Cuma akşamı Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar'ın önerisi üzerine CHP, AK Parti, MHP ve Vatan Partisi katılımlarıyla, Silivri Kaymakamının iştirakiyle 15 Temmuz darbe girişimine karşı Demokrasi ve Cumhuriyet yürüyüşü düzenlendi.
Uğur Mumcu'ya geldiğimde biraz hayal kırıklığına uğradım açıkçası. Ama sonra düşündüm de farklı siyasi partilerden insanların çok değil ama temsilcilerin bu ortak çağrıya iştirak etmiş olmasının sayısal azlığı telafi ettiğine karar verdim.
Bir yönümüzle acayip ayrışırken, diğer yarımızın safları sıklaştırmamız gerektiğini bağıra bağıra söylemesi duyulmayacak gibi değil.
Aslında büyük ölçüde aynı şeyleri söylüyoruz ve savunuyoruz ama işte herkes kendine göre bir yöntem belirlemiş. Biri MHP'de ülkesine hizmet ediyor bir başkası AK Parti'de… Aynı amaç için farklı mecralar devreye girence mesafe iletişimi de etkiliyor.
Darbeyi savunan kimse yok! Diğerleri de kötüydü de bu içimizi, vatandaşlık bilincimizi bir başka sarstı. Biri adına milli irade diyor bir başkası cumhuriyet, bir diğeri demokrasi… Bunları birbirinden ayırma şansımız varmış gibi… Milli irade yoksa demokrasi yok, demokrasi yoksa cumhuriyet yok ve tersi aynı…
Bu darbe girişimi bize sahip olduğumuz değerlerin farkında olmamız gerektiğini bir kez daha güçlü bir şekilde anlattı. MHP, CHP, DP olmazsa AK Parti'nin bir anlamı yok gibi düşünün. Takım taraftarlarınız ezeli rakipleri olmasa ne ifade ederler bunun üzerinde durun. ‘Benim tuttuğum parti olsun diğerleri yok olsun' mantığı çok yersiz. Çok partimiz olsun en iyisi ve milli iradenin karar verdiği iktidar olsun. Bu iktidarlar hata yaptıklarında yerine başka partilerin geçebileceği bilinci ile kendine daha çok dikkat etsin. Rakipsizlik her yapıyı çürütür, zayıflatır, anlamsızlaştırır.
Rakip veya farklı olabiliriz ama asla düşman değiliz… Siyasi nezaket ve anlayışa her zamankinden daha çok ihtiyacımız olan bu zamanda ısrarla ayrıştırma ateşine odun atanların niyetinden kuşku duyuyorum. Özellikle sosyal medyada siyasi tercihine bakılmaksızın değerine inandığım kimi kişiler hususunda ne kadar yanıldığımı görmek beni üzsene de gerçeklerle yüzleşmek lazım. Her şerde hayır var dediklerinden sayıp gerekli kişisel dersinizi not ediyorsunuz.
Sıradan insanlara yine de bir şeyi söyleme ihtiyacı hissetmiyorum da siyasetçi kimliği ve sorumluluğunu üstenenlerin düşüncesizliği bizim ülke olarak sıkıntılar yaşamaya devam edeceğimizin en bariz örneği. Ekilen ayrımcılık ve nefret tohumları bu kadar çabayı karşılıksız bırakmaz tabi, yarın öbür gün bunların hasadını milletçe toplayacağız!
Nefret nefreti doğurur, şiddet şiddeti doğurur… Hoşgörü hoşgörüyü, anlayış anlayışı doğurur… Dışarıda yeterince düşmanımız var bunu artık tartışmamıza bile gerek olmadığını düşüyorum. İlla içeride de bu denli çoğaltma ısrar ve inadı nedir Allah aşkına…
Dışardaki düşmanlar neyse de, bize en büyük zararı yine biz veririz unutmayın.
Devletimiz ve ülkemize karşı darbe girişimi esnası ve nedenini hazırlayan koşullarda işlenen suçların muhakemesi yapılmalı. Suç ve ceza orantısı bozulmadan, adalet ve masumiyet sınırları ihlal etmeden, soğukkanlılıkla; devlet ciddiyeti ve adabına uygun biçimde gerekli yerlerden hesap en etkin şekilde sorulmalı. Kimse bir daha böyle bir şeye kalkışmaması gerektiği, kalkıştığında sonuçlarına katlanacağını ve en ağır şekilde cezalandırılacağını bilmeli.
Silivri'ye dönecek olursak; bizi bir birimize bağlayan güzel şeylere odaklanın. Farklılıklarımıza saygı duyarak, ortak zenginliğimiz kabul etme geleneğine şans vermeye devam edin. Bizi toplumsal huzur ve mutluluğa taşıyacak tek yol bu.
İyi haftalar...