Bir yönüyle çok şanslı, bir ilçe diğer tarafı ile de bahtsızlığımız var. Yeri gelip başımızı, gözümüzü de yarsak, gün geliyor yine unutup yan yana gelebiliyoruz. ‘Hoşgörüdür' bunun tanımı diye zorluyorum kendimi, yoksa bir oldukça samimiyetsiz vaziyetlere dayanmıyor değil işin ucu.
Son günlerde dikkat ediyorum da siyasi kulislerin malzemesini kamu yararından çok kişisel çıkar ve bireysel rantlar veriyor.
Kişisel beklentileri küçümsemiyorum yok; aksine herkes için çok önemli. Kimse bu hususta istisna sayılamaz. Ancak kişisel beklentileri karşılamak yükümlülüğü öncelikle sahibinindir. ‘İyi yaşamak istiyorum ama bu hayatı bana bir başkası sağlasın!', ‘Ben gazeteci olayım ama bunun için gerekli çalışmayı yapmayayım, yorulmayayım kaynağı başkası sağlasın!”, "İyi bir ilçe başkanı olayım ama ceremesini çekmeyeyim!", "Aday olayım seçilmek için sıkıntıya girmeyeyim" işte böyle bir dünya yok!
Bir şeye hak ederek sahip olmak var, bir de hak etmeden sahip olmak! Birincisine siz sahip olursunuz ikincisinde o sizin sahibiniz olur!
Hak ederek sahibi olduğunuz her şey sizi yüceltirken, hak etmeden elde etmeye çalıştıklarınız sizi itibarsızlığın derin dehlizlerine sürüklüyor.
“Yaparak değil yıkarak olayım istediğim şey” de diyebilirsiniz. Kendi yaptıklarınızı yıkmanıza belki ancak eşiniz dostunuz sitem eder, başkasının yaptıklarını yıkmaya kalkarsanız ciddi bir direnişle karşılaşırsınız.
Üzüm yemek için bağcıyı dövdüğünüzü düşünün mesela aynı tepkiyi alır veya yasalar karşısında hesap verirsiniz! Öyle ‘bağcıyı dövüp de ağız tadıyla kimseye ‘üzüm' yedirmezler. Çünkü nihayetinde bir siz akıllı herkes saf değil! Alnı terleye terleye, sırtından yıllarca yükler taşıya taşıya, çalışa çalışa sahip olanlar size ‘bağ bağışlamaz' uğraşmayın diyeceğim, başka türlüsü elinizden gelmez devam edeceksiniz belli bir şey.
Toplumda belli bir noktalara gelmiş insanların orada bulunması asla tesadüfi değildir. Kişisel bakış açımızla eksik gördüklerimiz, yetersiz olarak değerlendirdiklerimiz de olur ama bizim anlayamadığımız önemli bir şeyi onlar mutlaka anlamlandırmıştır.
Kamu görevi yürütenler, idareci, yönetici ve öne çıkan şahsiyetler ile davranış ve kararları değerlendirilir, eleştirilir de burada kıstas ‘daha iyisini yapmak, ortaya çıkartmak gayesiyle' oldukça kıymetlidir.
Yoksa karalamak, çamur atmak, aşağı çekmek için yapılan her hareket en çok ve öncelikle sahibini göze girdirmek yerine gözden düşürür.
Kıymeti artsın isteyen önce kıymet arttırsın!
Yaşadığı hayatta değişim isteyenler de öncelikle kendileri değişsin!
Biz iyileşmeden, yaşadığımız toplum ve hayat şartlarının iyileşme şansı yok unutmayın.
DiDEROT ETKİSİNİ DUYMUŞ MUYDUNUZ?
Fransa'nın 18. YY yazarlarından olan aydınlanma filozofu Denis Diderot, büyük bir borç batağına düşer. Onun bu perişan hali, Rus Çariçesi Katerina'nın kulağına kadar gider. Çariçe, bu bataklıktan kurtulması için Diderot'ya nazik bir teklif sunar: Diderot'nun kütüphanesini satın alır ve kendisine tekrar hediye eder. Bu kütüphanede çalışması için de Diderot'ya 25 yıllık maaşını peşin öder. Tabii ki bu peşin ödeme, Diderot için hiç beklenmedik bir anda bir servete sahip olma anlamına gelir. Artık Diderot, bütün borçlarından kurtulmuş ve rahatlamıştır. Bir gün bir arkadaşı ona kadife bir sabahlık hediye eder. Ve her ne olursa işte bundan sonra olur. Filozof sabahlığını giyinir. Çalışma masasına kurulur ve iştahla çalışırken birden bu muhteşem sabahlığı ile çalışma masasının birbirine uyuşmadığını düşünür. Kasasındaki yüklü miktar nakdin sarhoşluğuyla derhal çalışma masasını değiştirmek üzere çıkar ve harika bir çalışma masası alır. Artık sabahlık ve çalışma masası uyumludur. Fakat bir de ne görsün? Yerdeki eski halı, ne sabahlığına ne de çalışma masasına yakışıyor. Koşar ve kasasındaki paraya da kendisine de layık bir halı alır. Yine de içini kemiren bir şeyler vardır. Çünkü evin koltukları, dolapları, sandalyeleri, duvar resimleri ve duvar halısı, odanın süslemeleri artık birbiriyle uyumsuz ve hafif kalır. Her şey gözüne batmaya başlamıştır artık…
Gel zaman, git zaman Diderot, evin bütün eşyalarını iğneden ipliğe değiştirir. Diderot'un durumu idrak etmesi fazla zaman almaz. Başladığı noktaya dönüşünün hırslarından kaynaklandığının farkına varır. Sonuçta, yazarın bu konu üzerine kaleme aldığı meşhur eseri “Eski Sabahlığım İçin Pişmanlık” adlı eser ortaya çıkar.
Yazar, ardında tarihe geçecek özlü bir söz bırakır; “Eski sabahlığımın efendisi iken yenisinin kölesi oldum.” Diderot bu yazısında tüketim çılgınlığına kendisini kaptırışını anlatır. Onun, tüketim çılgınlığının insanı sürükleyeceği halleri anlatan ve bugünkü anlamına en yakın içeriği ile kavramdan söz eden yazar olması ve sebep-sonuç ilişkisini ortaya koyması bakımından adına atfen “Diderot Etkisi” denilmiş.
Diderot Etkisinin tüketici psikolojisi ve tüketim bağımlılığına dair ortaya çıkardıkları oldukça önemlidir. Bugün hiçbirimiz aldığımız herhangi bir eşyayı belli bir tarz veya konseptin parçası olmadığı sürece kolay kolay giymez veya satın almayız. İşte buna “Diderot Bütünlüğü” denir. Bu etkiye dair değerlendirmelerini dile getirdiği yazısının sonunda şunları söyler: “Örneğimin size bir ders vermesine izin verin. Yoksulluğun özgürlükleri vardır; zenginliğin ise engelleri…”
*Teşekkürler Hakan Kocabaş / Herkese iyi haftalar...