Lakin, olayı biraz açınca "o çok ağır suçlamayı" kimin hak ettiği daha anlaşılır sanırım…
Olay yeni değil... İlk olarak onu söyleyeyim. Adı geçen firma "Silivri'ye Kültür Evi" yapma vaadinde bulunmuş. Onun için bir protokol yapılmış. Protokol, Silivri Belediye Meclisi'nden oy birliği ile geçmiş…
O günün Belediye Başkanı, kararı uygulamak yerine "malum firmanın itirazını dikkate alarak, protokol üzerinde biraz değişiklik yapmış". Ama yine olmamış…
Adı geçen firma bu defa da "ekonomik şartları gerekçe" göstererek, taahhüdünü yerine getirmemiş… Tabiri caiz ise "elde edeceği ranta" karşılık, Meclisten geçen protokol sallamış. Dolayısıyla, Silivri'ye vaat edilen bu güne kadar sallanmış ...
Şimdi, yumurta kapıya dayanmış, yeni bir teklif göndermiş, aslında yeni değil, eski tekliflerinin birine atıfta bulunan kısa bir yazı…
O yazıda yine "hiç bir cezai şartı kabul etmeden tekrar (18) ay süre istiyor"… Oysa, şartları değişmiş. Her şey farklılaşmış… Olayda iyi niyet var ise, yine de, Başkanın "meclisi olağan üstü toplantıya davet edebileceği" son teklifi vardı… Kendi kazanırken, Silivri'de kazansın diye düşünüyorsa gelir… Yok, başka şeyleri düşünerek işi uzatmak istiyorsa, zaten gelmez…
Neyse… Silivri Belediye Meclisindeki AKP'li arkadaşlar pek ala biliyorlar ki, bu mesele onların döneminden bu güne, devam eden bir mesele… Hatta, en iyi bileni de Metin Karakaş olmalı çünkü, o dönemin birebir içindeki kişi… Ve, adı geçen firmayı da en iyi tanıyan biri…
O nedenle… Konuşmalarını anlamakta zorlanıyor insan…
Hoş…Belki de, siyaset yapıyorlar… Bilemiyoruz… Lakin, ben şuna inanıyorum…
Amaç, Silivri'nin iyiliği olunca akan sular duracak... Adı geçen firma ve taahhüt ettikleri teferruattır…
Demem… Ortak nokta, Silivri, Silivri'nin çıkarı olursa, uzlaşılır. Tıpkı, Üniversiteler konusunda olduğu gibi…
***
Hafta içinde, İstanbul Büyük Şehir Belediyesi ekipleri tarafından epeydir yürütülmekte olan BOĞLUCA deresi etrafında yapılan İSTİMLAK çalışmaları ile ilgili bilgilendirme toplantısı yapıldı. Ama, eksikti. Çünkü, toplantıya "işin esas sorumluları" gelmemişlerdi. Davet yapılmasına rağmen gelmemişlerdi. Daveti kabul etmelerine rağmen, son anda davete icabet etmekten vazgeçmişlerdi…
Evet, olay az buz değildi. Kendilerinden birinci elden açıklama yapmaları istenmişti. Gelmediler…
Lakin, toplantıya katılımdan anlaşıldı ki, bu kadarı bile oradakileri biraz rahatlattı. En azından bundan sonra nereye başvuracakları, başlarına ne geleceği konusunda bilgilendiler. Ve, kendi belediyelerinin yanlarında olduğunu öğrenmiş oldular…
İnsanın yaşadığı yeri terk etmesi kolay değil…
Bir başkasının, o yere değer biçmesi mümkün değildir. Ama, realite, o nedenle insanlar bundan sonrasına bakıyor artık… İstiyorlar ki, Silivri, Yerel yönetiminin yapabileceği ne varsa, elinden ne geliyorsa yapmalı...
O nedenle … Bu toplantı "belki tam istenildiği" gibi olmasa bile çok faydalı olmuştur…
***
Silivrililerin gözünün içine baka baka, 2004 Yılından bu yana ses çıkarmadıkları, yasanın kendilerine vermiş olduğu "dolgu alanlarındaki tasarruflarını bu iktidar gelir gelmez" kullanmaya kalktılar. İşgaliye ile oralarda faaliyette bulunanları, ilk olarak işgaliye paralarını kendilerine istediler. Ardından " her an yıkabiliriz" mesajını ilettiler. Ana caddelerdeki otopark paralarını Silivri Belediyesi'ne haber bile vermeden toplamaya başladılar. Mezbahaların devrini istediler. Hatta, "Silivri'de halk ekmek varken İstanbul Halk Ekmek satış noktası denediler, Silivri'deki bazı AKP'li yöneticilerin girişimi ile son anda vazgeçtiler…
Bütün bunları, 30 Mart 2009'dan bu yana, İstanbul Büyük Şehir Belediyesi yaptı. Başkan, Kadir Topbaş'ın haberinin olup olmadığını bilmiyorum…
Ama, yapılanlar, hoş değil… En azından, Silivri Belediye yönetimi için kullanılan oylara saygı gösterilmelidir…
***
Her ayın İlk Pazartesi günü ve Cuma günü İlçe Belediyesi, yani Silivri Belediye Meclis çalışmaları ikinci haftanın tamamı İstanbul Büyük Şehir Belediyesi çalışmaları var...
Geçen hafta İstanbul Büyük Şehir Belediye Meclisi çalışmaları hızlı başladı…
Nedeni, Ocak ayında başlayan Denetim Kurulları çalışmaları konusunda yapılan tartışmalardı…
İ.B.B.Meclisinde iktidar neredeyse bu komisyonları yok sayacak… Kapsamını daralttığı gibi Komisyonların sayısını da azaltma yoluna gitti…Koskoca İstanbul Belediyesi'nin 2009 Yılı gelir ve giderlerini (3) kişilik komisyon inceleyecekmiş…İlçe Belediyelerinin, çoğu (5) kişilik komisyon tarafından inceleniyor. Bu olay bile AKP'nin bu komisyonları göstermelik bir şekle sokma amacında olduklarının ifadesi olarak görmeye yeterli…
Lafa gelince, şeffaflıkmış, açıklıkmış… Mangalda kül bırakmayacaksın…Uygulamaya gelince böyle yapmak...
Haliyle, Meclis çalışmalarına tartışmalı başladı… Sonraki günlerde tansiyon yine düştü. Beş günlük çalışma sükunetle sona erdi…
YEREL İKTİDAR
Yerel Yönetimin görevi yalnızca, 1/1000'lik Uygulama planlarını yapmak, Sokakları süpürmek ve pazarcıları denetlemek değil…
Orada, yaşayanların her türlü sıkıntılarına çare aramak, bulmak veya bulunmasına katkı sağlamak…
Lakin…Son çıkan Büyük Şehir Belediye Yasası öyle ki…
İlçe belediyelerin elinde pek bir şey bırakmamış… Yetkilerin çoğunu aldığı gibi sorumluluk alanlarını da sınırlamış…Haliyle… Kaynaklarını da…
Bütün bunlara rağmen… Yerel Belediye… İnsanların, en yakın ve en kolay ulaşabildikleri kendi kurumu...
Gözlemim… Belde Belediyeleri kapandı… İlçe Belediyesi ne yaparsa yapsın, insanlar mutsuz.
Sebebi… Önceleri Başkanını her gün, istediğinde her an görme imkanı vardı. Şikayetçi olduğu veya yapılmasını istediği bir iş için anında kapısına gidebiliyordu. Şimdi, kilometrelerce yol gidecek. Görüşüp görüşemeyeceği de belli değil…
Ve, yılların alışkanlığı… Sorunu yerinde çözmek…
O nedenle … Hizmet eskisinden daha fazla gelse bile ki, henüz o kadar değil… Söylediğim gibi, Eski Beldeler, yeni Mahallelerimizde ki hoşnutsuzluklar kolay atlatılacak gibi değil…
GÜNE UYAN
"Uzun zamandır çözemediğimiz problemler üzerinde bu kadar konuşacak yerde, biraz fazla düşünseydik; bu kadar konuşmaya gerek kalmazdı. " (H.FORD)
BİR DOSTUN GÖZLEMİ
"Hayat ya cesur bir denemedir ya da hiçbir şeydir. Hata yapmayanlar, hiçbir şey yapmayanlardır." "Helen Keller "
BİR BİLENDEN TAVSİYE
Geldiğinde boşluk dolduran değil, gittiğinde, yeri doldurulamayan olmalısın…
KISA-KISA…
* Esnaf odası adaylarının, iş üzerinden olması gereken suçlamalar yerine geçmişle ilgili dedikoduların öne çıkması esnaflar arasında HOŞ KARŞILANMIYOR.