Sevginar Sali

Bakıyorum Da İlhan Uygun Bir Şey Yazdı Mı Hemen Cevap İçin Telefonlara Sarılıyor Millet.

Sayfa sayfa açıklamalar geliyor. Şu kadar sene oldu bi Selami Değirmenci, sene 2004’te haşlama bağbında  cevap  yollamıştı o kadar. İyi de yazsam, kötü de yazsam ‘haklısın’ demiyorlar mı kıl kapmaya başladım artık ondan da. Eee ben haklıysam, yanlış yaptığınızı da kabul ediyorsanız neden yapıyorsunuz? Galiba gönlüm kırılmasın diye bana hak veriyorlar. Yoksa ne benim gibi düşünüyorlar ne de düşündüklerimi önemsiyorlar.
Biri dizse şöyle yan yana cevaplar da ertesi yazımda neyi işleyeceğim diye düşünerek kıvranmaktan beni kurtarsa hele bugünkü gibi sessiz, sakin dönemlerde.

Siyasetçilerin kafa karışıklığı halka yansıdığı gibi köşe yazarlarınınki de aynen okuyucuya geçiyor. Burhan soruyor Çarşamba günü, “Sen ne yazmıştın bugün. Okudum da sen de pek istekli yazmamışsın zaten. Hatırlamıyorum okuduğumu bana da geçti herhalde”… Burhan getir şu köfteleri, buhran geçirtme bana diyeceğim, yutkunuyorum. Haklı! Allah’tan yemek güzel. Ruhunuzu besleyemiyorsanız, karnınızı besleyin!

Silivri’nin halini düşün düşün, altından kalkılacak gibi değil. Türkiye desen, ana haber bültenlerini sakın çocuklarınıza izletmeyin. İnternetin başına da oturtmayın. Ne yapacaksınız bilmiyorum. Yapmamanız gerekenlere çalıştım! Daha hoca yapılacakları anlatmadı. Keşke hayattaki bahaneler de bu kadar kolay olsa.

Bahar geldi mi, gelmedi mi ikilemini yaşarken her tarafta bir telaş almış başını gidiyor. Neyin telaşı sormayın, ömür törpüsü.
İlhan Uygun’un geçtiğimiz günler köşesinde yer verdiği yaşama dair şiirde “Ömür bir gündür o da bugündür” cümlesi aklıma takıldı. Kaç gündür işten eve giderken; “Bugün de kendim için bir şey yapmadım, yapamadım” diye hayıflanıyorum. Beceriksizliğime isyana da derman kalmamış ki yetersizliğimi kabulleniyorum.

Kendini topluma adadığını söyleyen insanları anlamakta güçlük çekmişimdir. Bunu göstermelik yapanlar çok var da gerçek anlamda bu olgunluğa erişmiş insanlara hayranlık duyarım. “Gel şu dernekte çalış” dedikleri zaman ret ediyorum. Ben henüz kamu yararına çalışacak kadar olgunlaşmadım diyerek. Kendim için çalışıyorum. Ancak yetebiliyorum. Yolun yarısına yaklaşıyoruz ama ancak kendime yetebiliyorum. Oysa bazı insanlar ne kadar donanımlı.

Silivri’ye hizmet aşkı! Bu söylemle yola çıkanların çoğunluğuna baktığınızda Silivri’nin bugüne kadar ihya olması lazımdı. Nedense bir türlü iki yakası bir araya gelemiyor. Ne kadar kolay bir cümle, “Silivri için”. Keşke bu kadar düşüneni olmasaydı.

Herkes Silivri için çalışıyor ama eleştiriye gelince eksik ve gediklerini öne sürmekte kimse çekinmiyor. Silivri’yi istiyoruz onu düşünüyoruz ama kalbini, yüzünü, ruhunu darmadağın etmişiz.

Silivri’nin güzelliklerini, burada yaşamanın ayrıcalığını dinlemek, görmek istiyorum. Şu güzelim denizi, havasının, her sokağında güzel anıların yüzlerde hoş tebessümlere yol açtığını görmeye hasret kaldık. Sokakta yürüyememekten, aracına park yeri bulamamaktan, maddi sıkıntılar yüzünden kepenk kapatanların şikayetlerini, her biri bir başkasının hayatını allak bullak eden dedikodularından, suçlamalardan, entrikalar, şikayet ve çekişmelerden gına geldi.
Ruhumuzu arındırmaya ihtiyacımız var. Bizi bu gidişle ancak sihirli bir değnek paklar.
Her adımda, mevkide bir kavga, tartışma Silivri’nin yetkili ve ilgili, mühim şahsiyetleri ilçemize huzur ve güzellik verin. Işığımızı yakın ki aydınlanalım. Bu sis bu karanlık baharla birlikte kalksın gitsin.

Not: Bu yazıyı yazdıktan sonra CHP’nin basın toplantısına gittim. Selami Değirmenci, Mayıs programını açıklarken, “Stresli ortamdan vatandaşı uzaklaştırmak için bu çalışmaları düşündük” dedi. Bir vatandaş olarak teşekkür ederim. Toplumun beklenti ve ihtiyaçlarını doğru okuduğunuz için...

YORUM YAP