Sevginar Sali

“Bardağı yere bırak!”

Bir koşu düşünün baştan ilan edilen kurallarında “Bir tur atacaksınız kazananı ilan edeceğiz” deniyor… Turun sonunda “Bir tane daha atın ilki kazananı belirlememiz için yeterli olmadı” deniyor… ‘E olur bir madem bir tur daha atalım' diye yarışmacılar sesini çıkartmıyor… Onun sonunda da sürpriz; “Hele siz bir daha koşun” dendikçe işin tadı harbiden kaçıyor… Baştan söyleseler “Beş tur koşacaksınız” yarışacak kişi kendini, kondisyonunu ona göre ayarlayacak…
Durmadan oyun içinde oyun içinden oyun çıkıyor!
Ha bir de yarış ve yarışanların dışında sebepler ile sonuca karar verme süreci erteleniyor…
Siyasetin, seçimlerin zaten keyfi yoktu iyice tadı kaçmaya başladı…
Adaylar açısından bunaltıcı olduğu kadar seçmenin zihnini yorma bakımından dezavantajlı bir durumu yaşıyoruz.
Adayların kesinlik kazanması Aralık ayının sonunu bulur bulmasına da her yeni gün biri ve destekçileri için isimlerinin kesinleştiği gün!
Şahsi beklentilerinizi bir kenara alabiliyorsunuz da; toplumsal, mahalle baskısına direnmek zaman içinde güçleşiyor.
Bir konunun aklı meşgul etmesi süre olarak ne kadar uzarsa o denli zarar verme potansiyeli artar…
Daha net anlatılmış şekli de var tabi…


***

“Profesör, içi dolu bir bardak tutarak derse başladı. "Bu bardağın ağırlığı ne kadardır sizce?" diye sordu talebelerine. Herkes bir tahminde bulundu.
İkinci bir soru daha geldi profesörden:
-Bu bardağı birkaç dakikalığına tutsaydım ne olurdu?
-Hiçbir şey.
-Ya bir saat boyunca tutsaydım...
-Kolunuz ağrımaya başlardı.
-Haklısınız... Peki, gün boyu elimden bırakmasaydım.
-Her halde kas spazmı geçirir, belki de hastaneye kaldırılırdınız.
Profesör, bu soruları niçin sorduğunu açıklamak niyetiyle sözlerini sürdürdü:
-Bardağın ağırlığında bir değişiklik oldu mu?
-Hayır...
-O zaman kolumun ağrımasına ve kas spazmına yol açan neydi?
Öğrenciler, cevap bulmaya çalışırken hocalarından ikinci bir soru daha geldi:
-Acıdan ve ağrıdan kurtulmam için ne yapmam gerekirdi?
-Bardağı elinizden bırakmanız.
"Kesinlikle öyle" dedi profesör ve devam etti: "Hayatın problemleri de böyle bir şeydir. Onları kafanızda birkaç dakika tutarsanız, bir sorun yokmuş gibi görünür. Kafanızda evirir çevirir sürekli düşünürseniz, başınız ağrımaya başlar. Sorunlar zaman içinde sizleri yiyip bitirir. Hayatınızda karşılaştığınız güçlükleri, sorunları elbette düşüneceksiniz. Ama her günün sonunda, uyumadan önce, tıpkı bardak gibi onları bir kenara bırakmalısınız. O zaman strese girmez, her sabah taze bir beyinle uyanır ve o gün karşılaşacağınız güçlüklerle mücadele edebilecek enerjiyi kendinizde bulursunuz. Sevdiklerinize bu hikâyeyi anlatın ve onlara 'Bardağı yere bırak' deyin sık sık."
*Alıntıdır


** Başkan aday adaylarına ve süreci yakından takip etmek zorunda kalan bizler gibilere tez zamanda ‘bardağı yere bırakabildikleri' günleri görmeleri dileğiyle…

YORUM YAP