Erkut Uysal

Babama

Hayatın kısa olduğunu, aslında buna bir bahane bulduğumuzu anladım babamı kaybedince… Doyamıyormuş insan sevdiklerine ve sürekli bahaneler üretiyormuşuz kendimizce… İnsan kafasında nice planlar yaparmış ama Yaradan'ın yazdığı yazıyı bilmeden yaşarmış hayatını da… İnsanoğlu ölmek için gelir bu dünyaya lakin unutup düşermiş hayat gayesine… Bu hayatta mutlaka birilerini kaybetmişizdir her birimiz, kimi yaşarken kaybetmiştir sevdiklerini, kimide ahrete uğurlarken anlamıştır kaybettiğini… Severken, gülerken, eğlenirken, nefes alırken kısacası yaşarken kıymetini bilin eşinizin, dostunuzun, sevdiklerinizin, o gün gelip kapıya dayandığında emin olun pişmanlığın bir faydası olmuyor… Lokman hekimin bile çaresini bulamadığı ölümün karşısında biz ne yapabiliriz ki? Allahtan gelen emir karşısında biz kimiz ki?
1.02.2023 tarihinde Miraç Kandilinde babamı toprağa koyarken, tabutunu sırtımda taşırken anladım aslında insanoğlunun ölüm karşısında ne kadar aciz olduğunu ve kalbinde taşıdığı acı ile ne kadar güçlü olup ayakta durması gerektiğini… Allah kimseye kaldıramayacağı yükten fazlasını vermezmiş derler hani, ben onu da o güngörmüş ve yaşamış oldum… Geride kalanlar hepsini yaşıyor ve kaldırıyormuş anladım…
Bu hayattan bir Nazım Uysal geçti… 75 yıllık ömrüne ne kadar çok insan sığdırmış ve çok fazla insana dokunmuş… 25, 30 senelik mükelleflerinin hıçkırarak ağladığını gördüm mesela… “Bana babamdan daha çok babalık yaptı” diyenler oldu… Vefatından haberi olmayanlar ofisine gelip “Nazım abim nasıl?” dediklerinde “Başımız sağ olsun” cevabını alınca sandalyeye yıkılanlar oldu… Yılların Mali Müşaviri, neredeyse 40 senelik ofisinde staj gören, Mali Müşavir olup mesleğe başlayanlar, “Benim elime ekmeğimi Nazım abim verdi” diyenler oldu… Kolundan tutup, sabah çorbası içirdiği eşi dostu doldu taştı…
Beni en çok etkileyen ise babamın Bypass ameliyatından sonra koroner yoğun bakımda geçirdiği sürede muhabbet ettiği hastane arkadaşı oldu… Vefatından 5 gün sonra ofisin kapısı çaldı, içeriye buyur ettiğimiz kişiyi biz tanımadığımız için bir işlemi olduğunu düşünüp “Nasıl yardımcı olabiliriz?” diye sorduk… “Ben iş için gelmedim” dedi ve ekledi “Hastanede koroner yoğun bakımda yatarken Nazım abi yan taraftaki yatağımda kalıyordu. Ben de o gün kalp ritim rahatsızlığından yatış yapmıştım. Babanız kendisi ile ilgilenen hemşireler şakalar yaptı, şiir okudu, benimle sohbet etti, evinin ve iş yerinin adresini verdi beni davet etti. O sohbet muhabbet bana o kadar iyi geldi ki ben Nazım abi sayesinde o gece koroner yoğun bakımda rahat bir şekilde uyuyabildim. Daha sonra babanız normal odaya alınıp, ben de hastaneden taburcu olunca kendisini ziyarete gelecektim ama kısmet olmadı, size baş sağlığına geldim.”
Şimdi durup düşününce kendisi bile rahatsızken, etrafını güldürmüş eğlendirmiş birine ne söylenebilir ki… Daha nice buna benzer sözler, hikayeler duyduk çevremizden, hepsinden herkesten Allah razı olsun, Allah herkese böyle güzel sözlerle anılmayı nasip etsin, umarım biz de babamızın tırnağı kadar olabiliriz…
Hastanede geçirdiğimiz 10 gün boyunca babam ile yakından ilgilenen tüm Anadolu Hastanesi çalışanlarına, Sayın Mustafa Arkaz'a, doktoru Ümit Duman'a sonsuz saygılar ve teşekkürler… Cenazemize uzaktan, yakından gelerek, katılan babam için ellerini açıp dua eden helallik veren herkesten Allah razı olsun… Beni bu yaşıma kadar büyüten, yetiştiren bildiği doğruları, doğru bir şekilde bana anlatan, koşulsuz, şartsız beni daime seven babamdan ben razıyım, Allah da babamdan razı olsun…
Bu dünyadan bir Nazım Uysal geçti, başka bir dünyada buluşmak üzere baba…

YORUM YAP