ona destek olmaya çalışın. Bunun kısa bir ayrılık olacağını, yeni kişilerle tanışıp yeni şeyler öğreneceğini ve iyi vakit geçireceğini ona söyleyin. Eve döndüğünde ise günün nasıl geçtiğini sorup onu sıkmadan sadece dinleyin. Kararlı ve tutarlı olmak, geri adım atmamak burada çok önemlidir. Okula gitmeme isteğini yerine getirdiğiniz takdirde kaygısı daha da artacak ve okuldan uzaklaşma durumu söz konusu olacaktır.